GazeteBilkent Kampüs Birimi olarak, okulun flaş kulüplerinden biri olan FKF Bilkent ile yaptığımız röportajın üçüncü ve son bölümünü bugün yayınlıyoruz. Bu bölümde; Berkin Elvan Amfisi hakkında yaşanan son gelişmeleri, geçen dönem Bilkent Medeniyet Topluluğu ile yaşanan tartışmanın ayrıntılarını bulabilirsiniz. Keyifli okumalar…
GazeteBilkent: HDK ile FKF farkı pek bilinmiyor. HDK’yı duymayan pek çok insan da var. Sizin yemekhane eyleminizden dolayı herkes FKF’yi biliyor. Biz bile o gün hata yaptık yazıda. FKF Bilkent’ in organize ettiği eylemlerdir yazdık. Sonra akşam HDK’dan bazı kişiler bize geri dönüş yaptı. Dediler ki: HDK da vardı işin içinde, ayrıca amfi fikri bizden çıktı; FKF hatta amfi fikrine destek vermeyeceğini söyledi. FKF ile HDK farkı ne? Önce buradan başlayalım.
Bensu: HDK’ yı takip edenler vardır, aslında bir siyasi partinin ilerlemesiyle işte bir çatı partisi olarak kuruldu ve FKF ile bence hiçbir ortaklığı yok. Bizim kulvarlarımız çok farklı. Mesela biz, gençliği hedef alan ve gençliğin temsiliyetini üstlenen bir kurum olarak yola çıktık. Bizim değerlerimiz aydınlanma, bağımsızlık ve kamuculuk üzerine kuruluyor. Onlar adına konuşma yapmak belki bize düşmez ama arkadaşlar zaten aydınlanmayı sahiplenmiyolar HDK olarak. Biz buradan bir kere daha farklı bir olaya gidiyoruz. Arkadaşlar tabii ki Bilkent özelinde çalışma yaparlar ama biz kendimizi zaten Bilkent’ te çok farklı bir noktada görüyoruz. Bu, üstten görme anlamında değil; mücadelemiz gerçekten AKP karşıtlığında, biz başka bir sınırı önümüze koymuyoruz. Tabii ki onlar farklı düşünebilirler, olabilir; bu yüzden bir ortaklaşmamız yok. Bu, HDK da vardı tepkilerine bir açıklama getireyim. Doğuda gerçekten o yemekhane olaylarını falan biz organize ettik. HDK’lı arkadaşlar merkezde bir çalışma yürütüyorlardı. Biz ondan sonra haberleştik HDK’lı arkadaşlarla, bütün herkes ortaklaşsın dedik ama bu HDK olsun, ADT olmasın değil. Bütün Bilkent öğrencilerini kapsayan bir durumdu. Ben o yüzden HDK ile FKF’ nin yanyana olabileceğini düşünmüyorum yani siyasi anlamda.
GB: HDK üyeleri, amfi fikrinin kendilerine ait olduğunu söylediler. Peki bu tepkiye cevabınız nedir? Siz de destek veriyor musunuz amfi fikrine?
Bensu: Biz destek veriyoruz amfiye ama bizim kurguladığımız süreç şu şekildeydi: İmza toplanılsın, imzalar üzerinden ilerlensin. Ardından zaten perşembe günü olan eyleme katılmama sebebimiz, biz imzaları HDK ile birlikte iletmiştik dekanlığa, 923 imzayı. Biz aslında bu imzaların bürokratik sürecini bekliyorduk; gidecek imzalar onaylanacak, üst kurula gidecek, gelecek. Bu tarz olacaktı ve biz okulla böyle konuştuk. Ama sanırım, açıklamalarını okudum ve ona dayanarak söylüyorum, güvenliklerin o tabelayı indirdiğini ve indirilen tabelayı tekrar yerine asmak için bir eylem kurduklarını yazıyordu perşembe günü için. Ama biz zaten bu süreci okulla birlikte yapıyorduk. Bu şekilde biz biliyorduk. Önce imzalar gidecek, bunun süreci başlayacak, ardından da tabela takılacaktı. Bizim astığımız tabela aslında görece sembolik bir tabelaydı. Zaten öyle olmazdı gerçek tabela. Kağıttan olmaz hani, gerçekten Berkin Elvan’ın adının yazdığı, bir resmiyetinin olduğu bir tabela olmalı. Biz bu yüzden perşembe günü için çağrı da yapmadık, katılmadık da. Yani biz bir imza toplama, bir meşrutiyeti olduğu anda bu işin içindeydik zaten. İmza fikri de ortaklaşa çıktı, ne bizden ne de onlardan. Ama amfi konusunda, dediğim gibi, bu tarz bir şey olacaksa; okulla birlikte, öğrencilerle birlikte bir meşru zemin sağlanacaksa biz varız dedik.
GB: Peki okulun tavrı nedir şu anda, olumlu bakıyorlar mı?
