Osmanlı fetihlerinin ilerlemesi yavaşlıyor, kardeşiyle mücadele etmekten yorulan ve bir de buna yoğun devlet işleri eklenince iyice ağırlaşan II. Bayezid, nikris hastalığı ile boğuşuyordu. Millette bir huzursuzluk vardı ve padişaha olan büyük güven giderek azalıyordu; padişah da bunun farkındaydı. Taht için seçilmiş olan Şehzade Ahmed, babasının arkasında devlet işlerini öğreniyor; babasının vefatından sonra büyük imparatorluğu yöneteceğini düşünüyordu. Ulema da Şehzade Ahmed’in başa geçmesinden yanaydı ve her fırsatta şehzadenin görevlendirilerek sorumluluk almasını sağlıyorlardı; çünkü Ahmed pek de atılgan değildi.
Padişah Şahkulu İsyanı ile bir kez daha sarsıldı ve oğlunu isyanı bastırmak üzere görevlendirdi. Ancak Şehzade Ahmed’in beceriden yoksun birkaç hamlesi yeni padişahın ordu tarafından benimsenememesine neden oldu. Kardeşi Şehzade Korkud ise âlim ve şairdi; devlet işlerinde hiç gözü yoktu. Bu sıkıntılı durumda Trabzon valisi, en küçük şehzade Selim orduya bir umut ışığı oldu. Sert mizacı ve gözü kara yapısı ile ordu tarafından hayranlıkla karşılanan Selim, ne kadar Şehzade Ahmed başa geçecek görünse de babasının ölümünün ardından tahta sahip olmayı planlıyordu. Bunun için sayısız defa İstanbul’a ilk ulaşan olmak adına Rumeli’den sancak istediyse de, babası buna her zaman karşıydı. Bununla beraber Osmanlı tarihinde ilk ayaklanan şehzade olan Savcı Bey’in ardından hiçbir şehzade Rumeli sancağı alamıyordu.
Şehzade Selim gözü kara olduğu kadar inatçıydı da; Rumeli’de sancak istediği zaman, alırdı. Kefe’ye kadar ilerleyerek büyük bir ordu topladı ve hasta padişahı savaşa çağırdı. Edirne yakınlarında oğlunu karşılayan padişah ile Şehzade Selim, Rumeli beylerinin arabuluculuğu sonucunda savaşmadılar ve Şehzade Selim, hem Şehzade Ahmed’in veliaht gösterilmeyeceğine dair ahidname hem de Rumeli’de üç sancak aldı. Bu arada II. Bayezid, beylerini toplayarak tahtın Şehzade Ahmed’e kalması üzerine söz alınca Şehzade Selim yeniden harekete geçti. Hasta padişahın en iyi yeniçerilerden seçilmiş birlikleri Selim’i mağlup edince, tahtın Şehzade Ahmed’e geçeceği garantilendi ve hasta padişah daha fazla zaman kaybetmeden bu ortamda tahtı oğluna bırakmak istedi. Ancak askerler tarafından oldukça sevilen Selim’in emri üzerine Şehzade Ahmed’in İstanbul’daki taraftarlarına saldırıldı ve şehzadenin İstanbul’a ulaşması önlendi.
Bu sırada Safevi tehlikesi Doğu Anadolu kapılarında belirince padişahın değişmesi ve taze kanla bu mücadeleye girilmesi artık herkesin ortak kararıydı. Şehzade Ahmed ve Selim’in yanında Korkud da bu yarışa girdi ve karışıklık giderek arttı. Şehzade Selim bu duruma son verebileceğini ve Safevi tehlikesine karşı en dirayetli kişilik olarak ortaya çıkabileceğini bildiği için İstanbul’a yürüdü. Asker eşliğinde saraya kadar ilerlemesine rağmen II. Bayezid tahttan vazgeçmiyor ve isyan eden şehzadesine karşı durmaya devam ediyordu. Böyle büyük bir krizin nasıl atlatılacağı düşünülürken gözü kara Selim sarayın kapısına kadar yürüdü ve ordularını saray kapısına yerleştirdi. Saray halkının hatıratlarına göre gürültülerle dışarı çıkan padişah şok olmuştu, çünkü oğlunun bu kadar ileriye gidebileceğini düşünmemişti. Askerin de tembihleriyle beraber II. Bayezid tahtı oğluna bırakarak çekildi. Artık güç Şehzade Selim’in ellerindeydi ve Osmanlı bu büyük padişahı gururla selamlıyordu. Peki şimdi ne olacaktı, gözü kara padişah tahttaki kısa süren ömründe neler yapacak, taht kavgasını nasıl sonlandıracaktı?
