Eskiden dış politika alanına giren Suriye her geçen gün Türkiye’nin iç meselesi olma yolunda ilerliyor. Her gün yüzlerce , binlerce insan savaştan kaçarak can havliyle Türkiye’ye sığınıyor. En son IŞID ile ÖSO arasındaki çatışmalardan kaçarak ülkemize sığınan Türkmenlere şahit olduk. Yalınayak mayınların arasından geçerek geliyordu bu insanlar. Öyle bir korku ve şiddet ortamı var ki ayakkabı giymeye fırsat kalmamış; yol üzerindeki mayınlar, geride bıraktıları vahşetin yanında bir hiç onlar için. Öyleki, IŞID militanlarının saldırdıkları köylerde kafa kestiklerinden bahsediyor Türkmenlerden biri.
İç savaş, yol açtığı sonuçlarla insanlık dramının diğer adı. 1 milyona yakın Suriyeli mülteci olduğu söyleniyor ülkemizde. “2014
için bu rakam 1.5 milyonu bulabilir.” dedi, BM yüksek kurulu temsilcisi. Söylemesi kolay ! Bu insanların büyük bir kısmını kadın ve çocuklar oluşturuyor. Kadınların satıldığından, bir çoğunun kuma gittiğinde ya da imam nikahlı evlendirildiklerinden bahsediliyor. Kirasını ödeyemeyen aileden, kız çocuğu istenir olmuş.. Ülkemizin en önemli sorunlarından olan çocuk gelinler ve kadın cinayetleri yakın gelecekte git gide artacak. Ve maalesef gidecek hiç bir yeri olmayan, çaresiz, haksız hukuksuz Suriyeli kadınların dramını izleyecek Türkiye.
Ankara otogarında Suriyeli çocuklar dileniyor artık. İlerinin ucuz iş gücü kahramanları. Kimisi dayanabildiği kadar yaşama tutunacak bir yerlere gelmek için çabalayacak, kimisi ve belki de önemli bir kısmı da potansiyel suçlu olacak bu çocukların. Çünkü hayatın güçsüze şans tanımadığı bir coğrafyada doğdular. Kan ve göz yaşına mahkum bir orta çağ coğrafyası. Seslerini duyacak kimse yok. O bataklığa girecek kimse …
Ulusal Güvenliğimiz tehlikede
Hükümet, Suriye de yaşanan bu iç savaşta mezhepçi bir tutum izleyerek ve kimlerden oluştuğu belli olmayan Suriye muhalefetinden yana açık taraf olarak değerli bir yalnızlığa itildi. Obama ile yapılan görüşmelerde 3 ayda gider denilen Esad, Rusya’nın bastırması ve batının yan çizmesiyle hala iş başında. Fakat Türkiye’nin ulusal güvenliği sürekli tehdit altında kalmaya devam ediyor. Hemen sınırımızdaki Rajova’da tanımadığımız Kürtler özerklik ilan etti, daha da kötüsü el-kaide bağlantılı IŞID örgütünün Akçakale sınır kapımızın Suriye tarafını kontrol altına aldığı haberlerde yer aldı. Bu aynı zamanda sınır kapısından giriş çıkış yapan tırların haraca bağlanması anlamına da gelmektedir. Sınırlarımız haydutlara bırakılamayacak kadar değerlidir.
Uzmanlar, Türkiye’nin kendi çıkarlarını düşünerek sınırını koruma altında tutması gerektiğini söylüyor. Gerek el-kaide tehlikesine karşı gerek ilerideki mülteci akınına karşı Türkiye sınırına 5 mil yakınlığında, güvenli bölge uygulaması en mantıklı çözüm olarak dile getiriliyor. İnsani anlamda da müdahil olma budur ve uluslararası topluma bunu anlatmak gerekmektedir.Diğer yandan Ülkemizde yine bu cihatçı grupların yuvalandığı üsler olduğu iddia edildi İsrailli kaynaklardan. Buralara operasyon yapan savcı ve polislerin de görev yerleri değiştirilmişti geçen aylarda. Tabii ki her vatandaş gibi ülkemin bu teröristlerle iş birliği içinde olduğunu düşünmek dahi istemiyorum fakat eğer burada barınıyorlarsa, bu bize karşı bir eyleme girişilmeyeceğini göstermez. Türkiye, bombalı eylemler yapacağı söylenen bu grupların teröründen, 5000 polis memurunun görev yeri değişmişken ne derece korunabilcektir, o da ayrı bir soru işareti.