Ocak ayında çıktığı günden itibaren inanılmaz hızlı bir şekilde popüler olan “Lupin” dizisini tabii ki ben de izleyenlerin “mutlaka izlenmeli” baskısına dayanamayıp izledim. Aslında, izlemeden önce internette gördüğüm kesitlere dayanarak daha çok aksiyon tarzında bir dizi olduğunu düşünmüştüm ancak yanılmışım! Dizinin konusu da gerçekte aksiyon ve gizem olarak görülse de, bolca dram içerdiğini ve hatta birçok sahnede komedi dizisi izliyormuş gibi hissettiğimi de söyleyebilirim.
Lupin’in konusundan bahsetmeden önce, dizinin Paris’te geçiyor olması ve özellikle ilk bölümlerde sıklıkla Louvre Müzesi’nin gösteriliyor olması beni daha da heyecanlandırdı çünkü ne yazık ki pandemi nedeniyle yurtdışını bırakın Türkiye’de bile gezmekte zorlanır hale geldik. Bu sayede, diziyi izlerken aynı zamanda kısa bir Paris turu bile izleyicileri büyülemeye yetiyor.
Öncelikle diziyi izlemeye başladığımda konusunu bambaşka tahmin etmiştim ancak olaylar ilerledikçe konunun kafamda daha iyi oturduğunu fark ettim. Dizinin başrol oyuncusu Omar Sy, dizideki adıyla Assane Diop’un, yıllar önce henüz küçük bir çocukken, babasının şoförlük yaptığı evde bir hırsızlık vakası yaşanmasıyla birlikte hayatı alt üst oluyor çünkü evin sahibi, maddi değeri oldukça yüksek “Marie Antoinette” kolyesini Assane’in babasının çaldığını düşünüyor ve Assane’in babasının intihar etmesiyle sonuçlanan olay örgüsü aslında henüz yeni başlıyor. Assane, babasının intikamını alabilmek için planlar yaparken bir yandan da “Arsen Lüpen” isimli ünlü kitap karakterinin kılığına bürünüyor. Aslında hayatı hep başkalarının peşinde koşarak geçen Assane, kendi hayatını ve ailesini unutup Arsen Lüpen’in hayatını yaşamaya fazla kaptırıyor kendini. Birinci sezonda benim en sevdiğim sahne ise kuşkusuz Tuileries Bahçesi’nde geçen kısımdı. Bahçenin ferah, renkli ve sımsıcak ortamıyla birleşince zaten o kısmın sevilmemesi neredeyse imkânsız hale geliyor.
İzleyicilerin bir kısmı Assane’e hak verirken bir kısmı da onun gerçek bir “suçlu” olduğunu düşünüyor, benim bakış açıma göre ise olaylar arasındaki bağlantıyı yakalamaya çalışırken Assane’in gözünden olaylara bakma şansı elde edebiliyorsunuz ve kendini adadığı bu yaşam biçimine bir nebze de olsa hak veriyorsunuz.
İkinci sezonunu merakla bekleyen izleyiciler Haziran ayında nihayet yeni sezona kavuştular! Doğruyu söylemek gerekirse ilk bölüm oldukça hüzünlü bir şekilde bitse de ikinci bölümden itibaren biraz da olsa neşelendik. Açıkçası, ilk sezon fazla hareketli geçtiğinden ikinci sezon biraz daha durgun başlamıştı fakat olay akışını dikkatli takip ettiğimde dizinin “sürükleyici” özelliğini kaybetmediğini anladım. İlk sezonda olduğu bu sezonda da şarkı seçimleri oldukça başarılıydı, ne de olsa şarkılar eşliğinde Paris sokaklarında dolaşmak kesinlikle daha keyifli. Kütüphanede geçen sahnede ise en az Assane ve Ben kadar eğlendiğimi söylemeden geçemeyeceğim! Sezon finali kısmen mutlu bir sonla bitmiş olsa da kafamızda soru işaretleri kalmadı değil, bu nedenle üçüncü sezonu heyecanla bekliyorum!
Görsel Kaynakça:
https://www.hellomagazine.com/film/20210128105677/netflix-confirm-return-of-lupin-fans-thrilled/
https://waybig-blog36.blogspot.com/2021/06/lupin-2-temporada-lupin-temporada-2.html
https://hardrockfm.com/netflix-bocorkan-first-look-lupin-season-2/
https://www.arabnews.com/node/1791936/lifestyle
https://www.thetealmango.com/entertainment/netflix-lupin-season-3-everything-we-know-so-far/