Bahar gelirken ve yeni aşklar filizlenirken yüreklerimizde Türk edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Orhan Veli’yi anmadan geçemeyiz. 1914 senesinde doğan Ahmet Orhan soyadı kanunuyla beraber Orhan Veli olarak çağrılmaya başlanmıştır. Küçüklüğünden itibaren çevresindeki insanlara ve durumlara karşı oldukça duyarlı olan Veli, bir hikayeye göre 8 yaşındayken bile her gün gördüğü seyyar satıcıya üzülür ve tam onun yapacağı şekilde bağırmaya başlayarak ne kadar kazandığını hesaplamaya çalışır. Fakat sonunda hiçbir alıcının çıkmaması ve bitap düşmüşlüğün vermiş olduğu hisle seyyar satıcı için ağlamaya başlar.
Şiire merakı her zaman benliğinde hazır bulunan şair, ortaokul sıralarında Oktay Rıfat ile tanıştıktan sonra, iki arkadaş daha da yoğunlaşırlar şiir yazma serüvenlerine. Hatta durum öyle bir seviyeye varır ki Orhan Veli işi, Horozcu’ya teneffüslerini şiir hakkında konuşmadıkları takdirde heba ettiklerini dahi söyleme noktasına getirir. Melih Cevdet ve Oktay Rıfat ile Türk edebiyatına Garip akımını tanıtırlar. Şiire kasket giydirirler, sıradan insanın yaşamından kesitler koydukları yetmezmiş gibi onun önemsiz kusurlarını da eklemeyi ihmal etmezler, tıpkı Süleyman Efendi’nin nasırı gibi. Veli insanların arasındaki hiyerarşiye de içten içe başkaldırır. Ahmetler şiirinin sorduğu soruyla kimi insanların diğerlerinden üstün tutulmasını sorgular bey, efendi ve beyefendi kavramları aracılığıyla.
Kişilik olarak muzip bir yapıya sahip olan şair arkadaşlarına bu yönünü göstermekten çekinmez. Şişesine rakı için Sait Faik ile Cumhuriyet Gazetesi’ndeki bulmacalar üzerine iddiaya her girişlerinde kazananın Orhan Veli olması Sait Faik’in canına tak edince gerçeği öğrenir: Görünen odur ki bulmacalar Orhan Veli tarafından hazırlanıyordur. Kendisini şiiri üzerine eleştirenlere de cevabı farklı bir üslup taşımaz. Şiirlerinin üzerine yorum yapılamayacak denli değersiz parçalar olduğu kendisine söylendiğinde hepsini dalga amacıyla yazdığını ve neden bu ciddiyetle eleştirdiklerini söyler muzipçe. Şiirlerinden bazıları melankolik bir hava içerisinde yazılmış olsa da, iç dünyasını baharlar değiştirir Orhan Veli’nin. Memuriyetinden istifa edişi, her nisan bir yaş daha genç ve tekrar tekrar aşık oluşu baharın etkisi olsa gerektir…
Her ne kadar Orhan Veli için toplumsal konulardan uzak durmuş olduğu söylense de aslında kendisi birçok şiirinde savaşın ve yoksulluğun getirdiği yükleri insanı merkeze koyarak savunmuştur. Belirli bir ideoloji altına sığınmadan bunu yaptığı için onu suçlayanlar olduysa da, insanı sadece insanî yönüyle ele alarak yazdığı şiirler beni daima etkilemiştir. “Neler yapmadık şu vatan için; kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik.” derken nasıl da evrensel ve zamansız bir konudan bahsetmiştir mesela. Değil midir ki her zaman sadece konuşanlar ve buna rağmen tek kelime etmeksizin sevgisini gösterenler olacaktır ülke ve milliyet fark etmeksizin? Hatta bu gösteriş ve eylem ikilemi aşk için dahi kullanılabilir.
Kendisini birazcık biçimsiz bulmakla beraber nice aşklar geçmiştir başından Orhan Veli’nin. İlk aşkı olan Bella’ya “Sere Serpe” ve “Anlatamıyorum” şiirlerini adamıştır. Normalde şiirlerinde cinselliğe yer vermediği halde “ …içinde kötülüğü yok, biliyorum; Yok, benim de yok ama…Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki!” dizeleri buna bir aykırılık oluşturmaktadır. Sonraki şiirlerinde de aşk konusu geniş bir yer kaplasa da bunları iş olsun diye yazdığını belirterek duygularının yoğunluğunu ve karşı taraftan şiir yazacak denli etkilendiğini inkâr etmiştir. 36 yaşında vefat ettiğinde cebinden diş fırçası kağıdına sarılı halde çıkan son şiirinin aşk üzerine olması da bir tesadüf olmalıdır o halde…
KAYNAKÇA
Orhan Veli Kanık – Vikipedi (wikipedia.org)
Orhan Veli’nin Hayatı ve Şiirleri – Orhan Veli Kanık Kimdir? (birsanatbirkitap.com)