Çıplak Ayaklar Kumpanyası, düş ülke peşinden koşmaya ve koşarken dans etmeye devam eden1 temelini çağdaş danstan alan dansçılardan oluşan bir kumpanya. CerModern’de 16 Ocak 2022 tarihinde deneyimleme fırsatını bizimle paylaştıkları bir gösteri olan “Taşıdıklarımız”, hayat yolculuklarımızda yanımızda bulundurmayı tercih ettiğimiz her “şeyi”( belki ufak bir dans figürünü, belki bir kasketi, belki sevdiğimiz bir kimseyi ve belki de ruhumuzun maskelerini) neden tercih ettiğimizi ve yolculuğumuzda bizleri nasıl etkilediğini irdeliyor. Ve bizim de kendimizi ve yaşayışımızı irdeleyerek eşlik ettiğimiz gösteri düşünce ve kalp penceremin ardından şu şekilde gerçekleşiyor:
Hayat nehrinin önlerine sürüklediği nesneleri kendi karakter inşalarının malzemesi haline getiren iki insan, birbirleriyle ahenk içerisinde malzemeleri üstlerine monte ederek bu inşayı dışa vurmaya başlıyor. Kullanılan nesnelerin paralellik taşıdığını, bazı nesnelere insanların arzuyla kendilerini teslim ettiklerini görüyoruz. Sanki kişiliklerinde bir noksanlık varmış ve o açığı tamamlamak için en uygun varlık uzun bir tahta çubukmuş, süngeri olmayan bir duvar fırçasıymış gibi…
Tam bu sıralarda bir birikimin altından belki kendi dünyasını belki insanlarla ortak dünyalarını selamlamak üzere bir müzisyen doğuyor. Fark ediyoruz ki ilk bakışta kimi gözler için sadece bir metal yığınından ibaret olan o birikim insanın ruhuna hitap edebilecek nice ezgilere gebeymiş. Müzisyen kendi hızında ve kendi düzenine göre yaratım dünyasını kurduktan sonra insanlara yolculuklarında yaratımıyla eşlik etmeye başlıyor. Kendi varlıklarının eksenine oturtabildikleri tüm eşyalar yerlerini aldıktan sonra hayat maceralarına atılıyorlar. Önce sakin, merak dolu ve biraz da çekingen adımlarla kendi uzaylarını keşfediyorlar. Keşif süreci ilerledikçe dünyaları hızlanmaya başlıyor, zaman ivmelendikçe onların sarsıntısı hiddetleniyor ve en sonunda kaos sessizce galibiyetini ilan ediyor.
Hayallerinin parçalar halinde yıkılmasını sindirmeleriyle geçen bir geceyi, aynı malzemeleri kullanarak kendi iç dünyaları ve dışsal olan arasında köprü kurmaları takip ediyor. Her iki insanın da kendisinden izler bırakarak inşa ettikleri irili ufaklı yapılarla teker teker tanışıyoruz. Adeta onların dünyaya getirilişini seyre dalıyoruz. Bir insanın anılarını içinde sakladığını hayal ettiğim bir çerçevenin, zamanın ipinin ısrarıyla uçup gitmemesi için tüm benliğiyle onu yere sabitlemeye çalıştığını izlerken benlik için malzeme arayışında nostaljinin sıcaklığına sarılışımız ve anların hatırasını manipüle etmek için kendimizi kör edip kendi renklerimize boyadığımız bir dünyada görme yetimizi yeniden kazanmak adına insanın sarfettiği o çırpınışlar zihnimde dalgalanıyor. Bu esnada harmoni içerisinde iki insan birbirlerinin dünyasında birer keşfe dalıyor: bir insanın daha cüretkar biraz da haşin adımlarla geçtiği bir yerden diğer insanın nasıl da çekingen ve dikkatli geçtiğini seyrediyoruz. O sırada karakteristik sallanışlarla keşfe dair duygularını bizimle paylaşıyorlar. Nesnelerin arasından akıp gitme ritüelleri sona yaklaşırken alüminyum folyoda vücut bulan güneşi karanlığa doğru selamlayarak uykuya dalıyorlar.
Metal kumaşta ışıklar tekrar parıldadığındaysa zamanın ivmelenmesi yeniden hükmünü sürmeye başlıyor. Fakat bu sefer bir insanın çeşitli yöntemlerle göz ardı edebileceği ölçüde: Anları olabildiğince ölümsüz kılabilmek adına fotoğraflar çekiliyor ve bu fotoğraflar, baskıları alınarak kucaklamanın kıskacına açık bir hale geliyorlar. İnsanlar fotoğraflara sığdırmaya çalıştıkları hatıraların “sularını sıkmaya” çalışarak maneviyatlarını şekillendiren töze ulaşmaya çalışıyorlar, sanki yitip giden o anı dondurabilmenin sırrı da o tözü elde etmekte yatıyor. Rüzgarın zihni yoldaş edinmesinden korkarcasına yere çivilenmek isteniyor bu anılar; var gücüyle eziliyor, dövülüyor ve her bir zerresi ile toprağın ebediyetine işlenmesi sağlanıyor.
Çekiç hızlandıkça panik artıyor ve güneşin doğduğu yerde insanların batışı yaşanıyor. Zamanın girdabına doğru sürükleniyorlarken yarattıkları dünyaların her bir parçasına karışıyorlar ve girdabın kaosu kozmosu getiriyor. Kozmosun absürt huzuru eşliğinde insanlar ruhsal danslarıyla birbirlerini selamlıyorken ve birbirlerine dolaşıklarmışçasına birbirlerini yansıtıyorlarken atmosferin her bir dönüşte hafifleyişi ile evrenin perdeleri yavaş yavaş kapanıyor.
Kaynakça
Tüm fotoğraflar https://ciplakayaklar.com/ortak-yapimlar/tasidiklarimiz/ ‘dan alınmıştır.