Hugo: Sinemanın Büyülü Dünyasına Yolculuk

Time dergisinin “Bir Başyapıt” olarak nitelendirdiği film, Oscar’ın habercisi olan Altın Küre Ödülleri’nde (Golden Globe Awards) üç dalda, “En İyi Film”, “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Müzik” olmak üzere aday. Eleştirmenler tarafından yılın en iyi filmlerinden biri olarak gösterilen filmin bu kadar beğenilmesinde önemli rol oynayan faktör ise yönetmen koltuğunda Martin Scorsese’nin yer alması.

Bir Martin Scorsese filmi olan “Hugo”, üç boyut teknolojisinin kullanılması ile filmin ilk dakikalarından itibaren seyircileri filmin içine dahil etmeyi başarıyor. 1930’lu yılların Paris’inde geçen filmde, üç boyut teknolojisi sayesinde sanki Paris’in eski sokaklarında dolaşıyormuş hissine kapılıyorsunuz. Martin Scorsese, seyircileri Paris’in eski, güzel sokaklarında gezintiye çıkardıktan sonra, bir tren garında, istasyon görevlisinden (Sacha Baron Cohen) saklanarak yaşayan, buradaki saatleri ayarlayan meraklı ve yetenekli çoçuk Hugo (Asa Butterfield) ile tanıştırıyor. Hugo’nun babasından (Jude Law) kalma bir robot’u çalıştırmak için gardaki Georges babanın (Ben Kingsley) oyuncakçısından parçaları kaçırması, Hugo için başta hayal kırıklığı ile sonuçlansa da, Georges babanın vaftiz kızı Isabelle (Chole Grace Moretz) ile arkadaş olması, Hugo’yu eskiden babası sayesinde tanıştığı sinemanın büyülü dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor. Büyülü yolculuk sayesinde Isabelle ve Hugo, Georges babanın gerçek kimliğini gün yüzüne çıkararak, seyircileri sinema dünyasının usta isimlerinden biri olan Georges Méliés’in filmleri ile tanıştırıyor. Filmlerin gün ışığına çıkması ile Hugo ve Isabelle, Georges babanın asıl kimliği ile yeniden barışmasını sağlamakla birlikte seyircilere, hayatta herkesin bir amacı olması gerektiğini ve bu amaç uğruna çabalamak gerektiğini göstermiş oluyorlar.

Yaratıcılığın, sanatın en güzel dallarından biri olan sinemanın, acımasız hayat şartlarında insan için nasıl bir gaye, umut ışığı olduğunu anlatan film, konu olarak küçük yaştaki seyircilere hitap ettiğini düşündürse de kesinlikle sadece bir çocuk filmi değil, her yaş grubundan seyircilerin, daha doğrusu, tüm sinema severlerin görmesi, sinema solanlarında üç boyut ayrıcalığı ile izlenmesi gereken bir film “Hugo”.

Eğer 1930’lu yılların Paris’ini yaşamak ve sinema dünyasında büyülü bir yolculuğa çıkmayı dilerseniz Martin Scorsese imzası taşıyan bu filmi kaçırmamanızı tavsiye ederim.

Film hakkındaki yorumlar:

…Sinemaya ve onu yaratan hayal gücüne olabilecek en güzel övgü, yapılabilecek en estetik ve şiirsel film…” –Atilla Dorsay

“…Martin Scorsese’nin Hugo filmini gördüm ve kendimi çoktandır hissetmediğim kadar iyi ve mutlu; yeryüzünü de daha güzel, daha şefkatli hissettim…” –Zeynep Oral

Leave a Reply