Kazanan Çok, Kaybeden Yok: Tunus 2014 Seçimleri

Yıllardır Orta Doğu hakkında analiz yapan çoğu kişi, Tunus’tan başlayacak bir dalganın tüm Orta Doğu coğrafyasına yayılacağını sanırım tahmin edemezdi. Tıpkı bu dalganın Suriye’de “durdurulmasını” tahmin edemedikleri gibi. Ancak bölge hakkında taraflı tarafsız, bilgili bilgisiz her insanın takdir ettiği bir ülke olarak Tunus, bütün olumsuz öngörülere rağmen susuz bırakılmış bir baharın, kısmen de olsa yeşerebildiği bir adacık olarak coğrafyada arz-ı endam ediyor.

Pazar günü başlayan ve Perşembe günü sonuçları netleşen seçimlere göre kazanan laik Nida Tunus (Tunus’un Çağrısı) partisi oldu. Parti, 217 sandalyeli mecliste %39 oy oranıyla 85 milletvekili çıkarmayı başarırken, seçime kadar iktidarın en büyük ortağı olan İslamcı Nahda (Uyanış) Hareketi partisi onu %32 oy oranıyla çıkardığı 69 milletvekiliyle izledi. Bu partiler dışında 15 parti, koalisyon ve bağımsız liste 63 milletvekili ile parlamentoda temsil hakkı kazandı. Seçimlere katılım oranı sadece %62 olarak kayıtlara geçse de bu, radikal dönüşümler yaşayan bir ülkeye göre oldukça iyi bir rakam.

Pazar günü olan seçime 69 parti katıldı. 3.5 Milyon seçmen 405'i yurtdışında olmak üzere 10 bin 973 sandıkta oy kullandı.

Pazar günü olan seçime 69 parti katıldı. 3.5 Milyon seçmen 405’i yurtdışında olmak üzere 10 bin 973 sandıkta oy kullandı.

Her ne kadar Nida Tunus ve Nahda arasında bir rekabet olacağı seçimden önce kesinleşmiş olsa da, seçimin kazananın Nida Tunus olması şaşırtıcı bir sonuç. Buna rağmen Tunus’taki siyasi atmosferi ve toplumsal dinamikleri göz önünde bulundurduğumuzda aslında bu seçimde kaybedenin olmadığını söylemek mümkün.

Özellikle, devrik lider Bin Ali’den beri koalisyonla ve teknokrat hükümetlerle yönetimin en büyük pay sahibi olan Nahda’nın durumuna bakmak gerek.

2011’deki kurucu meclise iktidar olarak gelen Nahda’nın, lideri Raşid Gannuşi önderliğinde yürütmüş olduğu uzlaşmacı siyasi tavrı Mısır’da, Suriye’de ve Yemen’de ters tepen Arap Baharı dalgasının ülke içerisinde doğru istikamette ilerlemesinde en büyük etken oldu. Yani parti, “Arap Baharı burada da mı çöküyor?” sorusuna en güzel cevabı verdi. Sokak siyaseti yerine siyasi kurumların diyaloğunu benimsemiş olması ve  Tunus halkının içine sindiğini söyleyebileceğimiz yeni bir anayasayı diğer siyasilerle beraber hazırlaması, bir başarı olarak görüldü. Bunun yanında ülke içinde İslami silahlı bir radikalleşmeyi engellemek adına Selefileri inatla siyaset sahnesine davet etmiş olması Nahda’yı tüm İslam dünyası içinde ayrı bir yere koydu.

Hatırlanacağı üzere Nahda seçimle geldiği 2011 yılında ülkenin Cumhurbaşkanı olarak sol görüşlü Muncef Marzouki’yi atamış ve koalisyon ortağı olarak sol-laik görüşlü partileri hükümete dahil etmişti. Kimi zaman bu uzlaşmaya dayalı siyaset, muhalif oluşumlar tarafından “sömürülmüş” ve Selefiler tarafından da “gayri İslami bir tavır olarak görülmüş” olsa da Nahda’nın ekonomi, dış politika ve daha birçok alanda söylenebilecek hatasını gölgede bıraktı.

Peki Nahda’yı nasıl bir gelecek bekliyor?