Bensu: Bütün imzaları dekanlığa HDK’dan bir arkadaş bir de ben götürdük. Öğrenci Dekanı ile görüştük. Kendisi bize süreci açıkladı, nasıl işliyor bu süreçler diye. Çok uzun bir süreç olduğunu ve ‘kesinlikle olur’ veya ‘asla olmaz’ gibi bir şey söylenemeyeceğini belirtti. Süreci bekleyeceğiz dedi. Siz de takipçisi olun tabi ama kolay kolay olan işler değil, biraz bekleyeceksiniz dedi. Biz de bekleyeceğiz, takipçisi olacağız.
GB: Bir de geçen döneme gidelim. Sizin Medeniyet Kulübüyle de bir tartışmanız olmuştu. Aslında o dönemde insanların size tepkisi ne oldu bilemiyorum ama ciddi anlamda eleştirenler olmuştu. Sizin gidip Medeniyet Kulübü’nün standında eylem yapmanıza ya da onları desteklemediğinizi belirtmenize değil de, onların dindar bir kulüp olduğunu bile bile bunun cuma günü öğle arasında yapılmasına karşı eleştiriler olmuştu. Hatta daha sonra o kulübün üyeleri, yaklaşık 30 kişi, fotoğraf çektirdiler size cevaben. Bunlara ne diyeceksiniz?
Bensu: Evet, o fotoğrafı gördük: “Yine bekleriz!”. Biz de yine geliriz zaten, hiç korkmasınlar. Şöyle ki; biz olayı zaten Perşembe günü öğleden sonra ikinci saatte öğrendik. Ne yapsak diye bir düşündük ve nasıl gidiyor işler, neler yapılıyor falan bir araştırdık. Etkinlik sayfalarına baktık. Bu kulübü de az çok önceden de biliyorduk zaten. İsmet Özel gelmişti, orada bilmiyorum gittiniz mi ama arkadaşlar bayağı güzel(!) etkinlikler yapıyorlar. Biz etkinliği perşembe öğrendikten sonra Cuma günü standa bir gidelim dedik ve onların her yerde yazdığının aksine;”Sloganla geldiler, standımızı dağıttılar, küfür ettiler.” falan olmadı. Sadece kamera mevzusu vardı, evet. Olay şu şekilde başladı; biz hiç öyle 30-40 kişi de gitmedik, 7 kişi gittik. Bir arkadaşımız da olayın tamamını kameraya çekiyordu. Biz aslında Suriye’ye yardım denilen olayı sorgulamak için gittik oraya ama olay farklı algılandı sanırım. Ben konuştum videoda ve stantta gerçekten de 4-5 tane kadın vardı. Onların dediği gibi “Hanım arkadaşlarımızı taciz ettiler.” olayı olmadı yani. Gerçekten böyle bir durumla karşılaşmadık, zaten videoyu da bu yüzden çekmiştik. Ardından çıkacak “Bunlar saldırdılar, küfür ettiler.” gibi söylemleri önlemek için. Çünkü görüyoruz ki tüm Türkiye’de üniversitelerde bu şekilde iftiralar oluyor, ODTÜ’de de olmuştu benzer şeyler. Video olmasaydı olay büyüyebilirdi, ama büyümedi çünkü ortada bir şey yoktu zaten. Biz orada gerçekten araştırmaya gittik ve sıkıntı şu; Bİlkent Üniversitesi’nde nakdi yardım toplayamazsınız. O arkadaşlar stantta bunu almadıklarını söylüyorlar ama internet sitelerinde bu yazıyordu ve biz bunu fotoğrafladık. Okula da gösterdik ve okul da gerekli işlemlerin yapılacağını söyledi. Ardından biz sorduk; Suriye’ye yardım gidiyor ama nereye gidiyor bu yardım tam olarak? Bilmiyorum takip ediyor musunuz ama, Suriye’de bir Muhalifler denen taraftan ÖSO’dan falan bahsediliyor, bir de gerçekten halkın mücadele ettiği bir alan var. Siz hangi tarafa gönderiyorsunuz bu yardımı? Ya da mesela Türkiye’deki mültecilere mi gidiyor?Bunun cevabı net değildi arkadaşlarda. Kendi aralarındaki iletişimsizlik miydi bilmiyorum ama net değildi. Videoda da söylüyor arkadaşlar, yardımın tarafı olmaz diye. Bence yardımın tarafı olur. Eğer sizin yaptığınız yardım kafa kesenlere, teröristlere gidiyorsa, yapmayacaksınız.
GB: Ama daha önce bastıkları afişlerde yardımın Suriyeli mültecilere olduğu yazıyordu. Hatta TDP ile birlikte yapıyorlardı kampanyayı.
Bensu: Ama stantta bunları söylemediler bize.
GB: Ama kulüpten değillerse, çünkü genelde erkeklerden oluşan bir kulüp, çok detaylarına haiz olmayabilirler yani.
