Klasik film meraklılarının karşısına çıkacak en önemli yönetmenlerden biri de şüphesiz Frank Capra’dır. Pek çoğumuzun James Stewart ve Donna Reed’li It’s A Wonderful Life (1946) ile tanıdığı Frank Capra, 1950’lere kadar kendine has komedileriyle Hollywood’a adını altın harflerle yazdırmayı başaran yönetmenlerden biridir.

Frank Capra’nın komedileri, sinemanın klasik dönemindeki başarılı örneklerden olmalarının yanı sıra 1940’ların Hollywood’unun komedi anlayışının hangi ögelerden oluştuğunu anlamamız için de eşsiz bir hazinedir. Capra’nın ilk başarılı filmi olarak kabul edilebilecek It Happened One Night (1934) günümüzde de hâlâ canlılığını koruyan romantik komedi türünün ilk örneklerinden. Amerikalı gazeteci Samuel Hopkins Adams’ın 1933 tarihli Night Bus isimli hikâyesinden uyarlanan, romantik komedilerin atası denebilecek bu filmi öne çıkaran bir diğer özelliği ise 1935 Oscarlarındaki beş ana kategorinin hepsini (En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Senaryo) kazanmasıdır. Nitekim ilerleyen yıllarda da bu başarıyı One Flew Over Cuckoo’s Nest (1975) ve The Silence of The Lambs (1991) dışında yakalayan bir film olmayacaktır. Başta birbiriyle anlaşamayan çiftin zamanla birbirlerine duydukları aşkın ortaya çıkması, evden kaçan başına buyruk kızını arayan zengin bir baba ve zar zor geçinen genç bir adam gibi günümüz izleyicisinin artık bıktığı klişeleriyle 2022 yılında izlemek için biraz sıkıcı olabilecek It Happened One Night (1934), günümüze kadar uzanan etkisiyle sinemanın gelişimini gözlemek isteyenler için ise izleme listesinin başında geliyor.

Capra’nın bir sonraki önemli eseri ise 1939 yapımı Mr. Smith Goes to Washington’dur. Sinemanın klasik döneminin iki önemli aktörü James Stewart ve Claude Rains’i birlikte bir Capra filminde izleme ayrıcalığını yaşadığımız bu film ise komediyi verdiği politik-toplumsal mesajla harmanlamasıyla öne çıkıyor. Film temelde bir dizi tesadüften sonra kura sonucu senatör seçilen saf izci lideri Jefferson Smith’in (James Stewart), Washington’da karşılaştığı yolsuzlukları ortaya çıkarmayı kendisine bir şeref görevi sayması üstüne kurulu. James Stewart’ın muhteşem oyunculuğuyla izleyici kendini âdeta senatoda bir koltukta, oturumu takip ediyor gibi hisseder. Bu filmde komedi ögeleri filmin sonunda hatırlanmayabilir. Çünkü film bittikten sonra insan bu dünyada karşılaştığı haksızlıklara karşı kendi rolünü sorgulamaya girişir ve meselenin komik taraflarını doğal olarak ihmal eder. Çekildiği dönemde Amerika’yı kötü göstermekle suçlanan, sert eleştiriler alan bu film, günümüzdeki pek çok komedinin aksine bizi o tanıdık soruyu sormaya itmekle öne çıkıyor: Sanat, toplum için mi, sanat için mi?

Capra’nın daha az bilinen ama başarılı sayılabilecek ve komediyle sosyal mesajı harmanladığı diğer filmlerinden ayrılabilecek bir başka eseri ise 1943 yapımı Arsenic and Old Lace’dir. Pek çoğumuzun Alfred Hitchcock’un 1959 yapımı North by Northwest’inden tanıdığımız Cary Grant’ı henüz daha gençken böyle ilginç bir filmde başrol olarak izleriz. Filmin olay örgüsü hakkında hiçbir detay bilmeden izlemeye başladığınızda bir yandan gülerken bir yandan da “Ben ne izliyorum?” hissine kapılacağınız bu film hakkında aslında Frank Capra da aynı şeyleri düşünmektedir. Capra, filmden önceki yedi yılda yaptığı ve başta Mr. Smith Goes to Washington gibi ahlaki sonuçları olan filmlerden sonra uçarı, gösterişsiz ve gerçeklerden kaçan bu filmi yaparken gerçekten keyif aldığını söyler. Film, gazeteci Mortimer Brewster’ın (Cary Grant) dışarıdan bakıldığında tatlı ve sevecen iki yaşlı kadın gibi görünen teyzeleri hakkındaki dehşet verici gerçeği öğrenmesiyle seyirciyi âdeta şoka uğratır. Amerikan Film Enstitüsü tarafından 2000 yılında yapılan listede, Amerikan sinemasının en komik otuzuncu filmi de seçilen Arsenic and Old Lacev Arsenic and Old Lace, kara komedinin ilk örneklerinden olmakla şüphesiz sinema tarihinde önemli bir yer tutuyor.

Ortalama bir sinema izleyicisinin Capra’yı tanımasını sağlayan ve yönetmenin son başarılı filmi olarak görülebilecek It’s a Wonderful Life (1946) bizlere içimizi ısıtacak bir hikâyeyi komediyle birlikte sunuyor. Usta oyuncu James Stewart’ı, Mr. Smith Goes to Washington’dan sonra ilk ve son kez bir Frank Capra filminde gördüğümüz It’s a Wonderful Life, iyilerin kazandığı bir masal tadında belki de. Filmde her zaman iyi biri olan, insanlara yardım eden George Bailey’in, kötü kalpli bir bankacı tarafından işleri bozulunca intihar düşüncesine sürüklenmesini izleriz. Ne var ki melek Clarence, ona tek bir iyi insanın eksilmesinin bile dünyaya ne kadar çok şey kaybettireceğini göstermek için oradadır. Frank Capra’nın kendi filmleri içindeki favorisi olarak gösterdiği It’s a Wonderful Life gerek fantastik ögeleri gerekse mutlu sonuyla sinemanın seyirciye hediyesi olan masallardan biri.

KAYNAKÇA

https://www.imdb.com/name/nm0001008/

https://www.imdb.com/title/tt0038650/trivia/?ref_=tt_trv_trv

https://www.imdb.com/title/tt0036613/?ref_=nm_flmg_dr_23

https://en.wikipedia.org/wiki/Arsenic_and_Old_Lace_(film)#Commentary

https://www.imdb.com/title/tt0031679/?ref_=ttqt_qt_tt

https://www.imdb.com/title/tt0025316/?ref_=tt_pg

https://filmloverss.com/frank-capra-orijinal-kliselerin-ustasi

Leave a Reply