Seçimin hemen sonrasında kazanan taraf olan Nida Tunus’u tebrik eden Nahda’yı yıllardır alışkın olduğumuz ve gayet de başarılı olduğu koltuklarda yani muhalif sıralarda göreceğiz. Üç yıl boyunca her türlü yaftalamaya maruz kalmasına, bombalı saldırılarla öldürülen iki milletvekillinin suçlusu dahi görülmesine rağmen Nahda, artık daha az karalamaya maruz kalarak Tunus’un geleceğine katkı sağlamaya devam edecek. Bunu yaparken de uzlaşmacı siyasi tavrından vazgeçmeyeceği, elbette en büyük beklentiler arasında.

Nahda’nın askeri darbelere maruz kalınmadan, iç savaş çıkmadan ve dış güçlerin müdahalesi olmadan da ülke içinde siyasi bir düzen oturtulabileceğini göstermesiyle İslam dünyası açısından örnek bir konumda olması ise, cabası.

Nahda lideri Gannuşi eski rejimdeki siyasetçileri men etme politikası izlemeyeceklerini söyleyerek, 'Yıkılan binanın sağlam taşları kullanılır' demişti.

Nahda lideri Gannuşi eski rejimdeki siyasetçileri men etme politikası izlemeyeceklerini söyleyerek, ‘Yıkılan binanın sağlam taşları kullanılır’ demişti.

Nahda’nın böylesine olumlu bir yönü olmasına rağmen seçim sonucu iktidar koltuğundan olmasının sebebini ise şuna bağlayabiliriz: Halkın değişen talepleri ve bunları artık oturmuş denebilecek bir siyasi düzende dile getirebilmeleri.

Nida Tunus’un iktidara gelmesinde en büyük etkenlerden biri partinin sahip olduğu çok sesli geniş tabanı. Haliyle bu da, farklı taleplerin aynı çatı altında seslendirilebilmesini sağlıyor. Nahda’nın genelde orta-alt sınıftan tek sesli tabanının aksine Nida Tunus’ta solcular, sendikacılar hatta devrik lider Bin Ali’nin adamlarının da parti bünyesinde yer alıyor. Böyle bir durum partinin başarısı olmakla beraber aynı zamanda bir handikabı da. Çünkü her an parti içinde çatlakların artması ve uzlaşmacı siyasette Nahda’yı mumla aratmak mümkün.

Nida Tunus’un iktidarı boyunca önünde duracak olan en büyük engellerden biri ülke içinde gittikçe büyüyen güvenlik sorunu. Seçimden önce ülkedeki gidişatı beğenmeyen ve hemen sokağa dökülen insanların arasında vuku bulması her daim muhtemel provokasyonların önüne geçilmesi elzem. Bunun yanında bölgede gittikçe güçlenen ve yayılan Irak Şam İslam Devleti’nin birçok savaşçısının (3000 kadar) Tunuslulardan oluşuyor olması, ülke içinde İslami anlamda silahlı bir radikalleşmenin önüne geçilememiş olduğunu gösteriyor. Nahda gibi İslami kökenli bir hareketin tüm çabasına rağmen bu duruma, laik bir partinin nasıl engel olacağı bir diğer merak konusu.

87 yaşındaki parti lideri Essebsi Habib başta olmak üzere partinin yaş ortalamasının oldukça yüksek seviyelerde olması da Tunus’taki dönüşümün öncülüğünü üstlenen gençlerin hazzetmediği bir durum. Tabi bu durumun sadece Nida Tunus’ta değil genel olarak Tunus’taki tüm siyasi partilerde geçerli olduğunu hatırlatmak gerek. (Nitekim bu durumu tam bir sene önce dile getirmiştim: http://gazetebilkent.com/2013/11/08/tunus-susuz-birakilmis-baharin-memleketi/)

Kesin olan şeyse şu; bu seçimler Tunus’un demokratikleşmesi ve siyasetin normalleşmesi sürecinde ileriye dönük büyük bir adım oldu. Ülkede yerleştirilmeye çalışılan uzlaşı ve diyalog, seçimin herhangi bir kaybedeni olmadığını bizlere gösterdi.

İnşallah Arap Baharı boyunca en az kan dökülen bu ülkede meşru bir siyasi zemin dahilinde ağır aksak olsa da siyaset yapılmaya devam edilir, kazanan halk ve barış olur.

 

 

 

Leave a Reply