2018 Dünya Kupası’nı VAR teknolojisi ile hatırlayacağımız kesinleşti. Kupaya etkisi en az Vuvuzela, Jabulani ve hatta Fevernova kadar olan bu teknoloji sayesinde hakemlerin kritik hatalarının azaldığı yanılgısına düştüğümüz de aşikar. Iran ve belki Senegal hariç Afrika ve Arap takımlarının kupadaki başarısızlığını, onların bağlı olduğu federasyonlardaki hakemlerde de görmekteyiz.
Grup aşaması tamamlanırken seyir zevkinden en uzak maçları A grubunda izledik. Büyük yatırımlara ve ülkenin ileride gelenlerinin çabasına rağmen Suudi Arabistan elinden geleni yaparak elendi. Şimdi ise ülkenin spor ile ilgilenen üst düzey bürokratları 12-16 yaş arası gençlere odaklanacaklarını ve yine imkanların sonuna kadar kullanılacağını belirtiyor.
Kanatimce turnuvanın en kötü takımı Mısır ise hakettiği gibi puan alamayarak elenmiş oldu. Hector Cuper’in çağdışı futbol yaklaşımına ek olarak, ülkenin en çok tartışılan ve formundan şüphe duyulan isimlerinden Mohsen’i ısrarla oynatması, takımının da sonunu getirdi. Mohsen’den bir Firmino çıkarma çabası olduğu düşünülebilir ama Mo Salah’ın da oynayacak hali olmadığı aşikardı. Tartışılan bir figür olan Çeçen Kadirov ile görüşmesi ve propagandasına ek olarak ülkesindeki şöhreti de tam anlamıyla sindiremeyen Salah, bu duruma ek olarak sakatlığının nüksetmesi durumunda sahalardan 3 ay uzak kalmayı göze aldı. Veli Kavlak’ın yaşadıklarını hatırlarsak, Liverpool doktorlarının uyarılarına rağmen sahaya çıkan Salah’ın profesyonellik açısından yeterince gelişmediğini görmek son derece mümkün. Nihayetinde takımına katkı verememiş oldu. Salah sayesinde her maça favori olarak çıkan Mısır’ın taktiksel olarak denemediği ve deneseydi başarılı olabileceği tek opsiyon ise Deschamps’ın ve kısmen Löw’ün de tercih ettiği gibi dağınık bir hücum düzenine sahip olmak olabilirdi. Dembele – Griezmann – Mbappe üçlüsü gibi Trezeguet – Salah – Kahraba gibi oyuncuları, dağınık ve geçişken şekilde kullanarak rakiplerinin ağır oyuncularını şaşırtma ihtimalleri vardı ancak kullanamadılar. Dönüp baktığımızda bu üçlüye karşı rakip olacak stoperler; 38 Ignashevich ve yaşını almış Hawsawi’ydi. Grubun net favorisi olan ama bek pozisyonunda sorun yaşayan Uruguay’ı da bu şekilde zorlayabilirlerdi. Hatırlarsanız iki takımın da rölantide götürdüğü maç uzatma dakikalarında gelen bir gol ile çözülmüştü.
Fas’ın kadrosu ve teknik ekibi, Avrupa Ligi’ni kazanacak kalibrede bir takım olmasına karşın kura şansızlığı yaşadılar. Lakin, İspanya ve Portekiz kadroları Şampiyonlar Ligi standardındaydı ve şans tanımadılar. İran’a ilk maçta, talihsiz bir şekilde yenilmeleri onlar için gerçekten üzücü bir durumdu ve o noktadan sonra oynadıkları iki maçta da yeterli bir performans gösterdiler. İspanya’ya karşı tartışmalı VAR kararına karşı maçı kaybetmemeleri takdir edilesi bir noktaydı. Olumsuzluklara bakarsak, takımdaki oyuncuların kolektif oyundan yoksun oldukları ve mental açıdan kırılgan olduklarını görmemiz son derece mümkün. Özellikle yaratıcı oyuncularının, bölgeler arasındaki bağlantıları kuramadığını gördük. Ayrıca takımdaki isimlerin neredeyse hemen hepsinin Avrupa’daki elit seviyede eğitim aldığını dikkate alırsak takım halinde ulaşabilecekleri noktayı kestirmek güç olmaz. Ellerindeki oyuncular en iyi şekilde işlenmiş durumda ama kura şansı olmadıkça ulaşabilecekleri en üst nokta burası gibi duruyor. Her şeye rağmen üst düzey bir bitiriciye sahip olsalardı daha farklı noktalara gelebilirlerdi.
Tunus ve başta Nawaf Abdulla Shukralla, Bakary Papa Gassama bu turnuvanın ne olduğunu kavrayamayanlar olarak dikkat çekiyor. Aslında bu isimlerin yanına rahatlıkla Ravşan Irmatov’u da koyabiliriz ancak kendisinin geçmiş tecrübelerinden dolayı acımasız olmamak gerekir. Belirttiğim hakemler değil maçı yönetmek maça gelmemiş gibi davranarak ekran başında beni oldukça rahatsız etti. Pozisyonları süzmek yerine alık alık bakarak oyuncuların da dengesini bozdular. Her sene kuralları güncelleyen futbol kurumlarını son 8 yıldır takip etmiyormuşçasına maç yönettiler.
FIFA, bu güzel oyunu yaymaya çalışmasına karşın belirttiğim takımlar güncel oyun anlayışlarını ve yaklaşımları kaçırırken; özellikle CAF ve AFC hakemleri bilgilerini güncellemekte zorlanıyormuş gibi duruyor. Futbolu bilmemenin ötesinde sorunlar yaşadıklarını zannetmiyorum çünkü bu isimler maçı gözleriyle takip edemeyecek kadar yetersiz duruyor. Bahsettiğim ülkeler ise yatırımı üst yapıya yaptıklarından uzun vadede daima kaybedecek. Gelecek Dünya Kupaları bize daha fazla takım izlettirecek ve kalite hiç olmadığı kadar düşecek. Her şeye rağmen Rusya 2018’in tadını sırf bu yüzden çıkartmaya çalışalım.
NOT: Panama’nın bir daha Dünya Kupası’na katılabileceğini düşünmüyorum.