ÜÇ BÜYÜKLERİN AVRUPA NOTLARI:AÇILIŞ HAFTASIYLA ÖN BAKIŞ

Eski günlerini mumla arar hale gelen Roma İmparatorluğu’nda devletin halk üzerindeki otoritesi giderek zayıflamış, ekonomik ölçüde büyük bir erimeye uğrayan imparatorluk  toplumuna bakamaz hale gelmiştir. Tarih sahnesinde sıklıkla görüldüğü gibi devletlerin özellikle ekonomik olarak gücünü yitirdiği yerde zenginler kendi düzenlerini dayatabilir hale gelir, kendi ekonomilerini, dolayısıyla kendi sınıflarını oluştururlar. Deriz ya: Parayı veren, düdüğü çalar. Roma İmparatorluğu’nda da tam da böyle olmuş ve zenginlerin önderliğinde derebeylikler kurulmuş, devlet düzeni yerini feodal rejime bırakmıştı. Feodalizm uzun yıllar hüküm sürmüş ve serflerin (köylü sınıfı) sırtında kambur olmuştur. Onuncu yüzyıl Avrupa’sının yavaş yavaş dinamikleşen ticari yapısı sonrası etkisinde kırılmalar başlayan feodalite uzun süre dayansa da son kalıntılarını Sanayi Devrimi tarih sahnesinden süpürmüş ve şehirleşen ülke yapıları devletlere eski güçlerini teslim etmiştir.

Bugünlerde ise Osmanlı İmparatorluğu zamanı kendini feodal rejimden olabildiğince uzak tutmuş İstanbul, yeni kurulan üç derebeyliğin Anadolu karşısındaki radikal üstünlüğüne ev sahipliği yaparak rejime el sallıyor. Türkiye’nin dolar kuru karşısındaki pozisyonlanması pek tabii ki spora da sıçradı ve üç İstanbul büyüğü Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın bütçeleri Anadolu takımlarının boyunu epey aşmış durumda. Para piyasası doğrudan oyuna yansımasa da bir gerçek var ki bu üç takım sahaya pek bir şey koymadıkları günlerde dahi bir sihirli ayakla rahatlıkla kilidi açıp galibiyete uzanabiliyorlar. İşte bu üç derebeylik bu denli rahatlamış ve gücüne güç katmışken tüfeğin çoktan icat olduğu ve söz gelimi mertliğin bozulduğu bir sahne var: Uefa Avrupa Ligi. Eylül ayının son haftası itibarıyla turnuva formatından sıyrılan yeni haliyle bir lig görüntüsü alan arenada rakip şövalyeler yerlerini aldı, hem de bu sefer bizimkilerin Anadolu’dan alıştıkları halleriyle değil, Sanayi Devrimi’nden nasibini almış zırhlı, toplu birlikler var. Peki özellikle devrime ayak uyduramamasıyla kendi sonunu hazırlayan Osmanlı gibi üç büyükler de sergiledikleri futbolla rakiplerinden uzaklar mı, yoksa bu kez atalarından derslerini almışlar mı? İşte açılış maçlarından notlarla üç büyüklerin güncel durumu ve gelecekleri:

Galatasaray

Uefa Avrupa Ligi açılış haftasında oynadığı ilk maç ile Türkiye için başlangıcı yapan Galatasaray, evinde Yunanistan temsilci PAOK karşısında rahat bir oyunla sahadan 3-1 galip ayrıldı. İlk yarısı deplasman ekibinin kendi kalesine attığı gol ile 1-0 biterken, ikinci yarı PAOK golü ile başladı ancak Galatasaray’ın cevabı epey seri şekilde sezona çok formda giren Yunus Akgün’den gelirken son gol ise belki de taraftarların en çok isteyeceği isimden geldi ve Mauro Icardi maça noktayı koydu. Galatasaray bir sonraki Avrupa sınavını ise deplasmanda Letonya temsilcisi Rigas Skola karşısında verecek. Temsilcimizin muhtemel sekiz maç sonundaki yerini ele almak içinse aşağıda yer alan görsel bize ışık tutabilir.

Yapay zeka destekli olarak takımların güncel ve gelecek durumları ele alındığında 7. Sıra ile kendini doğrudan bir üst tura atmak adına ilk sekiz yapma şansı çok yüksek olan Galatasaray, buna uygun bir giriş yaptı ve Fenerbahçe galibiyeti sonrası yine aynı skorla aldığı zaferle seyirciye umut verdi. Uzun lafın kısası İstanbul’un Avrupa yakasına konuşlanan derebeylikte işler epey yolunda gözüküyor ve bu şekilde de gidecek gibi. Şimdi onlar Letonya seferine hazırlanırken biz de gözleri Anadolu yakasına çevirelim.

Fenerbahçe

Ligde aldığı derbi mağlubiyeti sonrası işlerin epey karıştığı sarı lacivertli ekipte taraftar hafta boyunca özellikle sosyal medyadan alevlenen haliyle 7 yıllık başarısızlığa binaen başkan Ali Koç’u istifaya davet etti. Temsilcimiz, kaotik gündemi altında Belçika temsilcisi Union Saint-Gilloise karşısında seyirciyi hayal kırıklığına uğratan bir oyuna rağmen sahadan 2-1 galip ayrıldı.

