YazarNida Nur Erdoğan

DÖNÜŞ

Bugün uzun süredir yapmadığım bir şeyi yapmaya karar verdim. Aslında şu anda içinde bulunduğum zorlu zamanın içerisinde, her şeyi, yani bütün duygularımı tam anlamıyla aktarabilmek ve yaşatabilmek ne kadar zor olsa da yine de şu anda arka planda saklayamayacağım kadar çok duygu yaşıyorum içimde. Bir zamanlar tekrardan evimde olmayı hayal bile edemezken, şimdi burada olmak
Devamı

ABSÜRT MONOLOG

Bir gün geçmişin tozlu raflarından fırlayıp zamansızca karşıma çıkan bir fotoğraf bana düşünmek isteyip istemediğimden emin olamadığım binlerce şey düşündürdü. Uzunca bir süre kaçtığım bir gerçeklik varsa eğer ortada, kendi isteğim dışında onunla yüzleşmeye pek yanaşmam normalde. Ama bu sefer, o fotoğrafla tesadüfen göz göze gelince artık kaçmak istemedim. Çünkü nereye kadardı, en fazla ne
Devamı

BABA

Bu yüzdendir ki, her soru işaretinden önce gelen cümlenin bir cevabı yoktur bazen. Son ikisine hiçbir yanıt atfetemeyişim gibi çünkü ya susacaktım ya da bütün yıllarımın bir dökümünü yapacaktım. O olmazdı. Sustum ve şimdi oralarda, yani geçmişte bu hikayenin baş kahramanı olmuş kendime içtenlikle sarılıyorum ya da belki hayallerimde öyle varsayıyorum. Sonra usulca “geçti” diyorum
Devamı

KEŞKELERİ KOKLAMAK

Zaman, daima ellerinden tutulamayan ve durmaksızın oradan oraya koşuşturan afacan çocuğu olacak ömürlerimizin. Hayat yolculuğunda durduğumuz her istasyon bir önceki durak için alacaklı, bir sonraki içinse borçlu olduğumuzu hatırlatacak. Herkes attığı her adımda bunun niyesini soracak, niye diyecek, niye hep bulunduğumuz an geleceğe özendiriyor da, o vardığımız gelecek de geçmişi özlettiriyor? Bu soru ise suskunluğunu,
Devamı

mesafe

Kalabalık, insanların birbirlerinin yanından geçerek, birbirlerine bakarak, kimi zaman dokunarak, duyarak ama hiç kalp kalbe isabet edemeyerek savruluşlarını anlatır. İçinde bulunduğun insan kümesi, sana olduğun yerde kendin olabilmen için ümit ışığı yaymadığında bütün kalabalığa bir anda sırt çevirmek, belini büken bir dert kümesi oluverir. Sonra yol alırsın, başka diyarlara, başka kalabalıklara ama sırtında, gittikçe yere
Devamı

TEK BİLİNMEYENLİ HAYAT DENKLEMİ

Henüz yedi yaşındaki bir kız çocuğunun masumluğundan; düşmekten, tekrar kalkmaktan, sonra tekrar düşmekten ama bunun oynadığı oyunun bir sonucu olabileceğini düşünecek seviyede, düşmeyi normalleştiren o masumluktan, çok uzak cümleler kuracağımı ve bunun asla bir ilk olmayacağını idrak edebiliyorum. Çünkü, en son ne zaman ayağım takıldığı için düştüğümü ve ne zaman -sırf oyuna devam edebilme arzusuyla-
Devamı

KÂTİL VE MAKTUL

     Bu, kaçmakla seni ardımda bıraktığımı sandığım en çaresiz hikayemin son narası. Şimdi seni karşıma alabilsem benden, senden ve hatta bizden hiç bahsetmiyormuş gibi, üstü karalanmış cümleleri silgiyle temize çekmeye çalışır gibi; kâbuslarımdan adını sayıklayarak uyandığım gecelerin hesabını bembeyaz avuçlarına bırakmaya gücüm yeter mi? Yüzüm ve ellerim semaya, vücudumun her bir zerresi kapkara toprağa kanlar
Devamı

