Bir Toplumun Yansıması ; Yıllar Boyu Korku Filmleri

 Antik çağlardan beri, dünya üzerindeki çoğu kültürde korku hikayeleri anlatıla durulur. Bu hikayeler genellikle ölmüş birinin, hayatına  devam eden insanlara dadanması ; bir canavarın masum insanların peşine düşmesi gibi doğaüstü olaylardan ya da bir şehri kana bulayan katillerden  bahseder.  

 Sözlü tarihle birlikte  günümüze kadar ulaşan bu hikayeler, insanların yöneldiği trendlerden ilhamını alan film yapımcılarını da etkilemiş olacak ki, 1930’lardan beri korku temalı filmleri de sinema türleri altında görebiliyoruz. 

 Bu yazımızda da korku filmlerinin yıldan yıla, yaşanan sosyal ve siyasi olaylardan nasıl etkilenerek şekillendiğinden bahsedeceğiz. Film sektöründe öncü ve dünya politikasına yön veren ülke Amerika olduğundan dolayı da,  Amerika’da yaşanan olaylar üzerinden sinema sektöründeki yönelimleri anlatacağız. 

Tarihin İlk Korku Filmi 

 1896 yılında Fransız yönetmen Georges Méliès tarafından çekilen Le Manoir du Diable (Şeytan Kalesi), daha önceden hiçbir filmde hayaletler ve insana dönüşen yarasa gibi paranormal olaylara yer verilmediği için, bilinen ilk korku filmi olarak kabul ediliyor. Özel efekt kullanımına da bolca yer veren Méliès‘in filminden bir kısmı aşağıdaki videodan izleyebilirsiniz. 

https://youtu.be/OPmKaz3Quzo

1930’lar, 

  İlk yıllarda film endüstrisi, korku filmlerini daha karanlık temalı melodramlar olarak tanımlarken, 30’lara geldiğimizde “korku” ilk kez filmlerin türünü belirtmek amacıyla kullanılmaya başlandı. Fakat, sinema sektöründe bu gelişmenin yaşandığı sıralarda dünya, Büyük Buhran’la çalkalanıyordu. 

Amerikan ekonomisinin çökmesiyle beraber işsiz kalan milyonlarca insan; borçlarını ödeyemez ve karınlarını doyuramazken sinemacılar bu dönemde çekilen filmlerde halkı sorunlarından biraz da olsun uzaklaştırma amacıyla gerçeklikten kaçışa başvurdular. Bu dönemde yayınlanan filmlerde Egzotik ve uzak ülkelere yer verildi.  1931 yılında Romanyalı vampir Dracula’nın hikayesi ve Alman modern  Prometheus’u Frankenstein, 1933 yılında ise Endonezya ormanlarını hakimiyeti altına alan King Kong’u anlatan filmler çekildi. Tüm bu filmler hem olayların geçtiği yerler hem de işledikleri konular bakımından dönem Amerika’sının gerçekliğinden çok uzaktı. 

 

 

 Halkın bir diğer sorunu ise tıbbın çok gelişmemiş olmasından kaynaklanan sağlık problemleri ve salgın hastalıklardı. 1932 yılında Tod Browning, halkın hastalık endişesine gölge düşürmek amacıyla fiziksel özürlü insanların hayatını konu alan Freaks (Ucubeler) adlı filmi yayınladı. Kolları ve bacakları olmadan doğmuş bir adam, siyam ikizleri ve cüceler gibi halkın görmeye alışkın olmadığı fiziksel özelliklere sahip bireyleri konu alan film, sansasyonel olması sebebiyle bolca sansür ve kesintiye uğradı. Bir kadının bu filmi izledikten sonra dış gebelik yaşadığını iddia etmesi sonucu ise İngiltere’de 30 yıl boyunca yasaklandı.  

 

 

1940’lar

 40’lara geldiğimizde 2. Dünya Savaşı baş göstermiş olsa bile, sinema sektörünün kalbi olan Amerika, kendini tehlikeli ve kontrolsüz Avrupa’dan uzakta, güvende görüyordu. Bu dönemde korku içeriği çoğunlukla hayvanlar üzerinden üretildi.Mesela;  sirkten kaçtıktan sonra şehre dehşet salan maymunu konu alan 1941 yapımı The Ape (Maymun) ve sahibinin vefatından sonra evin yeni sahiplerinin canını alan The Black Cat (Kara Kedi), bir kurt saldırısına uğradıktan sonra kurt adama dönüşen The Wolf Man ( Kurt Adam).  

1950’ler 

 Tarihler 50’li yılları gösterdiğinde, Sovyetler Birliği ve Amerika çoktan Soğuk Savaş Dönemi’ne girmişti. Bu dönemin yapımları da komünizm ve atom bombasına duyulan endişelere ayna tutuyordu. Doğal olarak paranormal konulardan uzaklaşıldı ve radyoaktif saldırılar, genetik mutasyonlar gibi gerçekleşme ihtimali daha yüksek olan senaryolar işlendi.   

 1956 yapımı Invasion of the Body Snatchers (Ceset Yiyicilerin İstilası), Amerika’nın küçük bir kasabasını istila eden ve orada yaşayanların beyinlerini yıkayan uzaylıları anlatan bir anti-komünizm propogandası iken, 1954 yapımı Godzilla ise nükleer enerjiden beslenerek büyümüş ve insanlık için büyük tehlike oluşturan bir canlıyı anlatıyordu. 

 Bu dönemde izleyicinin filmlere olan talebi de çok fazlaydı. Sinema salonlarının dolu olmasını fırsat bilen işletmeciler; seyirciye sağlık sigortası yapmak, hipnotize etmek ve kusmuk torbaları dağıtmak gibi deneysel girişimlerde bulundular. Hatta film yönetmeni William Castle, kendi yapımı olan Macabre adlı filmi izlemeye gelen seyircilere korku sigortası yaptırma imkanı sundu. Bu sigorta, filmi izlerken korkudan ölen bir seyirci olursa, aile yakınlarına $1000 ödenmesini garantiliyordu. Bu sebeple 50’li yıllar sadece sinema sektörünün değil, film işletmecilerinin de geliştiği yıllar oldu. 

  Korku filmlerinin tarihini, yayınlanan ilk filmden, 1950’li yıllardaki yönelimlere kadar inceledik. 1960’dan 2000’lere kadar olan değişimden de bir sonraki yazımızda bahsedeceğiz. Eğer konumuz ilginizi çektiyse, sonraki yazımıza kadar beklemede kalın… 

 

 

kaynakça: 

https://roobla.com/film/feature/22975/horror-movies-through-the-decades/ 

https://www.nyfa.edu/student-resources/how-horror-movies-have-changed-since-their-beginning/ 

https://www.lightsfilmschool.com/blog/history-horror-movies-genre-agf 

Fotoğraflar:

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Drakula_(film,_1931)
  2. https://www.allposters.com/-sp/Freaks-1932-Posters_i6254716_.htm
  3. https://www.imdb.com/title/tt0034398/reviews
  4. https://www.monstersinmotion.com/cart/az-godzilla-and-kaiju-c-20_137/godzilla-1954-style-b-half-sheet-poster-reproduction-p-22011.html

 

Leave a Reply