Rakibin maç başında kurguladığı karşı prese çözüm bulmakta epey zorlanan Fenerbahçe, çareyi Çağlar Söyüncü’nün ilginç vuruşunda buldu ve 1-0 sonrası rakibin oyunu bir nebze kırıldı. İkinci yarıda biraz daha sağlıklı bir oyun yapısına kavuşan Fenerbahçe’de sakatlık dönüşü oyuna giren Osayi maçın kalan bölümünün senaryosunu tek başına yazarak önce ceza sahası koşusu sonucu attığı şutla rakibin kendi kalesine golüne yol açtı ve skoru 2-0 getirdi, ardından geç bir müdahale ile kendi yarı sahasında rakibe penaltı kazandırıp oyundan atıldı. Rakip penaltıdan kısa bir süre sonra bir gol buldu ve maç sona erdi.

Galatasaray mağlubiyeti sonrası takımından reaksiyon beklentisiyle tribünleri dolduran Fenerbahçe taraftarı yine istediğini alamamış gibi. Kaleci Livakovic başta olmak üzere Çağlar, Becao ve Amrabat’ın yıldızlaştığı maçta Fenerbahçe’nin oynadığı oyunu anlatmak yerine bu dört oyuncunun mevkilerini gözden geçirmek yeterli denebilir. Bunun yanı sıra çektiği kura itibarıyla belki de en zor fikstüre sahip olan ekibimizde ivedilikle bir şeyler değişmeli gibi. Kadıköy çevresini mesken edinen derebeyliğimiz haftaya Hollanda seferinde Twente karşısına çıkacak. Ne tesadüf ki Hollanda’dan yeni dönmüş bir beyliğimiz daha var. Bakalım onlar ne yapmış?

Beşiktaş

Ligimizde oynattığı oyunla çok tartışmalı bir hocalık kariyerine sahip olan Francesco Farioli’nin Ajax’ı, Beşiktaş’ı rahat geçti. Aynı Fenerbahçe gibi sahaya rotasyonlu bir kadro ile çıkan Beşiktaş’ta maç öncesi özellikle forvette genç golcü Mustafa ve orta sahada Onana tercihi taraftarları epey şaşırttı. Ajax baştan sonra maçı domine ederken skor da bununla beraber geldi ve temsilcimiz Hollanda’dan 4-0 mağlup döndü.

Maç sonu basın toplantısında Beşiktaş antrenörü Giovanni van Bronckhorst rotasyonlarla taktiksel bir tercih yaptıklarını ancak sonuç alamadıklarını aktarırken eski günlerinden hayli uzakta olan Ajax karşında alınan ezici mağlubiyet temsilcimizde ciddi bir tartışma konusu oldu.

Beşiktaş’ın yaşadığı bu mağlubiyeti ligimizle beraber değerlendirmek adına aşağıdaki görselden faydalanabiliriz.

Tahminlerin yanı sıra Uefa Avrupa Ligi bütçe sıralamasını da ele alırsak durum tezat bir hal alıyor. Galatasaray başta olmak üzere ekonomik olarak epey yüksek sıralarda yer alan takımlarımız tarihsel ölçekte bütçelerin hakkını vermekte zorlanıyor. Buna karşın kadro değerlerinin özellikle Avrupa sahnesinde realize olabilmesinin belki de bir numaralı gerek şartı tempolu oyuna ayak uydurabilmek ve ligimiz bu oyunun fersah fersah uzağında diyebiliriz.

Yine yukarıda yer alan görselde Beşiktaş’ın özellikle son yıllarda Avrupa sahnesinde istenen sonuçları alamamasından kaynaklı yüksek bütçesine karşın tahminlerde ne kadar geride olduğu da aşikar. Temsilcimizin sıradaki mücadelesi ise evinde Alman rakibi Eintracht Frankfurt karşısında. Sarayın hemen yanına konumlanan beylikte rejim değil değişim zamanı.

Para, para, para!

İlk maçlar sonunda hele ki yeni formatla daha 7 maç varken ne kazanan için toz pembe ne de kaybeden kara bir tablo var demek doğru olmaz. Ancak özellikle kuralar göz önüne alındığında Galatasaray’ın çok ciddi bir son sekiz şansı var demek de yanlış değil.

Fenerbahçe ve Beşiktaş için de son sekiz şansı yok denemez ancak dokuz ile yirmi dört arasındaki son on altı şansı en azından şu an oynadıkları oyun ve çektikleri kuraya göre daha gerçekçi bir hedef denebilir.

Feodal rejim Sanayi devrimine mağlup olmuş ve silinip gitmişti. Güçlü devlet yapılanmasıyla feodel rejime boyun eğmeyen Osmanlı ise Avrupa’nın iki kez kapısına dayanarak Viyana’yı kuşatmıştı. Takımlarımızın Avrupa başarısı için bu kez de Türk futbolu bir devrime ihtiyaç duyuyor. Üçüncü Viyana Kuşatması için bu kez İngiltere’den değil Anadolu’dan filizlenecek devrim, feodalizm karşıtı Napolyon Bonaparte’nin üslubuyla aktarılabilir:

“Tempo, tempo, tempo!”

Görseller UEFA, Opta ve Britannica sayfalarından alınmıştır.

KAYNAKÇA

https://optaplayerstats.statsperform.com/en_GB/soccer

https://www.wikipedia.org/

Leave a Reply