Soğuk Savaş Dönemi Doktrinleri: Truman Doktrini

ABD'nin 33. Devlet Başkanı Harry S. Truman

ABD’nin 33. Devlet Başkanı Harry S. Truman

7 Mayıs 1945’te General Alfred Jodl’ın Almanya adına, ve 14 Ağustos 1945’te Dışişleri Bakanı Mamoru Shigemitsu’nun Japonya’nın teslim olmasıyla bir savaş dönemi bitmiş fakat iki kutuplu ve çok daha uzun sürecek başka bir savaş dönemi olan Soğuk Savaş dönemi başlamıştı. Şüphesiz ki bu dönem bir çok devletin birbiriyle tanklarla, uçaklarla savaştığı bir dönem değil, bütün dünyanın iki farklı kutupta toplandığı bir dönem olmuştu. Bu dönemde gerçekleşen ya da gerçekleşmeyen bir çok muharebe, savaş, geliştirilen silahlar, rejim değişiklikleri dünyayı oldukça etkiledi.

 Bu etkilenmelerden biri de dönemin iki kutbunu oluşturan ABD ve SSCB’nin yayınladığı doktrinler olmuştur. Bu yazıda da bu doktrinlerin ilkinden, ABD Başkanı Harry Truman’ın adıyla anılan Truman Doktrini’nden bahsetmek istiyorum.

 2.Dünya Savaşı sonrasında İngiltere Rusya karşısında güçsüz konumdadır. Her ne kadar savaşın galiplerinden olsa da, ekonomik ve askeri anlamda çok fazla kayıp vermiştir İngilizler. Buna karşılık, Ruslar savaş esnasında savunma sanayilerini geliştirmiş ve askeri olarak üstünlüklerini göstermiştir. Bu durum karşısında İngilizler Ruslarla tek başlarına mücadele edemeyeceklerini anlamış ve ABD’yi öne çıkarmak için durumla ilgili bir memorandum vermiştir. Bu memorandumda Türkiye’nin batı savunması için önemi ve bundan dolayı Türkiye’ye ve komünist grupların etkisine girme eğiliminde olan Yunanistan’a askeri ve ekonomik yardım yapılması gerektiği belirtilmiştir. Böylece Türkiye ve Yunanistan komünizm etkisinden arındırılacak ve iki ülkenin SSCB’nin uydu komünist devletlerinden olmaları en baştan engellenerek batı savunması güçlendirilecekti.

 Bunun üzerine Harry Truman, 12 Mart 1947’de ABD Kongresi’nde şu meşhur açıklamasını yapmıştır; “Amerikan dış politikasının, kendilerini boyunduruk altına almak için silahlı azınlıklarca harcanan çabalara (Yunanistan kastediliyor) ve dış baskılara karşı koymaya çalışan özgür unsurların (Türkiye kastediliyor) destekleme amacına yönelmesi gerektiği kanısındayım.” Bu açıklama sonrasında 300’ü Yunanistan’a, 100’ü de Türkiye’ye olmak üzere 400 milyon dolarlık yardımda bulunma yetkisini hükümeti için istemiştir Ulusal Kongre’den. 22 Mayıs’ta Ulusal Kongre “Truman Doktrini” olarak adlandırılan gerekli yetkiyi Truman ve hükümetine vermiştir.

 Bu yardımlar karşısında ABD’nin Türkiye’den bir takım beklentileri vardı; öncelikle İsmet İnönü ve CHP’nin tek parti iktidarı, Milli Şeflik gibi düzenleri bırakıp, serbest seçimlere dayalı demokrasiye geçilmesi, sonrasında da SSCB’den örnek alınarak yerleştirilmiş “Köy Enstitüleri” vb. uygulamalardan vazgeçilmesi gibi. Bildiğimiz gibi bu beklentilerin hepsi gerçekleşmiştir bu dönemde ülkemizde.

 Yardımlar sonrasında Yunanistan’da da bir takım gelişmeler oldu, Yunan İç Savaşı’nı merkezi hükümet komünist gruplara karşı kazanmıştır. Böylece SSCB sınırında iki önemli devlet resmen Batı Bloğu’nda yer almış oluyordu. Fakat aynı zamanda iki ülke de dışa bağımlı birer devlet haline gelmişti. Ayrıca iki ülkeye yapılan yardımlar daha sonraki yıllarda Marshall Planı ile de devam etti. Marshall Planı ile ağır sanayiye geçmeye çalışan Türkiye bir tarım ülkesi ve aynı zamanda Avrupa’nın hammadde tedarikçisi rolüne bürünmüştü.

 Kısacası Truman Doktrini, Soğuk Savaş döneminde ABD’ye SSCB karşısında iki değerli karakol kazandırmış böylece Sovyetlerin Ortadoğu’daki petrollere, Boğazlar, Ege Denizi ve Akdeniz’e egemen olması engellenmişti.

[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]

Leave a Reply