KAPATIN PERDELERİ, DÜNYA KARARDI

“yine gözümüz yükseklerde” En derin anlamsızlık bile kendine bir kat daha aşağısını buldu, hayret! Her gün memnuniyetsizliğimizi haykıra haykıra uyandığımız sabahlardan, övgülerden uzak cümlelerle andığımız hayatlarımızdan ve bizden; en önemlisi bizden geriye ne kaldı, hiç bilmiyorum artık. Kıymet bilmezliğimize gösterilen sarı kartlardan ders almadıkça bu hazin sona yaklaştığımızın farkına varamadık. Kendimizi kanıtlamaya çalışır gibi kibrimizle
Devamı

ANNE KUCAĞI

Mânâlı bir arayışın hikâyesi

Bazen gitmek iyidir. Farkında olarak ya da olmayarak çıktığın yol, seni hep olmak istediğin yere götürüyorsa eğer, evet, çok daha iyidir. Hamuruna katılmış bir duygu, bütün benliğini çepeçevre sarıp kulağına durmadan bir arayışı fısıldıyor ve öğütlüyorsa; hâlihazırda bulunduğun yer artık harekete geçmen için o cesareti veriyordur artık içten içe. Ya da kim bilir, o yer
Devamı

BEN, SANA TEŞEKKÜR EDERİM.

“Balıklar uçar, kuşlar yüzer Gökyüzü yemyeşil Ben de seni düşünmeyi bıraktım” Seni gördüğüm ilk gün, apansız bir yağmur başlamıştı. Hazırlıksız ve savunmasızdım. Kaçmadım, öylece durdum. Yağmur tanelerinin tenimdeki hissine, ıslaklığına, birinin diğerine karışıp aşağı doğru ilerleyişine odaklandım. Şaşkındım çünkü üşümüyordum. Altında sırılsıklam olmaya yüz tuttuğum yağmur, tenimi ılıklığıyla bir kalkan gibi sarıyor ve ruhumu ısıtıyordu.
Devamı

GEÇMİŞE MEKTUP

Sana 20 yıl sonrasından sesleniyorum henüz bedenine iliştirilmemiş çocuk ruhum. Kalbimin iç cebinde hassasiyetle taşıdığım bu narin hayat hikayesi, artık bana ait değil. Ben, hiç ayak basılmamış bir kentte ve yalnızlığın hanesinde, şimdi sana; beni, seni, bizden kopmuş o çocuğu anlatacağım. İnzivaya çekildiğim rıhtımımda büyüyüşümü izleyeceğim bir daha; müdahale edemeden, dokunamadan, değiştiremeden ve en kötüsü
Devamı

KALABALIK YALNIZLIĞINIZ

En son ne zaman yalnız kaldınız? Ya da ne zaman acılarınız feryat ettiğinde ruhunuzun amansız çığlıklarını dinlediniz? Çaresizdiniz değil mi? Başınızı koyacak bir omzunuz, sımsıkı tutacak bir eliniz, koskocaman sarılacağınız kimse yoktu yanınızda ve kimse duymadı değil mi sesinizi? Çünkü bağıramadınız, elinizi uzatsanız tutabileceğiniz insanlara bile seslenemediniz, ağladınız çoğu zaman ve sesinizi duyurabilecek umutlar aradınız
Devamı

“NİSAN” ARTIK YABANCI BİR “İNSAN”

Kucağına düşerken en sevdiğim zamanların, yerle bir olmuş bedenime uzaktan bakıyorum ikinci kez. Ellerimi tutmayan baharsa şimdi, yere düşmekten daha çok canımı acıtan şey Nisan oluşu aylardan. Yıllarca kendini tek avuttuğu limandan, evinden ve yurdundan böyle kovulurmuş meğer insan. Öyle bir vahşet rüyaları kabusa çevirmiş ki son 13 aydır; en sevdiğim mevsim, en sevdiğim ay
Devamı