Nazi Almanyasına Son Darbe: Kan ve Nefret

Tüm kahramanlar kitaplarda yazan savaşçılar gibi değildir. Bu ordu içindeki her bir adam hayati bir göreve sahiptir. Görevinizi asla boşvermeyin. Asla görevinizin önemsiz olduğunu düşünmeyin. Her adamın bir görevi vardır ve onu yapmakla mükelleftir. Her bir adam, büyük bir zincirin hayati bir halkasıdır.

George S. Patton

Tarih yazmak, tarihe geçmek veya tarihi değiştirmek… Çoğumuzda hayranlık uyandıran bu sözleri hak edebilmek için büyük işler başarmış olmak dahası, çok fazla insanın inancını kazanmış olmak gerekir. Tam da bu sebeptendir ki olayların, halkların, savaşların ve devletlerin kaderlerini belirlemiş kararlı liderlerin bu başarıyı elde etmek için başvurdukları ilk yöntem kelimelerin gücüne inanmaktır. Böylece dünyanın gidişatını değiştirmiş, olayları tam tersi yöne çevirmeyi başarmış sayısız ünlü demeçlerle dolar hafızalarımız. Yapılan bu konuşmalarda kelimelerin ve hitabet gücünün insanlara nasıl ilham verdiğini, onları nasıl cesaretlendirdiğini görebilmek adına en güzel örneklerden biri 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa Cephesindeki en büyük muharebelerden olan Ardenler Taarruzudur.

Kaynak: wikiwand.com

Kaynak: wikiwand.com

Savaşın en son kırılma noktası niteliğindeki bu taarruz; Ardenler, Belçika, Lüksemburg ve Almanya’yı kapsayan geniş bir alana yayılmıştı. 2. Dünya savaşı hakkında fikir belirten çoğu tarihçilere göre, Ardenler Almanların ülke dışındaki birliklerini kurtarabilmek adına son umuduydu. Bu durumdayken yapabileceği en mantıklı hamleyi yapan Almanya, burada yaptığı ani saldırı ile müttefik ordularını şaşırtmış ve ilerleyişlerini durdurmuştu. Alman ordularının şiddetli ateşlerine hazırlıksız yakalanan ABD, İngiltere ve Kanada bu sırada çok ağır kayıplar vermeye başladı. Almanları toparlayabildikleri son güçle her şeyleri pahasına vururken, karşı taraftaki askerlerin savaşa olan inancını zedelemeyi ve onları bu şekilde yıldırmayı hedefliyorlardı. Zaten aniden gelen saldırıyla çok ağır kayıplar verdikleri için Almanların hedeflerine ulaşmaları çok da zor görünmüyordu. Ama Almanlar ne kadar çok saldırırsa saldırsınlar; karşı tarafın kayıplarına rağmen, aldıkları yanıt her defasında daha azimli bir savunma ve direniş oluyordu. Çünkü karşı tarafta hiç hesaba katılmayan mükemmel bir hatip ve kendisine inanan askerleri vardı.

Kaynak: cbsnews.com

Kaynak: cbsnews.com

Bu başarının mimarı sayılan, Amerikan ordusunun önde gelen komutanlarından George Patton aslında savaşın kaderini iki farklı şekilde değiştirmişti. Çok disiplinli ve sert bir asker olan Patton, uzun süren askerlik hayatı boyunca; özellikle de savaş sırasında zırhlı birliklerin önemini ve gerekliliğini savundu. Dahası, savaşta zırhlı ordular komutanlığına getirildikten sonra; ona sağlanan tanklarla beklenilenin çok altı sürelerde istenilen yerlere ulaştı. Tanklarıyla savaşın kaderini değiştiren adam, yalnızca bununla yetinmiyor her saldırı öncesi askerlerine yaptığı cesaret verici konuşmalarla da tanınıyordu. Kendisini yalnızca bir asker olarak tanımlayabilen, böyle doğduğunu ve bu şekilde öleceğini düşünen bir adamın savaşta vereceği tavsiyeler ve söyleyeceği sözler sayısızdı. Neredeyse her ataktan önce verdiği kaba, küfürlü ama cesaret verici demeçler askerleri yüreklendirmekle kalmıyor aynı zamanda onlara emsalsiz bir inanç aşılıyordu. Bunun en etkili örneği de Ardenler Taarruzunda ordunun çelik kadar güçlü kalmasını sağlayan ‘’Kan ve Nefret’’adlı tarihi konuşmasıydı. Bu konuşmayı bu denli önemli kılan ise verilen kayıplara rağmen, askerlerin savaşta kalmasını sağlayan motivasyonu vermesi ve askerlerin bu motivasyonla Almanları bozguna uğratarak Nazilerin son direncini de kırmayı başarmış olmasıdır.