Bensu: Etkinliğin sayfasında bu şekilde diyorlar, mesela mülteciler diyorlar ama Hatay Reyhanlı’da patlama olduğunda elinde silahlarla hastanelere giren bir sürü ÖSO çeteleri var. Bunlar da Türkiye sınırları içerisinde. Bunlar da mı mülteci? Bunlara da mı gidiyor yardımlar? Biz mesela bu Reyhanlı patlamalarının kimler tarafından yapıldığını biliyoruz. Doğuda yapılan toplantılarda ÖSO çetelerinin gelip elini kolunu sallaya sallaya silahlarını taşıdığı falan her şey ortada. Bu en son patlayan tır mevzusu. Bu etkinliklerden sonra, işte o tır mevzusu patladı. Yani o yardımların nereye gittiği aslında ortada.
GB: Kimin üzerinden gönderiyorlarmış yardımları? Bilgi sahibi olabildiniz mi?
Gökberk: Bize o gün çok çelişkili cevaplar verdiler. En son Kızılay üzerinde ortaklaştılar. Biz de Kızılay’a telefon açtık ama ulaşamadık o bir iki gün içinde. En son Kızılay üzerinden gönderebiliriz dendi.
Bensu: Van mevzusuna da değindiler arkadaşlar orada. “Biz Van’a da yardım ederdik” tarzı bir muhabbete girdiler. Mesela biz şunu da söylüyoruz: Türkiye’de çok büyük bir sıkıntı varken, Van’da büyük bir insanlık dramı yaşanırken böyle çetelerin desteklenmesini biz desteklemiyoruz. Ama biz gerçekten arkadaşlara soru sormaya gittik. Bu yardımlar nereye gidiyor diye sorduk. Gerçekten ihtiyacı olan Suriye halkına mı yoksa çetelere mi gidiyor diye öğrenmek istedik. Gidip bir ithamda, hakarette bulunmadık. Ama onlar bizi siyasi tetikçilikle suçladılar ve kendi sitelerinde şunları yayınladılar: “Diğer üniversitelerde de solcular bize saldırıyorlar; Suriyelilerin yardım görmesini istemiyorlar.” Biz yine söylüyoruz: Biz Suriye halkının yanındayız ama Suriye’de dönen emperyalist savaşların karşısındayız.
GB: Son olarak şunu sorayım. Dediniz ki FKF’nin amacı gençliği birleştirmek. Bir yandan da eylemler yapan bir kulüp. Amaçlarınız arasında Bilkent’in apolitik imajını yıkmak da var mı?
Gökberk: Tabi ki FKF gençliğin temsiliyetini almaya çalışırken yaptığı gençlik tanımı Tayyip Erdoğan’ın gençlik tanımıyla aynı değil sonuçta. Bizim kafamızdaki gençlik tanımı; doğruyu söyleyen, yanlışın karşısında cesurca durabilen bir gençlik.
GB: Ama sizin tanımınızda da yanlış eşittir AKP. AKP karşıtı olan gençleri diyorsunuz yani.
Bensu: Tabi ki bunu söylüyoruz. Bence Haziran’da en büyük slogan ‘hüküme istifa’ sloganıydı. Bu çok meşru bir zemin artık. Gerçekten o kadar çok sol özne yan yana duruyorsa ya da işte yanında ülkücüsü de geliyorsa Kürt’ü de geliyorsa ya da daha farklı bir oluşum Alevisi de geliyorsa Sünnisi de geliyorsa bu insanlar neye karşıydı? AKP’ye karşıydı. Bunu ben söylüyorum, bunu aslında herkes söylüyor .Gençlik burada birleşiyor ve bizim yanlış dediğimiz olay artık meşrulaştı bence. Şu an Türkiye’de AKPnin bir meşruluğu kalmadı. Bu çıkan kasetler, yapılan yolsuzluklar, hırsızlıklar… Bir milletvekili çıkıp “Bizim günah işleme özgürlüğümüzü elimizden alıyorsunuz.” diyorsa zaten taşlar yerinden oynuyordur diye düşünüyoruz. İkincisi dediniz ya Bilkent’te eylem yapıyorsunuz. Aslında biz sadece eylem yapmıyoruz. Mesela bizim ‘Yeni Yazılar’ diye bir dergimiz var. Tüm Türkiye’de gençlik olarak çıkartıyoruz biz bunu ve biz çıkartıyoruz. Gerçekten hepimizin yazılar yazdığı, hepimizin basımında uğraştığı, kapağını yaptığı, içini geliştirdiği tüm Türkiye genelinde yayınlanan bir dergi. Bir de Bilkent’in özelinden bahsedeyim. 29 Mart’ta ‘Bilim, Özgür Düşünce, Sekülerizm’ etkinliği yapıyoruz ve bunun iki ayağı var. Biri İstanbul biri Ankara. Ankara ayağını Bilkent FKF olarak yapıyoruz.
GB: Bize vakit ayırdığınız ve bu güzel röportaj için teşekkür ederiz.
FKF Bilkent: Asıl biz, bize kendimizi ifade etme imkanı sunduğunuz için teşekkür ederiz.