Sosyal Faydanın Lezzetli Yüzü: Junk Vegan

Küçük İşletme Büyük Adım

               Her Tunus ringinden indiğinizde, Kuğulu’ya yürürken önünden geçtiğiniz küçük bir işletmenin topluma ne kadar sosyal fayda sağlayabileceğini hiç düşündünüz mü? Sevgi Hanım ile yaptığımız hoş sohbete kadar ne kadar önemli olduğunu fark etmediğim Junk Vegan, hepimizin dikkatlerini üstüne çekmesi gereken bir işletme. Yalnızca kadın, kuir ve vegan bir işletme olduğu için değil. Aynı zamanda küçük bir girişimcilik projesini, sosyal fayda amacını da merkezine koyarak büyüttüğü için.

Pandemi döneminde küçük bir arkadaş grubu tarafından yemeklerinin beğenilmesiyle başlamış yolculuğu. Bu yolculuğu zamanla bir restoran açacak kadar ilerleten Sevgi Hanım, kadın ve kuir bir işletmeci olmanın zorluklarından bahsetti. Türkiye’nin dalgalı ekonomisinde bir işletme sahibi olmak tabii ki zor. Fakat Sevgi Hanım’ın da üzerinde özellikle durduğu üzere kadın olarak işletme sahibi olmak, kuir olarak işletme sahibi olmak eklenince akıl almaz zorluklar yaşanabiliyor.

Uzun, Sıkıntılı Ama Başarılı Yolculuk

“Ben deli olmasam sürdürülecek iş değil”, gibi tatlı bir yorumla yolculuğunu anlatmaya başlayan Sevgi Hanım pandemi sürecinde çoğu öğrenci gibi akademik emeğinden para kazanamadığı ve alternatif yollara başvururken başladığı yemek yapma denemeleriyle bugünlere geldiğinden bahsetti. Pandemi döneminde bir bisikletle dağıtım yaparken şimdi Tunalı’da bir mekân sahibi olmasının ilhamlı yolculuğunu anlatırken yaşadığı sorunlara da değindi. Ekonomik sorunlardan başlayarak genç, lubunya, kadın bir işletme sahibi olmasına kadar bir sürü problemle karşıya kalmış ve ne yazık ki kalıyor Sevgi Hanım. Bize bahsettikleri ise hem bu problemlerden bazıları hem yüzümüzü güldüren çözümler hem de işletme kurma gibi idealleri olanları özellikle ilgilendiren tavsiyeler.

Mutfağın Erilliği

              Patriarkal sistem kendini mutfaktaki ilişkilerde de gösteriyor. Erilliğin bu kadar hakim olduğu ve kalfalık gibi güç ilişkileriyle her gün beslendiği mutfakta söz söylemeye çalışmak doğal olarak çetrefilli. “En temelinden bir su arıtması takarken bile umursanmamak, sizi genç ve kadın gördüğü için beş bin lira olan bir ürünün sekiz – dokuz bin liraya satılması…” Komik duyulsa da en basitinden en karmaşığına açıkça görülen kadın kimliği diğer toplumsal alanlar gibi mutfakta da bir sorun. Mutfağın görünenin aksine eril bir alan olduğunun altını çizen Sevgi Hanım, her ne kadar ev alanında mutfak işleri kadınlara biçilmiş bir rol olarak değerlendirilse de ev dışı alanda yine eril bir hiyerarşinin içerisinde hayatta kalmak zorunda olduğundan bahsetti.

