Medeniyetin temellerini atan Sümerler’in Gilgamesh Destanı’ndan beri karşımıza kıyamet sonrasını ele alan eserler çıkıyor. İnsanlığın bu takıntısı, ilk olarak antik çağlarda yazılı bir şekilde kendini gösteriyor, incil dönemlerinde devam ediyor ve sonunda popüler kültürün de önemli bir kısmını kaplamayı başarıyor. Sinemada Mad Max, 28 Days Later, edebiyatta The Road, Körlük, oyunlarda Fallout, Last of Us serileri milyonlarca insanın beğenisini toplamayı başarıyor. Peki bunun altında yatan sebep ne? Bunca insanın bu türü sevmesinin sebebi insanların başlarına kötü şeyler gelmesinden hoşlanmaları mı, yoksa bu ilginin altında başka bir neden var mı?
Günümüz insanının gündelik kaygıları var. Gelecek kaygısı, ilişki problemleri, aile ve arkadaşlık sorumlulukları, fatura ödemeleri, iş beklentileri. Bunların neredeyse tamamı, üstümüze başkaları tarafından kurulan kaygılar, yani sosyal yapılar. İnsanda bilinçaltısal bir tatmin oluşturan üre ve hayatta kal içgüdülerinden uzaklaşmaya başlanıldığı zaman, hem tatmin eşiği azalır hem de komplikeleşen sosyal yapıların işleyişi karşısında ne yapacağını bilemeyen zihinleri strese sokar. Anarşizmin temel olarak ileri sürdüğü de budur. Günümüz toplumunu bize sadece oyalanmamız için bir yaşam alanı oluşturduğunu ve biraz uzaktan incelendiğinde hiçbir işe yaramayan işler için onlarca yıl anlamsız ve önemsiz konseptlerle dolu sınavlara saç baş yolduğumuzu ileri sürer ve ütiliter bir bakış açısıyla toplumu ele alır.
Ne tür bir kıyamet olduğu fark etmeksizin, ister nükleer savaş, ister zombi virüsü, ister doğal afet, ister uzaylı saldırısı; post-apokaliptik oluşumların ortak noktası, bildiğimiz toplumsal düzenin yıkılmasıdır ve bu da insanın özüne dönmesi demektir. Artık, belirsiz ve soyut amaçlar için değil, her memelinin en derin içgüdüsü olan hayatta kalmak için çabalanacaktır. Konformist bir bakış açısıyla bakıldığında, sıcak bir evi ve her ay yatan asgari maaş ile yaşanan hayatları bırakıp, dışarıda hayatta kalma çabası vermek mantıksız gözükse de, şimdi bile insanların kamp yapmasının, azıcık parayla ve sadece bir sırt çantasıyla yolculuklara çıkmasının, yağmur çamur içinde avlara gitmesinin sebeplerinden birisi, modern toplumda kişilerin zihinlerini tatmin edilmeyişi ve yaşanan bu ‘daha gerçekçi’ zorlukların üstesinden gelmenin daha tatmin edici olmasıdır. Bu tür aktivitelerde zorluk yaşanırken pişman olunsa da, bittiğinde ve geçmişe dönülüp bakıldığında, bu zorlukların üstesinden başarıyla gelinmesi, bu anıları pozitif bir şekilde hatırlanılmasını sağlayacaktır.
Geçenlerde okuduğum bir kitapta, nörologların yaptığı bir deneyden söz ediliyor. Bu deneyde, deneğe örgü ördürülüyor ve beyninde hangi bölgelerin harekete geçtiği gözlemleniyor. Daha sonra, aynı deneğe televizyonda bir örgü örme videosu izletiliyor ve tekrardan beyni inceleniyor. Görülüyordu ki, örgü ördüğünde harekete geçen bölgeler ile videoyu izlediğinde beyinde harekete geçen bölgeler örtüşüyor. Bu aslında bize katarsisin bilimsel bir açıklamasını sunuyor gibi. Aristo’nun Poetika’sında kullandığı ‘’katarsis’’ kelimesi, korku ve üzüntü gibi duyguların maruz kalınan eser tarafından bünyeden atılması ve o duygulardan arınılması anlamına geliyor. Yani maruz kalınan eserde gördüğümüz olayları beynimizde yaşıyor ve eser bittiğinde bunlardan arınıyoruz denebilir.
Post-Apokaliptik türün takipçisi de, toplumsal kaçışı, türü izleyerek, oynayarak veya okuyarak, beyinde simüle ediyor diye yorumlayabiliriz. Protagonistin yaşadığı sorunları, hayatta kalma mücadelesini izleyip, yerine kendisini koyan izleyici, eser bittikten sonra katarsis yaşıyor ve bir derece de olsa, orada kendisi bu sorunlarla karşı karşıya kalmış ve çözmüşçesine rahatlıyor. Bu da bu türü güzel yapan yönlerden birisi. İsteyene bir kaç saatlik bir kaçış kapısı isteye kafasını boşaltacağı dünyalar sunuyor. Şimdi izin verirseniz, Fallout 76 çıkana tüm seriyi baştan oynayacağım ve 3’ü oynarken pişman olacağım. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.
Kaynakça
https://wideopenstories.com/post/themes-in-post-apocalyptic-fiction
https://blogs.scientificamerican.com/observations/psychology-reveals-the-comforts-of-the-apocalypse/
The Power of Persuasion, Robert Levine, Ph.D