Bu sene on birincisi düzenlenen “Ankara Kahve Festivali” 22-23-24 Eylül 2023 tarihlerinde gerçekleşti. Geçen sene ise benim de içerisinde bulunduğum festival, 23-24-25 Eylül 2022 tarihlerinde gerçekleşti. Her sene olduğu gibi bu sene de Endonezya, Peru gibi çeşitli ülkelerden 110 firma; Ankara’yı kahve kokularıyla şenlendirmekle birlikte çeşitli seminerler ve workshoplarla da masamızdan eksik etmediğimiz kahvelerimizi daha bilinçli yudumlamamızı sağladı.

Ben diğer haber kaynaklarından farklı olarak sizlere iki kahve festivalinin de detaylı karşılaştırması ve ilginizi çekebileceğini düşündüğüm ufak anekdotlarla damakta kalan kahve kokusu tadında bir yazı bırakmak istedim. Geçen seneki kahve festivaliyle açılışı yapacak olursam;

Bu sene ise ağır basan Etiyopya ve Kolombiya kokuları bütün stantları sarmıştı. Kültürel çeşitliliğin arttırılmak istenmesinden diye tahmin ediyorum ki geçen seneye nazaran el emeği göz nuru işlenmiş sanatsal ürünler donatmıştı pek çok standı.

   Hem kahve kokularıyla şenlendiğimiz hem de stantların renk cümbüşünde kaybolduğumuz kahve festivalleri, her akşam olan çeşitli sanatçılarla buluştuğumuz, renk cümbüşünün hakim olduğu, birbirinden güzel konserlerle de son buluyor. Sabah kahvenin aromasıyla büyülenen bizlere, daha sonrasında buzlu serin kahvelerini alıp manzaranın tadını çıkarmak kalıyor.

    Bu sene de geçen sene olduğu gibi Bilkent Center’ın ev sahipliği yaptığı kahve festivali, geçen sene ‘’sürdürülebilirlik’’ temasıyla dikkatleri üzerine çekmişti fakat bu sene herhangi bir temanın ağır basmaması ve hatta direk olmaması festivali sıradanlaştırmış bana sorarsanız. Bu bağlamda geçen sene tamamen mısır şurubundan üretilen ekolojik bardaklar, hem çevreyi memnun etmişti hem de katılımcıların çoğundan yoğun ilgi görmüştü.

Diğer bir sürdürülebilirlik örneği olan kahve atıklarından üretilen suni gübreler ise yerli çiftçilerle buluşturuldu. Festivalde çeşitli kahvelerin ilgi gördüğünü saptayabilsek de her iki senede de en çok rehaveti, kültürümüzün vazgeçilmezi ‘’Türk kahvesi’’nin gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk kahvesi, ince çekilmiş kahve çekirdekleriyle yapılır ve demlenir.

    Peki kahvenin aslında ilk kez Habeşistan’da üretilip ardından Yemen’de hayat bulduğunu biliyor muydunuz? Her ne kadar Yemen günümüzde kahve konusunda adından söz ettirmiyor olsa da kahvenin temelleri burada atılmış, ilk kahveler burada içilmiştir. İlk kahve dükkanı, 15. yüzyılda İstanbul’da açıldı ve bu dükkanlar hızla kahve kültürünün yayılmasına katkıda bulundu.

Kahve, kafein içerdiği için enerji verici bir içecektir. Kafein, merkezi sinir sistemini uyarır ve uyanık hissetmemize yardımcı olur. Kahve çekirdekleri, ülkeler arasında önemli bir ticaret ürünüdür ve birçok kahve yetiştirme bölgesi vardır. Brezilya, Kolombiya, Vietnam gibi ülkeler dünya genelinde en çok kahve üreten ve ihraç eden ülkeler arasında yer almaktadır.