Beyler! Amerika’nın savaşmak istememesi ve savaştan uzak duracağı şeklindeki sözler tamamıyla yalandır. Amerikalılar geleneksel olarak savaşı sever. Bütün gerçek Amerikalılar, çarpışmaya katılmayı sever. Siz çocukken en iyi bilye atıcısını ve en iyi koşanı tutardınız. En iyi top atıcısını, en güçlü boksörü. Amerika kazananı sever, kaybetmeye tahammül edemeyiz. Amerika hep kazanmaya oynar. Kaybettikten sonra gülen bir adamı, ben ne yapayım? Bu yüzden, Amerikalılar hiç kaybetmedi ve hiç savaş kaybetmeyeceğiz… Çünkü kaybetme düşüncesi, Amerikalılar için bir utançtır. Şimdi ordu bir takımdır. Takım gibi yer, içer ve yaşar. Bireysellik diye bir şey yoktur. Saturday Evening Post’ta bireyselliği yazan, o züppe salakların gerçek savaş hakkında, hiçbir fikirleri yok. Bizde, en iyi yemek ve malzeme en iyi moral ve dünyanın en iyi askeri var. Biliyor musunuz, aslında karşımıza çıkacak o zavallılara çok acıyorum. Tanrı şahidimdir. Pislikleri vurmakla kalmayacağız. Canlı canlı ciğerlerini sökeceğiz ve onları, tanklarda gres yağı olarak kullanacağız. Bu zavallı zevk düşkünlerini, utanç içinde öldüreceğiz. Evet, bazılarınızın merak ettiğini biliyorum. Ateş altında kaçacak mısınız? Bunu hiç düşünmeyin. Sizi temin ederim. Üstünüze düşeni yapacaksınız. Naziler bizim düşmanımız.

Onlara saldırın! Kanlarını ortaya saçın! Karınlarından vurun! Çatışmaya girince en iyi arkadaşınızın yüzündeki ifadeyi görünce gerekeni yapacaksınız. Ve şunu hep hatırlayın. Bana sakın, “yerimizi koruyoruz” şeklinde mesaj yollamayın. Hiçbir şeyi korumuyoruz. Bırakın onlar yapsın. Biz sürekli ilerleyecek ve düşman dışında hiçbir şeyi elde tutmaya çalışmayacağız. Biz onları burunlarından yakalayacağız ve kıçlarını tekmeleyeceğiz. Onları, aman vermeden tekmeleyeceğiz. Sonunda, kaçışan kaz sürüsünden farkları kalmayacak! Şimdi evinize döndüğünüzde söyleyebileceğiniz tek şey olacak. Bunun için şükredeceksiniz.

Bundan otuz yıl sonra şöminenin önünde otururken torununuz yanınıza gelip size şunu soracak: “2.Dünya Savaşı’nda ne yaptın, dede?” Şunu söylemeyeceksin: “Evet, Louisiana’da gübre kürekledim.” Pekâlâ, aşağılık herifler, duygularım belli. Sizlere her zaman her yerde, liderlik etmekten gurur duyacağım.

Her zaman. Hepsi bu!

Kaynakça

Army Times (1967). Warrior; the story of General George S. Patton. Putnam

Diary of the Instructor as a Young Man”. Fort Riley, Kansas

Fuller, Robert P. (2004), Last shots for Patton’s Third Army

Leave a Reply