10 günü aşkın bir süredir Kuğulu Park, Kennedy Caddesi ve Güvenpark’ta dalgalanan özgürlük bayrağının zemini artık çok hassaslaştı. İlk günlerdeki şiddet yerini giderek barışa, sevgiye, dostluğa ve paylaşıma bıraktı. Çekilenler elbette var. Sonuçta hepimiz insanız, yorulabiliriz ya da direncimiz azalabilir. Fakat bu tarz durgunluk dönemlerinde yüzeysel istekleri kabullenmek, ütopik taleplerde bulunmak ya da toptan vazgeçmek gibi uç eylemler davanın sonuca bağlanması açısından oldukça zararlı olmakla birlikte verilen zaiyatın tamamiyle boşa gitmesi anlamına gelebilir. Baktığımızda Gezi Parkı olaylarının boyutu değişiyor. Gerekirse Akm’nin bile yıkılacağı mesajı verilerek otoriter tavrını koruyan bir hükümet ve bunu duymalarının ardından Anıtkabir’e saldırmayı dahi göze alacak seviyede galeyana gelen bir insan kitlesi ile karşı karşıyayız. Medyanın ‘Çapulcu’ olarak bahsettiği ve hiçbir partinin boyunduruğu altında bulunmayan gençler, halk tarafından saldırgan olarak gösterilmeye devam ediliyor. Otorite boşluğunun ‘Paris Komünü’ haricinde(doğruluğu tartışılmadan) hiçbir şekilde organize olamadığı insanlık tarihi, bugün Türkiye için de sürdürülebilir bir yapılanma sunmamaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz nedenlerden ötürü bir bildiri yayımlamak ve istekleri hükümete sunmak faydalı olacaktır. Diplomasinin gücü halk tarafından kullanıldığı takdirde aşılamayacak engel yoktur. Siyaset oyununa bir piyon grubu gibi sürülmüş bu halk artık saldırmak yerine geriye dönüp içindeki cevherleri! yıkmaktadır. Türkiye için de satranç tahtasında oynanan bu oyun artık yalnızca iki satırı kapsamaktadır. Piyonlar arkalarını dönmüştür!
Bu ortamdan yararlanmak adına geçtiğimiz günlerde 7 maddelik bir bildiri zaten yayımlandı fakat bakıldığında yüzeysel talepler ve ön planda yer alan olayların çözümü haricinde önemli bir getirisi olmayacaktır. Taslağın kabulü yalnızca kısa vadede bir çözüm sağlarken uzun vadede sinir katsayıları artmaya devam edebilir. Devlet de otoritesini sarsmak istemeyeceğine göre açgözlü davranmanın makul olmayacağı gayet açık ve nettir. Öyleyse bildiri şu şekilde yazıya dökülebilir:
1-Hükümet, polisin aşırı şiddet kullanımından ötürü özür dilemeli, ölen ve yaralananların ailelerine tazminat ödenmelidir.
2-Topçu Kışlası projesi iptal edilmeli, global dünyaya hizmet etmesi açısından plnlanan AVM projeleri daha uygun yerlere yapılıp, tarihi dokuya zarar verilmemelidir.
3-Olayların sorumluları ve emri aşırılığa kaçarak uygulatan yöneticiler görevden alınmalı; biber gazı, gaz bombası gibi kimyasal nitelikli silahların kullanımı yasaklanmalıdır.
4-Meydanlar ile Twitter ve Facebook gibi siteler üzerinden halkı isyana teşvik suçuyla yakalanıp göz altına alınan kişiler serbest bırakılmalıdır.
(Bu 4 madde önceki bildiride yer almaktadır.)
5-Gezi parkında hayat bulan kardeşliğin kalıcılığı adına yeni enstitüler kurulmalı, eğitimin vereceği güç ile insanlar daha da kaynaştırılmalıdır. Sol ve sağ görüşlerin tek çatı altında toplanması bizlere gerçek demokrasi yolunu açacak, ülke geleceğimiz adına %50-60 gibi oranlar yerine %100ler ile hareket etmeyi sağlayacaktır.
6-Kurulacak enstitüler seçmiş oldukları başkanlar (sosyolog sıfatı olmak kaydıyla) meclisvari biryapı oluşturacak, bu sayede hükümet ile birebir iletişim sağlanacaktır. Temel ifade özgürlüğünün sorgulanacağı bu kurum Anayasa mahkemesiyle yakın temas halinde bulunacak ve verilen kararların doğruluğunu üyeleri vasıtasıyla onaylayacaktır. Kültürel hak arayış mücadelesi bu şekilde koruma altına alınabilir. Onaylanmayan kararların iptali için de açılacak davalar süre sıkıntısı çekmeyecek şekilde önceliğe sahip olacaktır. (6216 sayılı kanuna ekleme yapılabilir.)
7-Yürütme ile yargının ayrılmış olduğu ülkemiz bünyesinde, yargıya atanmış kişilerin halk tarafından güvenoyu alması sağlanacak, böylece muhtemel protesto, eylem ve gösterilerin kamu güvenliğini sarsacak boyutlara ulaşmadan engellenmesi sağlanacaktır.
-Yukarıdaki madde anayasanın 34. maddesinin ilk cümlesindeki izinsiz eylem yapma hakkına hiçbir zarar getirmez. Aksine devamındaki ahlak kavramın bir nevi açıklığa kavuşmasına önayak olur.
Anlık öfkemizin tavizler vermemize neden olabileceği gerçeğini her zaman aklımızda tutmalıyız. Bu nedenle sağduyulu davranıp, ucu açık talepler sunmak laiklik ve demokrasi arayışımıza ışık tutacaktır. Aksi takdirde Abdullah Cömert’ler aramızdan ayrılmaya devam edecek, bahar kışa dönüşecektir.