Sovyet döneminden günümüze kadar gelen pek çok müzeye ev sahipliği yapıyor Baltık ülkeleri. Hepsi kendi içlerinde özel olmakla birlikte, tarihin inkâr edilemez özelliklerini de su yüzüne çıkartıyorlar. Bilhassa, var olduğu dönem içerisinde insanlardan bir sır gibi gizlenen KGB (Sovyet Gizli Haber Alma Teşkilatı) müzeleri, oldukça günümüzde rağbet görmektedir. Estonya, Litvanya ve Letonya, Rus etkisinden hala tam anlamıyla sıyrılamamış, ancak geçmişi kültürlerinin bir parçası haline getirmeyi başarmıştır.  Özellikle, Estonya’da bulunan KGB müzeleri yabancı turistlerin ilgisini çekmekte. Yahut daha önce belirttiğim gibi, KGB ajanlarının konumlandıkları ofisler özel bir gizlilikle halktan uzak tutulmuştur. Aksi bir durumdan bahsetseydik bile halk bu bölgelere girme cesaretine zaten sahip değildi. Elbette, Estonya’nın başkenti Tallinn’de kurulan bir KGB üssü, diğerlerinden ayrılır.

1972 yılında, Tallinn’e bir otel inşa edilir ve bu bina Estonya’nın en yüksek yapısı olacaktır. 22 katlı olduğu beyan edildi, ancak 23 katlıydı ve en üst kat KGB ajanları ve ekipmanları ile doluydu. Üstelik orası ile ilgili soru sorulduğunda cevap hiçbir zaman değişmedi: “Orada hiçbir şey yok.” İnşaat süresince Finlandiya’dan işçiler gelirler ancak her bina inşaatı gibi bir plan yoktur ellerinde. Aksine, boşluklarla dolu duvarlar, daha sonrasında kablolar ve dinleme cihazları ile doldurulacak olan pek çok alan bırakılır. Otel’in kaba inşası tamamlandıktan sonra, KGB geri kalan tüm detayları bitirir ve otel bugün ki adını alır: Sokos Hotell Viru.

Viru, ülkenin mimari ahenginden oldukça uzak, oldukça zengin görünümlü tasarlanmıştır. Sadece görüntüsü de değil, sıradan vatandaşlara sunulmayan her ayrıcalık Viru’da mümkündür. Ancak bir ayrıntıyı belirtmek isterim, Viru yerli halk için kurulmamıştır. Aksine, Tallinn’i ziyaret edecek yabancıların gözünde Sovyet’lerin iyi bir imaj yaratması için inşa edilmiştir, ve tabii ki KGB’nin de üssü olarak. Öyleyse, Viru’da hangi ayrıcalıklar vardı? En çarpıcı örnek olarak modern dişçiler gösterilebilir. Zira halkın korkulu rüyalarından birisi kullanılan eski metotlar sebebiyle o dönemde dişçiye gitmek olduğunu söyleyebilirim. Ancak Viru, misafir olarak ağırlayacağı (ve gizlice dinleyeceği) konuklarına en iyisini sunuyordu.

Bütün modern görünüşün ardında her köşe başını dinleyen ajanlar bulunmaktaydı. KGB, kimlere güvenip güvenmeyeceği konusunda oldukça seçiciydi. Bunun için ise KGB’nin ihtiyacı olan şeylerden birisi ise cüzdandı. Otelde bulunan cüzdanlar açılmadan, müdüre götürülmesine dair bir kural vardı ve yetkililer tarafından oldukça ciddiye alınıyordu. Çalışanları test etmek için ise yem olarak cüzdanlar bırakıldığı oluyordu ve genellikle zengin görünümlü cüzdanlardı. Eğer ki birisi açacak olursa, içinde patlamayı bekleyen kırmızı bir boya vardı. Ve insanların yüzüne bulaşacak bu boya onlarla ilgili pek çok şey söyleyecekti.

Şüpheli konukları fark ettirmeden gözaltında tutmak konusunda ise oldukça başarılıydı KGB. Örnek olarak, restoranda her masanın özel bir yeri vardı. Ve şüpheli kişinin oturduğu masa, restoranın planı üzerinde işaretlenirdi. O masaya gidecek olan tabaklar bile özel seçilirdi. Peki size ekmek tabağının önemli olduğunu söyleyecek olsaydım? İkram olarak ekmek gelirdi ve tabağı ise neredeyse tamamen diğerleriyle aynıydı. Tek bir şey hariç, tabanı biraz daha kalın olurdu ve bunu sadece bir garson bilirdi. Şüpheli masaya, o tabak götürülürdü. Zira tabağın içerisinde, dinleme cihazı bulunmaktaydı ve KGB ajanları tarafından dinlenmekteydi. Elbette bu tabakların temizliği de oldukça dikkatli yapılırdı. Bunun yanı sıra odalarda bulunan, ajanlar dışında kimsenin bilmediği delikler ve dinleme cihazları bulunmaktaydı. Şüpheli kişiler, özel odalara yerleştirilir ve tekrar edilecek ziyaretlerinde ise yine aynı oda kendilerine rezerve edilirdi.

Yerli halk ise bu zenginlikten bihaber değillerdi elbette. Ancak onların girişini engelleyecek olan kapının başında bekleyen takım elbiseli kişiler vardı daima. Lakin akıllı ve korkusuz olanlar kılık kıyafet değiştirip bu kişileri kandırabiliyorlardı. Günlük kıyafetleri dışında kot pantolon bulup, Finlandiya’dan geldiklerini söylüyor ve Viru’da kalan yabancılarla iş yapma fırsatını kovalıyorlardı.

1991 yılında ise, 23. Kat boşaltıldı. KGB bir gece içerisinde alabileceği her şeyi toparlayarak Viru’yu terk etti. Kimse sebebini bilmiyordu ve insanlar KGB’nin orayı terk ettiğine inanmıyorlardı. En üst kat, uzun bir süre boyunca boş kaldı. En sonunda ise 1994 yılında Finlandiyalı bir şirket tarafından satın alındı otel, ve yönetim 23. Katı olduğu gibi muhafaza etmeye karar verdi. 2011 yılında ise müze olarak ziyaretçilerine kapılarını açtı. Günümüzde hala Viru Otel’in KGB müzesini gezmek mümkün ve size şehrin en güzel manzaralarını sunabilir.

 

Kaynak:

https://www.thedailybeast.com/the-kgb-welcomes-you-to-estonias-hotel-viru-please-mind-the-hidden-bugs

 

Leave a Reply