Gülünesi ve acınası varlıklarız. Bir cinsiyetin bir diğer cinsiyeti tarih boyunca domine etmesine olanak veren bir sistem yarattığımız için; kadınıyla, erkeğiyle. Yine de, bugün 8 Mart ve kendi oluşturduğumuz bu eşitsizliği yine kendi ellerimizle yıkma mücadelemiz devam ediyor. Bu yazımda dilimize yansıyan cinsiyetçi kavramlardan, tarihte ve bugün kadının durumundan kısaca bahsetmeye çalışacağım.
Dil’e yansıyan eşitsizlik:
Japoncadaki 奥さん (okusan) sembolüne bakalım ilk olarak. Bu Kanji evli kadını, yahut bir başkasının karısını tarif etmek için kullanılıyor. Bay/Bayan anlamını veren さん(san) bölümünü ayırdığımızda geriye kalan sembol, 奥, evde oturan şey anlamına geliyor. Erkeği temsil eden sembol ise şöyle; 男. Pirinç tarlası (田) ve güç (力) Kanji’lerinin birleşiminden oluşuyor. Yani “erkek” gelirin ve gücün kaynağı. Geyşalığı temsil eden Kanji ise şöyle; 妓. Kadın (女) ve destek (支) Kanji’lerinin kombinasyonu. Bir başka değişle geyşa desteğini esirgemeyen kadın olarak tarifleniyor. En çok güldüğüm sembol ise şuydu; 金玉. Kendileri Testis anlamına gelmekle birlikte altın (金) ve yuvarlak (玉) sembollerinin birleşiminden oluşuyor. Yani erkeğin testisleri altın yuvarlak!
İngilizce’de, Türkçe’de ve Almanca’da insanlığı tarif etmek için “mankind” “insanoğlu” ve “der Menschen” kavramları kullanılır. İnsan olmak adam-erkek-oğul olmakla eş değer görülüyor. Dahası dilin ataerkil yansımaları ölümlü dünyayla yetinemeyip Tanrı’ya bile erkek şahıs zamirini yakıştırıyor.
Buna benzer daha bir çok ilginç, gülünesi ve aslında acınası örnek var dillerimizde; her gün bilinçaltımızın en derinlerine işleyen ve ister istemez olaylara seksist yaklaşmamıza sebebiyet veren. Farkında olalım; hem kadınlar hem erkekler olarak.
Ülkeler ve Kadınlara Oy Kullanma Hakkı
19. yüzyılda ilk önce İsveç daha sonra Polonya, Rus Çarlığına bağlı Finlandiya Grandüklüğü gibi ülkelerde yalnızca vergi veren loncaların üyesi olan kadınlara oy kullanma hakkı veriliyor. Yeni Zellanda, Maori kadınları da dahil ederek , 1893’te herkese seçme hakkını veren ilk ülke oluyor. 20. Yüzyılın açılışını ise anayasal olarak herkese oy kullanma hakkı tanıyan Avustralya yapıyor. Daha sonrasında çeşitli Amerika Birleşik Devletleri eyaletleri, Danimarka ve İzlanda geliyor. Henüz Sovyetler Birliği’nin parçası olmayan ve Rus Çarlığı’ndan bağımsızlığını kazanan Azerbaycan, Ermenistan, Belarus, Ukrayna, Estonya, Latviya ve Letonya ile birlikte Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti ve Kanada’nın çeşitli eyaletleri de kadınların oy kullanma hakkını görece erken kazandığı ülkeler arasında geliyor. Türkiye ile Güney Afrika bu hakkı 1930’da; Fransa, Yugoslavya ve Japonya ise İkinci Dünya Savaşı sonrasında tanıyor. En küçük İsviçre kantonu Appenzell Innerrhode ile Körfez ülkeleri ise oldukça geç izin veriyor kadının politik yaşamda etkin olmasına. Suudi Arabistan’da ise kadınlar şu ana kadar hiç oy kullanmadı. 2015 Belediye Seçimleri bu anlamda bir ilk olacak.
Parlamento’da Kadınlar
Parlamentolar Arası Birlik örgütünün 2014 verilerine göre; parlamentoda kadının oranının %63.8 ile en yüksek olduğu ülke Ruanda. Küba da %48.9 gibi oldukça büyük bir rakamla çıkıyor karşımıza. Türkiye %14.4 ile 145 ülke arasında 96. sırada yer alıyor. Sınır komşuları İran ve Lübnan ise listenin en sonlarında yer alıyor.
Özellikle Batı’da olmakla beraber, dünya genelinde pek çok kadının bugün bir yüz yıl öncesine kıyasla çok farklı standartlarda yaşadığını görüyoruz. Yalnız ne yazık ki toplumsal algının değişmesi kadınların pratikteki statüsünün değişmesinden daha uzun zaman alıyor. Bunun yanı sıra Alt Büyük Sahra ülkelerinde kadınlar hala sünnet edilirken, Bangladeş’te Mandi kabilesi geleneklerine göre anne ve kızı aynı kişiyle evlenmek zorunda bırakılırken, kendi ülkemizde tamamen kadının vücudunu ve kararını ilgilendiren kürtaj, baş örtüsü gibi konular siyasete malzeme olurken, şu çok gelişmiş batı ülkelerinde bile kadın hala fiziksel ve duygusal şiddete maruz kalırken 8 Mart kutlamalarımız biraz buruk kalıyor.
“Bilmem ki, bilmiyorum da, belki de benim annem yok
Belki de öyle beyaz ki, alışmış görünmezliğe.” diyor Edip Cansever
Kadınları görülmez kılan toplumsal yapımızın yapay, köhnemiş, cinsiyetçi elementlerini kaldıralım ortadan; kadınıyla, erkeğiyle.
Hepimizin Dünya Kadınlar Günü Kutlu olsun.
8 Mart’ı daha fazla hissedebilmek için film önerisi:
Kızarmış Yeşil Domatesler (Fried Green Tomatoes)
Referanslar:
http://www.theguardian.com/lifeandstyle/2013/sep/07/female-genital-mutilation-tradition-somalia
http://www.tofugu.com/2012/06/05/misogynistic-kanji/
http://www.marieclaire.com/world-reports/news/mom-daughter-same-husband
http://www.ipu.org/wmn-e/classif.htm
http://usatoday30.usatoday.com/news/world/story/2011-09-25/saudi-women-vote/50543882/1