Hastalıkların Teşhisinde Bir Devrim: Fiber-Laboratuvar

Son günlerde uğruna herkesin savaştığı internet aslında fazlasıyla basit ve temel bir teknoloji kullanmakta: fiber optik kablolar. Fiber optik kabloların ülkemizde kullanımı giderek yoğunlaşmakta ve getirdiği en önemli özellik yüksek hızlı olması, hangimiz bilgisayar başında bir sayfanın yüklenmemesini bahane ederek sinirimizi etraftan çıkarmadık ki şu güne kadar?

Sözünü ettiğimiz fiber optik kabloların veri taşımaktan öteye götürülmesi bilim dünyasının gündeminde. Araştırmacılar böylesine günlük bir teknolojiyi tıp alanında hastalıkların teşhisi için kullanmayı amaçlıyorlar. Yeni geliştirilen kimyasal sensörlerin de geliştirilmesine katkısıyla “fiber-laboratuvar” olarak adlandırılacak olan yeni teknoloji ürünü, sağlık harcamalarını büyük oranda düşürüp check-up işlemini hem doktor hem de hasta açısından daha kolay ve katlanılır bir hale getirecek.

Hastaneye gidip kan örneği vermek biz hastalar için büyük bir sorun değil, ancak sadece kandaki kolesterol oranına bakmak ya da herhangi bir enfeksiyonun varlığını öğrenmek için bu kan örneğinin geçtiği süreçler fazla. Bu gibi basit işlemlerin gerçekleşmesi için bile bir oda dolusu donanım ve birden fazla laborant gerekiyor. Böylesi pahalı laboratuvarların ülkenin her hastanesine koymak maliyet bakımından uygulanabilir değil. Dolayısıyla kimi hastanelerde verdiğimiz, ve ekipmanın bulunduğu hastaneye nakledilen, kan örneklerinin sonucunu almak için günlerce bekleyebiliyoruz. Ayrıca bu teknolojiyi büyük hastanelerinde bile kullanamayan ülkeler var dünyada. Peki bu işlemi gelişmiş ve gelişmekte olan her ülkenin büyük küçük her hastanede gerçekleştirebilsek nasıl olurdu? İşte bu sorudan yola çıkan araştırmacılar yıllar süren araştırmalar sonunda “fiber-laboratuvar” fikrini buldular.

“Fiber-laboratuvar” fikri konsept olarak günümüzde tıpta kullanılmakta, sadece fiber optikler yerine çip kullanılıyor. Ancak çip teknolojisinin en önemli problemi metal olması, metal de insan vücudu içindeki sıvı bileşenlere tepkimeye girerek aşınıyor ve uzun süreli kullanımda sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Çipteki metal içeriğine kıyasla fiber optikler temel malzeme olarak cam kullanıyor ki camın metal örneğinde olduğu gibi insan vücuduyla tepkime vermesi söz konusu değil. Ayrıca sözünü ettiğimiz çipler vücudun içinde tam anlamıyla dolaşabilmek için fazla büyük, lakin fiber optikler damarların içinde kolayca dolaşıp bilgileri anbean dışarıya iletme yetisine sahip.

Fiber-optiğin çalışma prensibi. Işığın karşılaşılan engele göre belli dalga boylarında yansıması prensibinin kullanımı ve kimyasal sensörler yardımıyla karşılaşılan engel hakkında bilgi edinilebilecek.

“Fiber-laboratuvar”ın ilk yapılan testleri umut verici. Yapılan testlerde belirli bir maddeyi litrede 2 nanogram kadar bulunsa bile tespit edebilmiş durumda. Bu miktar da çeyrek olimpik bir havuzdaki bir tutam tuza denk geliyor. Böylesine küçük ve hassas bir teknolojinin tıpta kullanımı hem zaman, hem maliyet hem de geniş uygulanabilirlik alanı anlamında önemli gelişmelere yol açacak.

“Fiber-laboratuvar”ın tıpta kullanımından önce endüstride denenmesi planlanmakta. Fabrikaların bıraktığı atıkların içeriğinin incelenmesi düşünülüyor. Bu içeriğin bilgilerine farklı yöntemlerle de ulaşabildiğimiz için gerçek hayattaki hassaslığını gözlemlemek için bu yöntemin kullanılması düşünülmekte. Ardından hayvanlarda denenip sistem içindeyken tepkime vermediğinden emin olunması düşünülüyor.

İlaçların insan bünyesindeki etkisinin daha iyi gözlemlenebilmesi belirli bir hastalığa yönelik ilaç üretiminin geliştirilmesi anlamına geliyor, bu ise ortalama ömrün uzaması anlamına. Daha iyi bir dünya -fikir ürettiğimiz sürece- bizi bekliyor.

[box_light]Kaynaklar[/box_light]
Extremetech

Leave a Reply