“Türkiye’de nereye gidilir” başlıklı bir yazı okuduğunuzda muhtemelen karşınıza çıkmayacak, anca tavsiye üzerine duyabileceğiniz Yeniçarohori; Ayvalık’a 8 km uzaklıkta bulunan şirin bir köy. Burası sıradan bir köy değil, tam anlamıyla bir sanat köyü. Zamanında Rumların yaşadığı ve daha sonra Boşnakların yerleştirildiği Yeniçarohori “yeniçerilerin yeri” anlamına geliyor. Fatih Sultan Mehmet 1462’de Midilli’yi fethedince adayı kontrol altına almak için buraya yeniçerileri yerleştirmiş. Rumların köyü boşaltmasından sonra buraya Karadağ’dan gelen Boşnaklar yerleştirilmiş. Boşnaklar, geçim sıkıntısı nedeniyle bir ara köyü terk ettikleri için üç dört sene önceye kadar çok az insan yaşıyormuş; yaşayanların çoğu da Boşnak’mış. Daha sonra, buraya gelen sanatçıların öncülüğünde restorasyon çalışmaları başlamış. Yeniçarohori, zamanla Küçükköy adını almış. Evlerin tamamı restore edilmiş ve birçok sanat galerisi açılmış. Bu çalışmalar sonucunda köy adeta bir sanat merkezine dönüşmüş. Ayrıca, bu sanatçılar köyde plastik tabela ve masa kullanılmasını istemedikleri için dükkan açmak isteyenlere ahşap tabela hediye ediyorlarmış. Bu sebeple, alışkın olduğumuz rengarenk ve plastik tabela kirliliğine rastlamadık. Eski adıyla Yeniçarohori, yeni adıyla Küçükköy şu anda 14 sanat galerisi barındırıyor. Kısacası, burası Türkiye’de olduğuna şaşıracağınız türden bir yer. Eğer Türkiye’de gezecek yeni yer arayışındaysanız burası en ideal adres!
Küçükköy’e giden direkt bir ulaşım aracı yok. Buraya gidecekseniz önünüzde iki seçenek bulunuyor: ya Ayvalık’a gidip oradan otobüsle geçecekseniz, ya da kendi aracınızla gidecekseniz. Biz, Ayvalık’a giderken yol üstünde uğradık Küçükköy’e; Ayvalık’a az bir mesafe kala tabelaları takip ederek rahatça ulaştık. Ancak, köye araç girişi yasak olduğu için aracınızı köyün girişine park edip, gezinize yürüyerek devam etmeniz gerekiyor.
NEREYE GİDİLİR?
Küçükköy’ü baştan sona gezmem toplam bir saat sürdü. Gezilecek yerlerin hepsi; sanat galerileri ve kafeler aynı alanda toplanmış durumda. Bunların arasından mutlaka gidilmesi gereken yerleri şöyle listeledim:
-
Zet Kafe
Köyde açılan ilk kafe olma özelliğini taşıyor. “Zet” Boşnakça’da damat anlamına geliyormuş. Köyde Boşnak nüfusu fazla olduğu için Boşnaklar’a özgü yemekler yapan restoranlar mevcut. Buralarda Boşnak böreği, Boşnak köftesi ve Boşnak mantısı tadabilirsiniz. Zet kafe de Boşnak böreği yapan kafelerden biri, hatta en çok tavsiye edileni. Peynirli, sebzeli, kıymalı, patlıcanlı gibi çeşitler sunuyor. Porsiyon fiyatları 10-13 lira arasında değişiyor. En çok tercih edileni sebzeliymiş. Ben hem sebzeli hem kıymalı Boşnak böreği denedim. Kıymalı olan Sarıyer böreği diye bildiğimiz böreğe çok benziyor, bu yüzden sebzeli denemenizi tavsiye ederim.
-
Kıraarthane
Eğer kıraathane diye okuduysanız hemen düzeltiyorum, kıraARThane! Burası, Simay Dinç ve Eray Dinç tarafından kurulan bir dijital inkübasyon merkezi. En önemli özelliği ise Türkiye’de bir ilk olması. Dijital sanatlarla ilgileniyorsanız, burası tam size göre! Mobil uygulama, mobil oyun gibi projelere yön gösteren bir üretim merkezi olarak kullanılıyor. Ayrıca çocuklar için kodlama eğitimleri gibi aktiviteleri de mevcut.
-
Artura Art Gallery
Köydeki sanat galerilerinden biri olan Artura, köyün restorasyon çalışmalarına öncülük eden heykeltıraş Uğur Çalışkan ve ressam eşi Rabia Çalışkan’a ait. Apokaliptik eserler yapan Uğur Çalışkan, heykellerini atık materyallerden yapıyormuş. Olası bir nükleer savaş sonrası dünyanın alacağı hali tasvir ettiği heykellerine kelimenin tam anlamıyla hayran kaldım! Ayrıca, galerinin içinde küçük bir kafe de mevcut. Burada oturup çay-kahve molası verebilirsiniz. Galerinin giriş kısmında ise çeşitli sanatçıların eserleri sergileniyor ve bu eserler sürekli olarak değişiyormuş.
-
Artura Art Craft
Burası Artura Art Gallery’nin sahibi Uğur Çalışkan’a ait. Uğur Çalışkan’ın yeniçelerden ve denizcilerden esinlenerek yaptığı sandaletler, takılar ve aksesuarlar bulunuyor.
-
Galerida
Bu galeri ise Burhan Yıldırım ve eşine ait. Çift, galerinin üst katında yaşıyormuş. Biz galeriyi gezdiğimiz sırada orada bulundukları için sohbet edebilme imkanı bulduk. Burhan Yıldırım, 1993 senesindeki ölüm oruçlarından etkilendiğini ve tablolarını bunlardan esinlenerek yaptığını söyledi. Ancak, vücudu silah olarak kullanmayı doğru bulmadığını söyleyerek ölüm orucunu savunmadığını kesin bir dille belirtti. Tablolarında genellikle resmettiği kişi ise ölüm orucunun 299.gününde ölen Osman Osmanoğlu.
Küçükköy, daha yeni dönüşmeye başladıysa da hızlı bir dönüşüm yaşadığı kesin. Amaçlanan, kendi enerjisini üreten, teknoloji ve sanatın iç içe olduğu, eşitlik anlayışını esas alan bir köy yaratmak. Daha önünde kat etmesi gereken çok yol var, ama sanatta amaçlanan hedefe ulaşılmış gibi görünüyor. Umarım birçok köy için öncülük eder.