Fotoğrafı hepimiz seviyoruz. Kim sokakta uzanan bir kedinin, denizin mavisine karışarak batan güneşin veya gökyüzüne uzanan ağaçların fotoğrafını sevmez ki! Teknoloji sağ olsun artık hepimizin cebinde hiç de fena işler çıkarmayan fotoğraf makineleri var. Kendi çektiğiniz gün batımı fotoğrafıyla Instagram’da gördüğünüz fotoğrafı karşılaştırınca, “Hayır, onun kamerası daha güzel benimki daha kötü çekiyor, ondan böyle oldu!” demeniz muhtemel. Ancak kamera ne kadar iyi olursa olsun gene de fotoğrafı kameranın değil, fotoğrafçının çektiğini unutmayalım.  “E peki bu fotoğrafçılar büyü mü yapıyor? Neden benim fotoğraflarım böyle olmuyor?” İşte tam da burada fotoğrafın ve geriye kalan bütün sanatların olmazsa olmazı, eksikliğini direkt değil de kulağımıza sanki “Bu ne biçim bir fotoğraf!” diye fısıldayan, bize de “Bir şey eksik ama…” dedirten bir konu çıkıyor: kompozisyon.         

 

Aynı yerde ancak farklı zamanda çekilmiş iki fotoğraf var yukarıda. Konuları aynı sanabilirsiniz ancak iki fotoğrafın da anlatmak isteği şeyler farklı. Evet, ikisinde de gün batımı teması var ama anlatılmak istenen bambaşka.

Örneğin sağdaki fotoğrafı çeken muhtemelen havadaki nemli deniz kokusuna, dalgaların sesine ve ortama hayran kalarak “Burası çok güzel, bunu kaydedeyim!” dedi ve telefonunu çıkardı. Sonuç pek iç açıcı değil. Maalesef fotoğraf çekerken ortamın sesini, havasını, ortamını ve diğer nimetlerini kaydedemeyiz. Tek yapabileceğimiz anlatmak istediğimiz konuyu, vermek istediğimiz mesajı ve güzel gün batımını hareketsiz bir karede aynı anda yakalamak. İşte burada yardımımıza kompozisyon kuralları yetişiyor. İkinci fotoğrafa bakınca insan daha çok tatmin oluyor. Hani kamerayı açtığınızda bir his gelir ya, “Bir adım daha geriden çekeyim. Yok yok, en iyisi daha çok yaklaşayım! Çok mu karanlık oldu ne?”. İşte bu soruların cevabı, yani birinci fotoğrafın göze güzel gelmesinin sebebi, kompozisyon kurallarında yatıyor.

Şimdi bu konuyu neden sanat değil de bilim-teknoloji altında konuştuğumuza değinelim. Fotoğrafçılık bir sanat dalı bundan şüphemiz yok ancak her sanat gibi burada da birçok teknik detay var. Teknik detay derken kameranın özelliklerinden değil kompozisyondan bahsediyorum. Fotoğrafta konuyu belirlemek, hangi mesajı vereceğini, hangi ortamda hangi ışık altında çekeceğini seçmek işin sanat boyutu ancak bunları uyumlu bir şekilde, kurallara uyarak birleştirmek fotoğrafın tekniği dediğimiz kompozisyon boyutuna giriyor.  Bizi de şu an işin bu teknik boyutu ilgilendiriyor.

Seçtiğiniz konunun, vermek istediğiniz mesajın objelerini bulup fotoğrafınıza kompozisyon kurallarına uygun serpiştirirseniz fotoğraf çekmenin tekrarlarla pratikleşmiş kurallara uymakla gelişebileceğini göreceksiniz. İşin sanat boyutu ise maalesef yıllar istiyor. Tabii kompozisyonun da yüzlerce sayfalık kitaplarda anlatılan birçok konusu var, hepsini burada konuşamayız ancak işin en teknik, öğrenmesi ve uygulaması en kolay konusu objeyi konumlandırma, kompozisyonun olmazsa olmazı.

Tabii kimse sizden altın oranı gözünüzün önüne getirip deklanşöre basmanızı beklemiyor.  Fotoğrafların göze güzel gelmesi için çok basit ancak bir o kadar da etkili bir yöntemimiz var.  Fotoğrafı çekerken gözümüzün önüne 3×3 lük bir çerçeve getiriyoruz. Eğer üstteki resim gibi tek bir objemiz varsa bu objeyi gözümüzün önüne getirdiğimiz çizgilerin kesim noktasına yerleştiriyoruz. Kediyi ortalamaktan daha tatminkar sonuç verecektir.

İnsan gözü bir fotoğrafa bakarken resmin ortasına değil de öncelikle bu çizgilerin kesim noktasından başlayarak resmi incelemeye başlar. Bu durumda, obje aynı olsa bile ortalanmış bir fotoğraftansa köşeye konulmuş fotoğraf göze daha güzel geliyor.

Resimde birden fazla obje varsa (örneğin bir manzara fotoğrafı) çizgileri ufuk çizgisiyle kesiştirmek en iyi etkiyi verir. Alttaki resimde gökyüzü fotoğrafın 2/3 lük alanını kaplarken zemin 1/3 lük kısımda kalmış. Ön plandaki obje de (ağaç) çizgilerin kesim noktasına konulmuş.

Kafanızdaki çekilmemiş fotoğraftır aslında kompozisyon.  Bir orman düşünürsünüz yalnızlığı tasvir eden. Ağaçları yerleştirirsiniz, belki biraz ışık huzmesi… Karar verirsiniz kafanızda, ağaç mı yalnızı oynuyor yoksa sakin yol mu? Işığı ayarlarsınız sonra kontrastı en son da derinliği.  İşte fotoğraf çekmek böyle teknik aşamaların takibiyle mükemmelleşir. İşi sanat yapansa yıllardır sadece bir yolu gözleyen ağaçlara yalnız gözüyle bakıp teknik işlere sonra geçmek. Esen kalın!

Leave a Reply