Dünyanın en pahalı araçları, en zengin pilotları, yüzlerce sponsorluk ve binlerce çalışan… Lojistik açıdan olimpiyatlardan sonra en büyük organizasyon. Evet, Formula 1’den bahsediyorum. Aynı zamanda çok tartışmalı bir takvime sahip olan bu motorsporu, tam da bu sebepten çevrecilerle karşı karşıya. 2030 için kendine “Sıfır Karbon” hedefi koyan organizasyon, takvimdeki kıtalar arası yolculukların sıklığı dikkate alınırsa bu hedefinden oldukça uzak.
2019 yılında Drive To Survive belgeseli ile popülerliği yeniden artmaya başlayan Formula 1, organizasyon içinde kullanılan yakıtlar ve lojistik sebeplerle çevrecilerle karşı karşıya kalmıştı. Değişen dünyaya ayak uydurabilmek ve tabii ki imajlarını düzeltmek için “2030 için Sıfır Karbon” hedefleri yayınlamıştı. Bu hedeflerin arasında yakıtların yenilenebilir temelli olması, yarışları izlemeye gelen izleyicilerin ulaşım yolları ve padoktaki plastik kullanımı gibi takvimin iyileştirilmesi de yer alıyordu.
Kanada Grand Prix’inin yer aldığı Gilles Villeneuve Pisti’nde kullanılan güneş panelleri, Hollanda Grand Prix’ine seyircilerin %90’ının bisiklet ile gelmesi, padokta artan yemeklerin vakıf ve derneklere bağışlanması ve padokta enerji kaynaklarının yenilenebilir hale getirilmesi şimdilik atılan somut adımlardan birkaçı. Asıl tartışma yaratan nokta ise takvimin yaratacağı çevre sorunları.
Takvim ve güzergah dikkatli incelendiğinde farklı kıtalar arasındaki yarışların birer, ikişer hafta aralıklarla yer aldığı ve hemen sonrasında ilk kıtada yine bir yarış olduğu görülüyor. Özellikle Orta Doğu ve Amerika arasında birden fazla gitgel yapılacak. Çalışanların ve fabrikaların ne kadar zorlanacağı apayrı bir mesele olsa da bu büyük lojistiğin çevreye olumsuz etkisi çok büyük. Ve atılan somut adımların hepsini silebilecek bir büyüklükte.
F1 CEO’su ise bu konu hakkında çok çalıştıkları ama takvimin uzun yıllardır devam eden düzenini değiştirmenin zaman alacağını vurguluyor röportajlarında. F1’in ana gelir kaynağı olan sponsorlukların bu değişime karşı çıkması da bu süreci yavaşlatan sebeplerden biri. F1 Sportif Direktörü Ross Brawn ise F1 yönetiminin lojistik partnerleri DHL ile tüm Amerika , Avrupa ve Orta Doğu yarışlarının ayrı ayrı bir arada olacağı bir takvim üzerinde çalıştıklarını söylüyor.
Bir Diğer Tartışma Konusu: Cadde Yarışları
Formula 1 izleyenlerin belki de ilk karşılaştığı yarış Monako Grand Prix’idir. Monako’nun dar sokaklarında, hairpin virajında ve meşhur tünelinde Micheal Schumacher’ı izlemiş olabilirsiniz yıllar önce. İzleme zevki yüksek olan cadde pistlerinin başında geliyor Monako, Orta Doğu yarışlarının aksine. Özgün pist tasarımları yerine sosyal medyada dalga geçildiği gibi Formula 1’i bir yuvarlağın içinde dönen arabalara çeviren, dairesel ve keskin virajlara sahip olmayan pistler ve bu pistlerin sponsorluklar sayesinde sayılarının arttırılması F1 izleyenlerin tartıştığı konulardan bir diğeri. Sadece daha fazla para için bu pistlerdeki heyecanı az yarışları izlemeyi hiçbir izleyici istemiyor. Ve bu yıl Formula 1’in kendimce en güzel pisti olan Belçika Spa Pisti’nin sponsorların yetersizliği sebebiyle iptal edilmek üzere oluşu da hayranları bu pistlere karşı düşman yapmış durumda. Fakat F1 yöneticilerinin bu konuyla alakalı bir yorumları henüz yok.
Hem çevreye zararı minimuma indirgenmiş hem de tüm izleyicileri mutlu edecek bir takvim hazırlamak elbette çok zor ve neredeyse imkansız. Ama yine de böyle büyük bir organizasyonun doğru kararları alabileceğine inanıyorum, inanmak istiyorum. Ve çevreye zararsız, seyir zevki yüksek yarışlarla dolu bir takvim dileyerek bu yazımı sonlandırıyorum.
KAYNAKÇA
Harita hariç tüm fotoğraflar Formula 1’in sitesinden, harita görseli ise Reddit’ten alınmıştır.