Almanya’yı ziyarete giden herkesin mutlaka uğrayıp fotoğraf çekindiği Berlin Duvarı, aslında bir milletin birbirine ve ülkesine sahip çıkmasının hikâyesine dayanıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nın mağlup bloğunda yer alan Almanya, bir ekonomik krizle karşı karşıyaydı. Versay Barış Antlaşması ile de askeri olarak zor bir duruma girmişti. 1933 genel seçimlerinde Adolf Hitler’in şansölye olması ile Almanya silahlanmaya başladı. Öte yandan Birinci Dünya Savaşı’nın kazanan bloğunda yer almasına rağmen kendisine verilen vaadlerin gerçekleştirilmediğini düşünen İtalya da Almanya ile aynı çizgide yürüyordu.
1935’te İtalya’nın Habeşistan ve 1937’de Japonya’nın Çin işgallerinin üstüne Almanya’nın 1939 yılında Polonya’yı işgal etmesi dünyayı dünya savaşına götüren son nokta oldu. Polonya’nın işgali üzerine Fransa ve İngiltere başta olmak üzere Müttefik Devletler diye adlandırdığımız blok, başta Almanya ve İtalya’nın bulunduğu Mihver Devlet’lerine savaş açtı. Ayrıca Polonya’nın işgali ile Versay Barış Antlaşması da bozulmuş oldu.
Antlaşmanın bozulması ile dünyanın farklı yerlerinde farklı tarafların çatışmaları uzun bir süre boyunca devam etti. Bu çatışmalar sonucunda Batı Avrupa’nın neredeyse tamamı Almanya’nın kontrolüne geçmişti. Bunun üzerine Almanya, Sovyetler Birliği’ne göz koydu ve Stalingrad şehrine ulaşmayı bile başardı. İşler buradan sonra Almanya’nın lehine işlemedi çünkü hava koşulları nedeniyle geri çekilmek zorunda kaldılar. Bundan güç alan Sovyet güçleri Berlin’i kuşattı ve Almanya teslim olmak durumunda kaldı. “Ben savaş istiyorum. Benim için her türlü vasıta doğru olacaktır. Benim sloganım “Ne yaparsan yap, düşmanı rahatsız et” değildir. Benim sloganım şudur: “Bir şekilde onu yok et!” Ben bu savaşı sürdürecek insanım!” diyen Adolf Hitler ise intihar ederek hiçliğe karışmıştı.
Girdiği ikinci dünya savaşını da kaybeden Almanya; koşulsuz teslim olma durumda kaldıktan sonra müttefik devletler İngiltere, Fransa, Amerika ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmeye başladı. İlk başta her ülke kendi işgal ettiği bölgeyi kendi kurallarına göre yönetirken siyasi görüş açısından birbiriyle benzerlik gösteren Amerika, İngiltere ve Fransa yakınlaşmaya başladı.
Berlin, bulunduğu konum bakımından Sovyet’lerin bölgesinde yer alsa da başkent unvanından dolayı ülkeler arasında paylaşılmıştı. Sovyetler Birliği, Batılı tarzı benimseyen devletlerin yakınlaşmasının ardından 24 Haziran 1948’de Berlin’e Batı yönünden girişleri kapatarak Batılı devletlerin Berlin’i terk etmesini amaçladı. Bu olayın üstüne Amerika, İngiltere ve Fransa birleşerek ‘Federal Almanya Cumhuriyeti’ni yani Batı Almanya’yı kurduğunu duyurdu. Batılı devletlerin bu hamlesinden sonra Sovyetler Birliği de ‘Demokratik Almanya Cumhuriyeti’ni yani Doğu Almanya’yı kurduğunu açıkladı.
Dünya, 1950li yıllarda ağır bir soğuk savaş dönemine girdi. Ekonomik anlayışı sosyalist olan ve otoriter bir siyasi yönetimi benimseyen Doğu Almanya bu süreçte pek gelişemedi. Doğu Almanya’nın aksine refah seviyesini yükselten Batı Almanya’ya, Doğu Almanya’dan kaçışlar başladı. Berlin Metrosu’nu kullanarak bile 270 bin kadar insan Batı Almanya’ya kaçtı. Bu kaçış ve göçleri gerçekleştiren vatandaşların çoğunluğu kalifiyeli ve eğitimli bireyler olduklarından dolayı Doğu Almanya, bu durumu önlemek için yasaklar ve cezalar getirdi ancak yeterli olmadı. Muhalifler, barışçıl bir devrim yapılmasını istiyorlardı ve protestolarda bulunuyorlardı. İşler iyice karışınca Doğu Almanya hükümeti, çareyi somut bir engelde aradı ve Berlin Duvarı’nın yapımına başlandı.
Doğu Almanya, her ne kadar bu 13 Ağustos 1961 gecesi yaptığı duvarla ülkelerini Batılı ajanların gelişinden koruduğunu iddia etse de Batı Almanya’ya doğru olan insan selini engellemek istediği aşikardı. Duvarın Batı Almanya’ya bakan tarafında grafitiler olsa da Doğu Almanya’ya bakan tarafında durumlar hiç de böyle değildi. Doğu kısmında duvar boyunca yerde çelik kapanlar ve mayın tarlaları bulunuyordu. Hatta 186 tane gözetleme kulesi bile konmuştu. Ancak insanlar bunları kaçışlarına bir engel olarak görmedi ve her şeye rağmen duvarı aşmayı denedi. Bu çabalara rağmen 5 bine yakın insan kaçmayı başardı. Kaçmayı başaranların yanında kaçmaya çalışırken hayatını kaybeden 86 ile 238 arasında vatandaşlar da oldu.
90’lara yaklaştıkça sosyalist rejim zayıflamaya başladı ve Doğu Almanya’da protestolar boy göstermeye başladı. Çöküşün çanları çalıyordu. Doğu Almanya artık duvarın kaldırılmasına onay vermek zorunda kalmıştı.
Yetkililerden gelen geçişlerinin kolaylaştırılacağını duyan Doğu ve Batı Almanyalılar Berlin Duvarı’na akın etti. Barikatlar ve geçiş önlemleri kaldırıldı. Halk sevinç içinde şarkılar söyleyerek duvarın yıkımını kutladı. 13 Haziran 1990’da ise Duvar’ın resmi olarak yıkımı başladı ve 13 Ekim 1990’da da tamamlandı. Günümüzde ise küçük bir kısmı hala ayaktadır.
Berlin Duvarı’nın bir başka deyişle Utanç Duvarı’nın yıkımı, iki kutuplu yapının sona erdiğinin ve sosyalizmin yenilgisinin bir göstergesidir. Her ne kadar Berlin Duvarı yıkılmış olsa da günümüzde bile Doğu ile Batı arasındaki “duvar” tam anlamıyla yıkılmamıştır.
KAYNAKÇA:
- İkinci Dünya Savaşı Dönemi Basınında Almanya-SSCB İlişkileri, Ayşegül Akgün, 2023.
- 2. Dünya Savaşı Sonrasında Sovyet Talepleri ve Türkiye’nin Tepkileri, Nasrullah Uzman, 2018.
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Berlin_Duvar%C4%B1