Farklı Biçimde Üretim

Kendisinin Türkiye’de norm görünenin dışında bir sürü kimliğe sahip olmasının onu farklı bir biçimde üretebilmeye doğru ittiğini söyleyen Sevgi Hanım, adil bir üretimin mümkün olduğunu fark ederken “öteki” olmanın kendisini bilinçlendirdiğinden bahsetti. “Türkiye’de bir şeyi adil olarak yapmak çok zor” derken haklıydı ama yine de, Türkiye adaletinin yarattığı karamsarlık içerisinde olmama rağmen beni hiç beklemediğim kadar umutlandırdı. Farklı biçimde bir üretimin mümkün olduğu gerçeğiyle içime su serpti, kapitalist sistemin yarattığı dogmaların dışında bir üretimin ne kadar zor olsa da bir aşamada mümkün olabileceğini hissettirdi. Kendisi mutfağında da şiddet mağduru olan kadınlara ya da genç, kuir olan kadınlara iş imkânları sunarak sahip olduğu umudu başkalarına da yaymaya çalışıyor. Çalışanlarını seçerken bu şekilde sistemin dışında kalan insanları birincil odağına alıyor. En temel aldığı besin gıdasının üreticisini kadın çiftçilerden, doğrudan üreticinin kendisinden ve çocuk işçi çalıştırmadığına dair garantisi olan işletmelerden almaya çalışıyor. Bu adil üretim bakış açısının aynı zamanda büyük bir külfet olduğundan da bahsetti Sevgi Hanım, birçok işletme üzerine hiç düşünmeden satın alımlar yaparken kendisi en detayına kadar bunları düşünmek zorunda kalıyor ve bu da her tabağın oluşumuna bir ek maliyet olarak yansıyor. Fakat bu zorluklara rağmen Sevgi Hanım yine de “Umutluyum, zaten böyle olması gerekiyor”, diyor. Yani kısacası Türkiye gerçeğinin içerisinde her gün adaletli bir üretimin mümkün olduğunu kanıtlayan bir örnek olarak öne çıkıyor.

Sosyal Fayda

Yalnızca bir restorandan çok daha fazlası olmak dendiğinde Sevgi Hanım, kazandığı karının bir kısmının Hatay depremzedelerine, bundan daha önceki senelerde barınaklara gittiğinden bahsederek aslında konunun yalnızca bir yemekten çok daha fazlası olduğunu gösterdi. “2025’de ekonomik darlık görme ihtimalimizin iyice artacağı bir zaman olabilir, buna göre dükkânı sosyal olarak dayanışabileceğimiz bir alan haline getirmek isteyebilirim”, diyen Sevgi Hanım gelecek projelerinde sosyal fayda hedefini daha da arttırarak ilerlemek istediğinden bahsetti. Öğrenci indirimi olarak geçen, yüz öğrenciye indirim yaptıkları program ise aslında göründüğü kadar basit değil ve yalnızca gelişmeye devam edecek bir projenin başı. Bu öğrenci indiriminden faydalanan öğrencilere öğrenci kartları verilmesinin yanı sıra kariyer planından cinsel sağlık eğitimine kadar geniş bir spektrumda atölyeler de düzenleniyor ve aslında sosyal faydayı arttırmanın ilk basamağına gençler yerleştiriliyor. Gençler için iftar sofrası kurmuş olmak gibi başka faaliyetleri de öncesinde yapan Junk Vegan, projelerini Instagram üzerinden de paylaşıyor. Aynı zamanda eğer yeni kurulacak lubunya ve vegan bir işletme olursa Sevgi Hanım 6 aylık bir danışma hizmeti teklif ediyor. Bu çalışmalarla “Umut aşılama derdi olan bir dükkân, beraber aşabiliriz bazı şeyleri”, diyerek ekonomiden kaygılı gençlere ve yarından kaygısı olan, herhangi bir sebepten öteki olana yardım eli uzatılıyor.

Tavsiyeler

“Deneme yanılmayla öğrendim”, diyen Sevgi Hanım kendi işini kurmak isteyenlerin çok iyi bir saha araştırması yapması gerektiğinden bahsetti. İş kanvası modeli çizerek bu işe girişilmesi gerektiğinin altını çizdi ve aynı zamanda kendisinin vegan işletme açma hevesi olan insanlara altı ay ücretsiz danışmanlık verdiğinden bahsetti. Bankaların kadın girişimcilere vereceği fonlara bakılmasını, Sisters Lab tarzı kadınları destekleme amaçlı kurumlara temas edilerek fikir ve destek alınabileceğini vurguladı.

Hayatta kalmanın zor olduğu, ekonomik yükün bizleri ezdiği bir dönemde bir umut ışığı olarak Sevgi Hanım yüzümü güldürdü ve gerçekten bu düzen içerisinde iyiliğimiz için belki de biz farkında olmadan uğraşan niceler olduğunu hatırlattı. Bir kadın girişimcilikten çok daha ötesi ve aynı zamanda bu yola adım atmaya isteği olan herkese bir ilham olan Sevgi Hanım, işletmesinde okuduğunuz üzere yalnızca yemek pişirmekten çok daha ötesini yapıyor. Hem yemeklerini denemek hem de “ötekileştirilen” bir sürü insanın hayatta kalma mücadelesi verdiği Türkiye’de sosyal faydaya katkıda bulunmak için buraya uğramakta fayda var, şimdiden afiyet olsun!

Leave a Reply