Merhaba sevgili GazeteBilkent okurlarımız! Gazetemizde başlattığımız yeni uygulamamızla misafir yazarlarımızın çalışmalarını sizlerle paylaşıyoruz. Yazmayı seven ve çalışmalarını okuyucularımızla paylaşmak isteyen herkes için başlattığımız köşemizde sizler de yer alabilirsiniz. Sosyal medya hesaplarımızdan ya da gazetebilkent.gb@gmail.com adresinden bizlere ulaşarak yazılarınızı gönderebilirsiniz. Gazetemize sağlayacağınız katkıları büyük bir merak ve heyecanla bekliyoruz, keyifli okumalar dileriz!
Şimdi, sizleri misafir yazarımız Nurşen Erginsoy‘un üçüncü yazısıyla baş başa bırakıyoruz…
Bugün, yaşamımızın her sürecinde karşılaştığımız iyileştirme, geliştirme ve yeni teknolojilerin çoğu, temelinde benzer özelliklere sahip. Birçoğu, dijitalleşme ve enformasyon teknolojilerinin kaldıraç etkisinden faydalanıyor ve günümüz mega-trendlerini oluşturuyor.
Teknolojik mega-trendlerin somut, fiziki olarak elle tutulabilir olanları öncelikle, özerk taşıtlar, robotlar ve 3D yazıcılar.
Özerk taşıtlar dediğimizde, yakın zamanlarda farklı medya kanalları aracılığıyla çokça duyduğumuz sürücüsüz araçlar, drone’lar, uzaktan kontrol edilebilir sualtı taşıtları en iyi örneklerden.
3D yazıcılar da malzemeyi alıp dijital bir şablon kullanarak üç boyutlu bir nesne biçimine getirmeye işlemini gerçekleştiriyor. Bu sayede, seri üretilen mamullerden farklı olarak, üretimde boyut, maliyet ve hız kısıtlarını giderek daha kolay aşılmasını sağlayarak ‘müşteriye göre özelleştirme’ ihtiyacına cevap veriyor. 3D baskı ile elektronik parçalarından insan hücre ve organlarına kadar geniş bir yelpazede üretim yapılabilmektedir.
Ortamdaki ısı ve nem gibi parametrelere göre kendi kendini değiştirebilen ürünler için araştırmalar yapılmakta ve bu de 4D üretimin projelendirildiğini göstermektedir. Bu teknolojinin ayakkabı, giysi, insan vücudu ile uyumlu implantlar gibi çeşitli ürünlerde kullanılması bekleniyor.
Robotlar, bugün hasta bakıcılığından hassas tarıma kadar çok çeşitli alan ve işlevlerde kullanılabiliyor. Yakın geçmişte insan ile makine işbirliği sıradan bir gelişme halini alırken, günümüzde makineler arası iletişimi programlıyoruz. Robotik alandaki hızlı ilerleme kısa sürede robotların daha uyarlanabilir ve esnek hale geldiğini gösteriyor.
İleri sensör teknolojileri ile robotlar çevrelerini daha iyi anlıyor, tepkiler veriyor ve günlük ev işleri gibi birçok görev için sorumluluk alabiliyorlar. Yapısal ve işlevsel tasarımlarının da doğadan esinlenilerek, biomimicry diye isimlendirilen bir sürecin uzantısı olarak geliştirildiğini kanıtlıyor.
Bulut teknolojisi aracılığıyla da sensörlerden iletilen çeşitli parametrelerde bilgiye göre, robotlara uzaktan erişim ve enformasyon sağlanabilirken, makine-insan, makine-makine işbirlikleri de robotların bu ağlara rahatlıkla bağlanmalarını ve birbirleri üzerindeki etkiyi de kontrol edebilmelerini sağlıyor.
Bir bilgisayarın ya da bilgisayar kontrolündeki bir robotun çeşitli faaliyetleri belli bir mantık çerçevesinde, canlılara benzer şekilde yerine getirme yeteneğine ‘yapay zeka’ (‘Artificial Intelligence-AI’) denir. Bu teknoloji sayesinde makinelere, tahmin edilen veya tahmin edilemeyen yeni durumlar karşısında karar verip eyleme geçebilme yeteneği kazandırılmaktadır. Bu da, Sanayi 4.0 yapısında çalışmakta olan smart factory ve tüm otomasyon sistemlerinin insan müdahalesi olmadan işlev görebilmesinin önünü açmaktadır.
IoT (Internet of Things) ‘Her Şeyin İnterneti’ olarak isimlendirilen teknoloji sayesinde, insan-nesne, nesne-nesne aralarındaki bağlantının, platformlar ile mümkün kılındığı bir ilişki kurgulanabilmektedir. Bu kapsamda bugün, akıllı sensörler vasıtasıyla evlerde, giysi ve aksesuarlarda, ulaşım araçlarında veya imalat sanayii gibi birçok alanda nesnelerin sanal ağlara bağlandığını, faaliyetlerin izlenebildiğini ve bu sayede de optimize etmeyi mümkün kıldığını görebiliyoruz.
En yaygın uygulamalarından biri de, uzaktan izlemeye yarayan RFID (telsiz frekans belirleyici) etiketleri. Özellikle karmaşık tedarik zincirleri işleten işyerleri için etiket yerleştirilen bir palet ya da konteynerin tedarik zincirinde yol alırken nerede bulunduğu, ne şekilde bir yol izlediği gibi kontroller sağlanabiliyor.
Bir diğer trend konu ise, Blockchain teknolojisidir. Bu teknoloji ile ‘dağınık kasa defterleri’ yerine, hiçbir kullanıcının kontrol etmediği, paylaşılan, programlanabilen, kriptografik olarak emniyetli ve herkes tarafından gözlemlenebilir alanların yaratıldığı bir kasa defteridir.
Bitcoin, blockchain teknolojisinin en bilinen uygulamasıdır. Şuan dijital para birimi olarak ortaya çıkan bitcoin, yakın gelecekte seçimlerde kullanılacak oylar, eğitim diplomaları, doğum ve ölüm belgeleri gibi kod olarak ifade edilebilecek her türlü işlemi numerik işlemi kayıt altına almak için kullanılacaktır.
Çok farklı alanlarda olduğu gibi, dijital teknolojilerin geliştirildiği bir alan da Biyoloji bilimidir. Özellikle genetik inovasyonları, genleri aktive etme ve gen düzenleme gibi faaliyetlerin kolaylaşmasını sağlamıştır. Sentetik biyolojinin bir sonraki adımı ise, DNA ‘nın baştan yazılımı ile organizmaların özelleştirilmesini sağlamak olacak gibi görünüyor. Biyolojik düzenleme yeteneği ile genetiği değiştirilmiş bitki ve hayvanların yaratılması, insan da dâhil olmak üzere organizmalarda hücrelerin değiştirilmesi mümkün kılınacaktır.
Daha önceleri bilgi çöplüğü olarak kabul edilebilecek devasa bilgiler, bugün ‘Big Data’ olarak isimlendirilen büyük veriyi oluşturmaktadır. Bu kapsam, bilgisayar belleklerinde depo edilen ve mevcut bilgi işletim sistemlerinin işleyemeyeceği kadar geniş ve karmaşık veri kümelerini ifade etmektedir. Büyüklük olarak terabaytlarla ifade edilmekte ve pentabaytlara uzanmaktadır. Araştırmacılar tarafından, 2035 yılında bu büyüklüğün 35 zetabayta (35*10 üzeri 20 bayt) varacağı tahmin edilmektedir.