“Yedinci Mühür” Filmi ile Ölüme Farklı Bir Bakış Açısı Tanımak İster Misiniz?
Yedinci Mühür, hayatın sonuna dair en insani sorulara yanıt arayan bir film olarak ölümün kaçınılmazlığına rağmen insanın yaşamla kurduğu bağı ve kontrol arayışını siyah beyaz bir dünyada derinlemesine işler.
Geçmişimizdeki her şeye rağmen yaşadığımız hayatımızı, gelecekteki her şeyin umuduyla devam ettiriyoruz. Böylesi bir durum kulağa her ne kadar acınası gelse de önümüze konulan yaşam maalesef başka seçenek tanımıyor bizlere fakat yine de insanoğlu, yaşamını kendi kontrol edebileceği şekilde yönetiyor aslında. Aldığımız kararlarla, cesaret ettiğimiz eylemlerle, çevremize en uygun insanlarla bir nevi biçimlendiriyoruz kendi alanımızı; ta ki karşımıza ölüm çıkana dek…
İsterseniz dünyanın en büyük adamı olun, kaderiniz bütün herkesle aynı olacaktır. Tabii nasıl, ne zaman, niçin olacağının bilgimiz dışında olması fazlasıyla korkutucu ama bir yandan da bizler için en iyisi. Zaten çoğu insan da hayatı boyunca ölüme değil yaşama odaklanmaz mı? Sonuçta istesek bile bilemeyeceğimiz, bilsek bile kural olarak elimizde olmayan bir durum. Peki, desek ki ölüm sizin karşınıza vücut bulmuş şekilde çıkacak. Ne yapardınız? Ona ne söylerdiniz? Ben size çoğumuzun söyleyeceği ortak sözü söyleyeyim: Beni şu an öldürme.
1957 İsveç yapımı Yedinci Mühür, gördüğümüz renkli dünyanın siyah beyaza yansıması… Haçlı Seferi zamanında geçen bu film, ölümle karşılaşan Antonius Block’un bu süreçte yaşadıklarını anlatır. Ölüm, siyah cübbe giyen bir insan görünümdedir. Block’un geçmişten getirdiği pişmanlıkların kendi hayatını ne kadar rahatsız ettiğini fakat buna rağmen ölümden herkesten daha az korktuğunu, ölüm hakkında daha az endişesi olduğunu görüyoruz.
Ölüm’ün onu bulması bu noktada korku seviyesini yükseltirken filmde Block’un geçmişinden kesitlere de tanık oluyoruz. Bu tarz geçişlerle ölümün bir geçmişi hatırlatma aracı olarak kullanılması filmi biraz daha gerçekçi kılıyor.
Block, ölmeye hazır olmadığından Ölüm’e bir şart koyar: Kendisiyle satranç oynaması. Kendisi kazanırsa ölmeyecek, Ölüm kazanırsa kaderine razı olacak. Çoğu zaman elimizde olmayan bir kontrol mekanizması Block’un elindedir böylece. Peki, kim kazanmıştır oyunu?
Genel temasının sadeliği yanında Ölüm’e bir insan görüntüsü verilmesiyle film bu konuda dinden ayrılarak ne Tanrı’yı ne de şeytanı ele alıyor. Böyle bir durum da aslında bize yönetmen Bergman’ın konu hakkındaki fikirlerini yansıtıyor. Filmin akışı genel olarak kasvetli olsa da barındırdığı değerler ve yanıtlamaya çalıştığı sorular içimizdeki en insani merakları ortaya çıkarıyor.
Son olarak bu film bir eser olarak değerlendirelim. Sanatçısı, yani yönetmeni de aslında hayatında aradığı yanıtları hem bizlerle paylaşıyor hem de kendi çapında yanıtlıyor. Sadece ölüm dahilinde değil; aynı zamanda yaşamımızı, insanlığımızı da sorguluyor. Günün sonunda ölümü ölüm olarak adlandırabilmemiz için hayatın da varlığı gerekiyor. Ayrıca film, insanların kendi zihninin de aslında ne kadar korkutucu olduğuna değiniyor. Zihnimizle baş başa kalmanın yarattığı aksaklıkları ve bunların aslında bizi ne kadar rahatsız ettiğini de belirtiyor.
En nihayetinde, herkesin sanat karşısında beklentisi, edindiği duygu farklıdır. Yedinci Mühür de izleyici olarak bana bazı şeyleri başkalarının da düşündüğünü gösteren bir kanıt ve yalnız olmadığımı gösteren bir kucak oldu fakat en önemlisi, üzerine düşünülecek bir sürü soru ekledi. Örneğin Block’un geçmişte yaşadıklarına, seçimlerindeki pişmanlıklara rağmen, kendisi neyin umuduyla geleceği bekliyordu?
Geçmişinin verdiği rahatsızlıkla hayatına devam ederken Ölüm’ün onu almaya gelmesinin sebebi, belki de geleceğe karşı bir umudunun kalmamasıdır. Tam burada Block’un yaşamına devam etmesinin bir anlamı yoktur çünkü. Çok acımasız da olsa “hayatın işleyişi, biraz acı çekme karşılığı daha da güçlenerek yoluna devam etmektir” sonucuna vardıran bu filmi kafanızda soru işaretleri varken izlemenizi tavsiye ederim.
Kaynakça:
Kral, Anıl. “Yedinci Mühür İncelemesi”. Dağarcık Türkiye. Web 1 Temmuz 2022. Makale.