Önce Yermük’te olanlar içimi yaraladı. Independent’in haberine göre, Esad rejimi kontrolündeki Yermük Mülteci Kampında bulunan Filistinliler artık açlıktan ölürken, kimisi kedi-köpek eti, ağaç yaprakları yiyerek hayatta kalmaya çalışıyordu. Bu durumun üstüne bir de dün ortaya çıkan haber, artık Suriye’de olanları anlatabilmek adına söylenebilecek sözün kalmadığının belirtisi. Suriye’de bir askeri polisin 2 yıl boyunca rejime bağlı askeri hastanelere getirilen ölüleri çektiği fotoğraflar, üzerine kelam edilemeyecek derecede bir vahşetin ta kendisi.
Aslında bir haber yazısında kullanılamayacak derecede gayri insani bir durum var ortada. Gayri insani olduğundan, bu yazıya elbette fotoğrafları alenen koyacak değilim. Sadece şunu söyleyebilirim: Rejimin insafına kalmış muhalifler, linkini yazının sonunda koyduğum fotoğraflardan anlaşılacağı üzere, aç bırakılmış, çeşitli teçhizatla darp edilip işkence görmüş ve gerek boğularak, gerek elektrik verilerek öldürülmüşler. Bu insanların tek suçu (!), rejimin kendilerine mutlu bir hayat sunmamasından dolayı rejimi istememeleri…
Mevzunun şu yönü ise -benim gibi çoğu kişinin de başına geldiği üzere- artık “politika” denen şeyin sınırlarının bittiğini ve ne kadar insanlık sınırları içerisinde uyuşmuş bir görüntüye sahip olduğumuzu gösteriyor. Bundan daha bir kaç ay önce, kimyasal silah saldırısıyla aralarında çocukların ve bebeklerin de bulunduğu hayatını kaybetmiş yüzlerce insanın cesetlerinin olduğu fotoğrafları görmüştük. Savaş suçu işlemiş bir rejimin dünyaya gösterilmesine rağmen adeta hiçbir şey olmamış gibi çeşitli ülkelerin çıkar ilişkisi yine ağır basmış ve olan yine masum halka olmuştu.
Uyuşmuş olduğumuz nokta ise bu son olaydan sonra iyice belirginleşti. Çoğumuz -insan olmak gereğince- gerek kimyasal silah gerekse işkenceyle can vermiş bu insanların haline üzülmekle beraber maalesef bu durumu artık şaşkınlıkla karşılamıyoruz. Çünkü ortada zalim bir rejimin böyle bir vahşeti yapabileceğini, gözünü ne kadar kan bürüdüğünü hepimiz biliyoruz. Yani gitgide bu görüntülere, bu duruma kayıtsız kalanların acınası haline de artık alışıyoruz.
Kayıtsız kalanlar, bu da yetmiyormuş gibi mevzuyu çıkarları adına kullanmaktan hiç çekinmiyor. Birleşmiş Milletler denen, yapılan suçlara karşı kınamak gibi olağanüstü etkili (!) bir silahı kullanan yapıda kimisi kimyasal silahları kırmızı çizgisi görmesine rağmen, sonrasında böylesine zalim rejime “o kadar da kötü değilmişler aslında” veya “rejim yıkılırsa, ortalık radikal İslamcı güçlere kalır ve İsrail tehlikeye düşer” diyebilecek noktaya gelebiliyor. Bunu da zalim rejime apaçık destek veren, Mısır’da darbecilerle bile işbirliği yapabilen bir devletin öncülüğünde gerçekleştirebiliyor.
Öbür yandan, bir başkası da, yine alenen rejime destek veriyor olmasına rağmen, sırf son zamanlarda Batı’ya daha uzlaşmacı yaklaşıyor ve nükleer gücünden taviz veriyormuş gibi yapıp aslında çok iyi niyetli olduğunu belli ediyor diye Cenevre’deki oyuna -pardon masaya- davet ediliyor. Kendi haklarını savunmak, rejimin yaptığı zulmü insanlığa duyurmak isteyen muhalifler ise, çeşitli şartlar yerine gelmedi diye masaya gelmek istemediği zaman “uzlaşma bilmeyen, eli silahlı, en az rejim kadar suçlu” damgası yiyor. Saydığım aktörlerin kimler olduğunu söylemem gereksiz, siz sadece bunları birleştirince BM gibi komik yapıların ve Cenevre gibi tiyatroların ortaya çıktığını bilin, yeter.
Bu durumda şunu sormak istiyorum: Çeşitli gruplar muhaliflerin davasını kirletti diye, Suriye’de çözümün kesinlikle siyasi bir yoldan geçmesi gerektiğini düşünenler, acaba bu ortamda nasıl bir siyasi çözümün mümkün olacağını düşünüyorlar? En başa dönecek olursak, artık gayri insani durumların sayısının ve şiddetinin artmış olduğunun kanlı canlı şahidiyiz. Öyleyse, 3 seneden beri devam eden bu iç savaşa sessiz kalan, rejimin kimyasal silah kullanmış olmasına arızalı bir mekanizmayla tepki veren ve 5+1 denen gözünü artık tahayyül edemediğim bir çıkar uğruna hırs bürümüş devletlerin oyuncağı olmuş bir yapı yani Birleşmiş Milletler, ne işe yarıyor? Cenevre’de ne için toplanılıyor? Martavaldan (yalandan) ötesi değil benim için.
Dün çıkan haberle beraber, “belki şurada oldukça şiddetli bir kınama bekliyor” olabilir bizleri…
Resimler İçin Link
http://www.ensonhaber.com/galeri/suriyedeki-savas-sucuna-iliskin-ilk-goruntuler