En iyi kahve çekirdekleri, yüksek rakımlarda yetişen ve elde toplananlardır. Bu nedenle, yüksek rakımda yetişen kahve çekirdekleri genellikle daha lezzetli kabul edilir. Kahve çekirdekleri, yüzlerce farklı aroma bileşiği içerir ve bu nedenle kahve tadı karmaşıktır. “Kahve çekirdekleri” dediğimiz şey, aslında meyve çekirdekleridir. Kahve meyvesi olgunlaştığında, içinde iki çekirdek bulunur ve bu çekirdekler işlenip kavrulduktan sonra kahve yapılır. Granül kahveler, daha ziyade kalitesi düşük Robusta türü kahve çekirdeklerinden yapılırken, Türk kahvesi ve Espresso denilen Arabika cinsi ise oldukça kaliteli kahve çekirdeklerinden üretilmektedir.

Kahve çekirdekleri üzerine çalışmış bir baristadan öğrendiğim harika anekdotları sizlerle de paylaşmak istiyorum: Kahve bitkisi, Arap Yarımadası’nda doğal olarak yetişir. Kahve çekirdekleri, bu bitkinin meyvesinin içinde bulunur. “Kahve çekirdekleri” dediğimiz şey, aslında meyve çekirdekleridir. Kahve meyvesi olgunlaştığında, içinde iki çekirdek bulunur ve bu çekirdekler işlenip kavrulduktan sonra kahve yapılır. Çekirdekleri yeşil renklidir ve kavrulduktan sonra kahverengi veya siyah olurlar. Soğutma işlemi çok elzemdir çünkü soğumayan kahve çekirdeği hem ağırlığını hem de kokusunu kaybederek resmen ölü bir çekirdeğe dönüşür.

Barista demişken, “barista” terimi, kahve hazırlama konusunda uzmanlaşmış kişileri tanımlar. Baristalar, kahve çekirdeklerini özenle seçer, öğütür ve espresso makineleri gibi özel ekipmanları kullanarak mükemmel kahveler hazırlarlar. Kavurma işleminden sonra iki kere öğüttükleri kahve çekirdeklerini çeşitli tatlarla renklendirerek sanatlarını bize sunarlar.

Kahve ayrıca birçok farklı şekilde tüketilir; sıcak, soğuk, filtre kahve, sade kahve, latte, cappuccino, mocha gibi birçok farklı kahve çeşidi bulunur. Kahve, kültürel bir öneme sahip bir içecek olarak dünya genelinde ilgi çekmektedir ve tarih boyunca birçok farklı şekilde tüketilmiş ve tadını çıkarılmıştır.

Peki sizlere bu eşsiz kahve festivalinin sadece kahveden ibaret olmadığını söylesem?

Sabah sıcak sıcak yudumladığımız çeşitli kahvelerimize akşamları çeşitli sanatçıların eşlik ettiğini söylesem? Hemen stanttan soğuk kahvelerinizi kapın ve konserin renkli atmosferine eşlik edin.

Sizlere bu festivalin diğerlerinden çok başka bir yeri olduğunu söylemiştim. Umarım bu renk cümbüşü sizlerin eşliği için fazlasıyla ikna edici olmuştur.

   Eğer gitmek için yeterli fırsatı bulamadıysanız sonraki senelerde gerçekleşecek kahve festivallerine kesinlikle bir şans vermelisiniz. Her sene yoğunluğun giderek arttığını da belirtmeliyim ki bu benim en çok dikkatimi çeken şeylerden birisi oldu. Geçen sene rahatlıkla bütün fuaye alanını tek günde gezebilmişken bu sene Cuma günü bile inanılmaz bir kalabalık vardı.

Kahve festivalleri, insanları bir fincan kahvenin etrafında birleştirerek, kahve dünyasının büyülü çekiciliğini ve birlikte olmanın keyfini sunmaktadır. Her yıl dünya genelinde düzenlenen bu festivaller, kahve çekirdeklerinin yolculuğunu ve bu özel içeceğin tarihini kutlamak için bir fırsattır. Kahve, sadece bir içecek değil, aynı zamanda bir kültürün ve birleştirici bir deneyimin ifadesidir ve bu festivaller, bu özel dünyayı daha yakından keşfetmek isteyen herkes için bir kapı aralamaktadır.

Kim bilir belki de

“Bir fincan kahvenin 

40 yıl hatırı vardır.’’ 

atasözü, 

bir Yemenliye aittir…

 Farklı bir deneyimde yine, takipte kalın esenlikle…

Kaynakça:

Leave a Reply