2. DÜNYA SAVAŞI FİLMİ DENİLİNCE: PİYANİST VS. SCHİNDLER’İN LİSTESİ

İkinci Dünya Savaşı sinemada defalarca işlendi; konu, yönetmenleri durdurulamaz bir ilham kaynağı hâline getirdi. Yüzlerce filme rağmen hâlâ yenileri çekilmeye devam ediyor. Böylesine geniş bir yelpazede “en iyiyi” seçmek zor ancak bu listeyi daraltmayı başaran iki film var: Schindler’in Listesi ve Piyanist. Bu iki başyapıt, savaşın yıkıcı etkisini çarpıcı bir şekilde ekrana yansıtıyor. Bu yazımda, Schindler’in Listesi gibi çok sevilen bir filmi ikinci sıraya koyarak Piyanist‘i neden en iyisi olarak gördüğümü açıklayacağım. Yazımda Google’da arayıp bulacağınız hap bilgilerden ziyade hislerimden bahsedeceğim. Yazımı beğenirseniz önceki yazıma da göz atabilirsiniz.

Sıradan Bir Hayatta Kalma Hikâyesi Olarak “Piyanist”

Piyanist, her şeyden önce bir hayatta kalma filmi. Film; kahramanlık ya da destansı başarı öyküleri değil, sıradan bir adamın savaştaki kişisel mücadelesini anlatıyor. Wladislaw Szpilman’ın (Adrien Brody) gözünden anlatılan hikâye onun korku, çaresizlik ve yalnızlığını izleyiciye sadece göstermiyor; aynı zamanda yaşatıyor. Schindler’in Listesi‘nde, Hollywood’da görmeye alışık olduğumuz görkemli kahraman ön plandayken Piyanist, sıradan bir adamın hayatta kalmak için verdiği içsel savaşı ele alıyor. Polanski, belki kendisi de Holokost’tan sağ çıkan biri olması sebebiyle, izleyiciyi bu hikâyenin içine çekerken fazladan bir dramatik süsleme yapmıyor; savaşın dehşetini bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Schindler’in Listesi: Duygusal Manipülasyon ve Romantizasyon

Schindler’in Listesi, gerçekten etkileyici bir yapım fakat Spielberg’in tercih ettiği bazı sinematik dokunuşlar filmi zaman zaman fazla romantize ediyor. Örneğin tamamen siyah beyaz olan filmde kırmızı elbiseli bir çocuğun kullanılması, izleyicinin duygularını manipüle etme amacı güdüyor gibi; aynı şekilde Oskar Schindler’in filmin sonunda âdeta bir Cüneyt Arkın edasıyla “Daha fazla kişi kurtarabilirdim” diyerek döktüğü gözyaşları, filmin kahramanlık temasıyla uyumlu olsa da, aşırı dramatik ve Yeşilçamvari bir etki bırakıyor. Bu sahneler zaman zaman, seyirciye doğrudan ne hissetmeleri gerektiğini empoze eden bir “propaganda” tadı bırakabiliyor.

Piyanist”in Bireysel ve Tarafsız Anlatımı

Schindler’in Listesi, Holokost’un geniş bir perspektiften ele alındığı belgesel tarzı bir yapımken Piyanist’te, olaylar tek bir bireyin gözünden anlatılıyor. Böylece karakterle empati kurmak ve onunla aynı duyguları paylaşmak daha kolay oluyor. İzleyiciye herhangi bir duygusal yönlendirme yapmadan Szpilman’ın hikâyesini saf haliyle sunuyor. Seyircinin ne hissetmesi gerektiğine dair herhangi bir dayatma olmaması, herkes için farklı bir deneyim sunuyor.

Karakter Gelişimi ve Ahlaki Sorular

Piyanist‘in en beğendiğim yönlerinden biri de karakter gelişimindeki sadelik. Schindler’in Listesi‘nde Oskar Schindler, açgözlü bir iş insanından, tamamen iyilik timsali bir kahramana evriliyor. Burada oldukça keskin ve net bir dönüşüm söz konusu. Piyanist‘te ise Szpilman’ın karakteri daha yalın; tıpkı hayatın kendisi gibi ne tamamen iyi, ne de kötü. Hayatta kalmasına yardım eden ancak binlerce Yahudi’nin ölümünden sorumlu SS Komutanı Wilm Hosenfeld, iyi mi yoksa kötü mü? Szpilman’a yardım etmesi, kendi vicdanını rahatlatmak için mi yoksa gerçekten özünde iyi bir insan olduğundan mı? Filmin sonunda “bunca insanın ölümüne sebep olmuş bir adamın savaş kampında tutsak olarak öldüğünü öğrenince ne hissetmemiz gerekiyor?” gibi soruların cevapları izleyiciye bırakılmış. Bu soruların muallakta kalması, Piyanist‘in gücünü artıran unsurlardan biri.

Sonuç

Bir çocuk cesedi görünce hepimizin içi parçalanırken hayata tutunmaya çalıştan bir adamın donmak üzere olduğu için düşman ceketi giymesi ve kendisine ateş açılana dek bunun farkında bile olmaması herkeste aynı duyguları uyandırmayabilir. Polanski’nin minimalist ve tarafsız yönetimi sayesinde Piyanist, izleyiciye savaşın birey üzerinde bıraktığı izleri daha derinlemesine yaşatıyor. İki film de savaşın korkunç yüzünü gözler önüne serse de Piyanist, seyirciye hikâyeyi kendi duygusal filtresinden geçirme özgürlüğü tanıyor. Bu da filmi daha çarpıcı ve evrensel bir hâle getiriyor.

Görseller IMDB ve Letterboxd sitelerinden alınmıştır.

Leave a Reply