Şehzade Selim’in gözünde en büyük korku, dedesinin de başına geldiği üzere eski padişahın geri dönmesi ve kendisinin ikinci plana atılmasıydı. Planları hazırdı ve Trabzon’dan bu yana attığı her adımı önceden hesaplamıştı. Babası II. Bayezid’i Dimetoka’ya istirahate yollarken de bu korkusu patlak verdi ve babasını yolda zehirleterek öldürdü. Bununla ilgili kesin bir bilgi bulunmamakla beraber, II. Bayezid’in zehirlenmesinde başka şüpheli görünmüyordu. Ancak padişah gücünü kullanarak bu cinayeti halktan sakladı ve en büyük korkusundan kurtuldu. Zira I. Selim, Osmanlı tarihinde taht değiştiren ilk ve tek şehzadedir; ondan önce I. Murad’ı tahttan indirmek isteyen Savcı Bey, yakalanıp kör edilmişti.
Sırada taht kavgasının diğer aktörleri vardı: Şehzade Ahmed ve Korkud. II. Bayezid Selim’e tahtı bırakırken evlatlarına dokunmaması ve ikisinin Manisa ile Amasya’da valilik yapmalarına söz almıştı. Ancak ne Yavuz Sultan Selim gibi gözü kara ve inatçı padişah kardeşinden öcünü almadan durabilir ne de tahta bir adım kadar yaklaşmış olan Şehzade Ahmed mücadelesinden dönebilirdi. Şimdi padişah ile kardeşi arasında yeni bir muharebe yolu görünüyordu…
Şehzade Ahmed, Anadolu’da Yavuz Sultan Selim karşıtlarını toplayarak bir ordu kurdu ve oğlu Alaeddin Bursa’yı işgal etti. Selim’in aldığı bu yara yeni bir fetrete doğru gidildiği hissini veriyordu. Ancak gözü kara ve atılgan Sultan Selim, böyle bir şeye izin verecek bir padişah değildi. 70 bin kişilik bir ordu hazırlattı ve Şehzade Ahmed’in üzerine yürüdü. Dünyaya hâkim olacak ve babasının bırakacağı, tehlikelerden arındırılmış bir coğrafyada ülkenin en büyük genişlemesini sağlayacak Şehzade Süleyman İstanbul’da bırakıldı. Şehzade Ahmed yenilerek Malatya’ya kaçtı ve ülkenin savaş durumunda olduğu Şah İsmail’den yardım istedi. Bu durum Sultan Selim’in iyice sinirlenmesine ve tüm orduyu bu isyanı bastırmak üzere seferber etmesine neden oldu. Ordusunu toplamakla meşgul olan Selim karşısında Ahmed Amasya’yı ele geçirdi. Aslında Sultan Selim yalnızca ordu kurmakla meşgul değildi. Aynı zamanda oğlunu böyle bir sorundan kurtarmak adına tüm şehzadeleri öldürtmeye başlamıştı. Şehzade Ahmed’in beş oğlu, ölmüş kardeşlerinin altı oğlu ve hayattaki iki kardeşini birer birer öldürmeye ant içmişti. Öncelikle ölmüş kardeşlerinin varisi olan oğullarını öldürttü. Ardından da Şehzade Korkud’a devlet adamlarının ağzından mektuplar yollayarak onu isyan için Manisa’ya çağırdı ve içinde saltanat hırsı gördüğü kardeşini Bergama’da öldürttü. Yalnızca Şehzade Ahmed ve onun oğulları kalmıştı karşısında…
Aynı siyaseti Şehzade Ahmed’e de uygulayarak onu mektuplarla tahrik etti. Mektuplara inanan Şehzade Ahmed, Selim’in güçsüz olduğunu düşündüğü bir anda Bursa’ya ilerledi ve büyük bir bozgunla yakalandı. Sultan Selim, kardeşini de idam ettirerek en büyük rakibini ortadan kaldırmış olsa da, onun oğullarını yakalatmayı ve diğer şehzadeleri öldürtmeyi planlıyordu. Osmanlı topraklarındaki şehzadelerin çoğu öldürüldü, ancak Şehzade Kasım Mısır’a, Murad ise İran’a kaçtı. Şehzade Murad’ın izine bir daha rastlanamadı, Şehzade Kasım ise Mısır Seferi ile öldürüldü. Bu kadar zorlu mücadeleden çıkarak Osmanlı’nın başına geçen Yavuz Sultan Selim, kısacık taht ömrüne büyük bir galibiyet ve güç gösterisi ile başlamıştı.
[box_light]Kaynakça[/box_light]
Erhan Afyoncu, Son Dünya Düzeni, Yeditepe Yayınevi, 2014.
Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, Yeditepe Yayınevi, 2014.
Halil İnalcık, Osmanlılar, Timaş Yayınları, 2015.
Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye I, E Yayınları, 2006.