Humphery Bogart, Audrey Hepburn ve William Holden gibi sinema tarihinin birbirinden ünlü oyuncularını bir araya getiren ve 1954 yapımı olan “Sabrina” adlı film, günümüz sinema ve dizi yapımları adına klasik bir konu olan “sıradan bir kızın, zengin bir ailenin çapkın, genç ve yakışıklı oğluna beslediği platonik aşkın zaman içindeki değişimini ve ailenin önemli işleriyle meşgul diğer olgun oğlu ile yaşadığı gerçek aşkı” masalsı bir dille anlatıyor.

Larrabee ailesinin yanında çalışan bir şöförün kızı olan Sabrina Fairchild (Audrey Hepburn) çocukluğundan beri ailenin en genç ve çapkın oğlu olan David’e (William Holden) platonik bir şekilde âşıktır. Ancak her davette farklı ve çekici kadınlarla birlikte zaman geçiren David, Sabrina’nın farkında bile değildir. Sabrina’nın içinde bulunduğu bu umutsuz duruma üzülen babası, kızının Paris’e gitmesini ve orada bir yemek okulunda eğitim almasını ister. Paris’de kızının mutlu olacağına ve David’i aklından çıkaracağına inanan babası, büyük bir yanılgı içindedir. Paris sokaklarından yükselen Edith Piaf’ın eşsiz “La vie en rose” adlı şarkısı, Sabrina’nın aşkının her geçen gün daha da büyümesine neden olur. Paris’de eğitimini tamamladıktan sonra Sabrina, olgunlaşmış ve çekici bir kadın olarak babasının ve Larrabee ailesinin yanına geri döner. Sabrina’nın bu değişimi babasını ve ailenin diğer çalışanlarını şaşırttığı kadar David’i de etkilemeyi başarır. David’in nişanlanmakta olduğu bir dönemde aklını karıştıran ve ilgisini çeken Sabrina, David’in kendisine olan ilgisinden dolayı çok mutludur. Ancak, ailenin büyükleri bu durumdan rahatsız olduğu için duruma Larrabee ailesinin en büyük oğlu olan, David’in abisi Linus (Humphrey Bogart) el koyar. David’i ailenin talimatlarıyla Sabrina’dan uzaklaştırmaya çalışan Linus, zaman içinde Sabrina’ya karşı koyamadığı duygular beslemeye başlar. Sabrina’nın çekiciliği ve duru iç güzelliği, hayatı iş toplantılarıyla geçen Linus’a, gençliğini ve aşkı hatırlatır. Linus ile zaman geçirmekten mutlu olan Sabrina ise, değişen duygularına bir anlam veremese de, gerçek aşkı ve sevgiyi Linus ile yaşayacağına inanmaktadır.

Aşkın hallerini ve akıl almaz değişimini romantik-komedi türünde masalsı bir dille anlatan ve siyah-beyaz olarak çekilmiş film, altı dalda Oscar’a aday gösterilirken; bunlardan “En İyi Kostüm” ödülünü kazanmış ve sinema dünyasının birçok prestijli ödül törenlerinde adından söz ettirmeyi başarmıştır.

Eğer siz de aşkın değişimine tanık olmak isterseniz, göz dolduran oyunculuk performanslarından oluşan bu romantik-komedi tadındaki filmi kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

Leave a Reply