Emerald Fenneli tarafından yazılıp yönetilen, sosyal medyada hem genel işleniş bakımından hem de oyuncu kadrosuyla geniş yankı uyandıran, 2023 yılının sonlarına doğru vizyona giren “Saltburn” çok güçlü bir açılış sahnesine sahip. Bir kaybın ağırlığını taşıyan müzik seçimi ve buna eşlik eden Oliver’ın monoloğu ve bu monoloğun öznesi olan Felix’in en güzel hallerini taşıyan bir sahne sekansı izleyeceğimiz filmin bir aşk hikayesi olacağına bizi inandırıyor. Açılış sahnesinin asıl gücü işitsel ve görsel estetiğinden değil izleyicide kendisi farkında olmasa bile film hakkında bir beklenti yaratmasından kaynaklanıyor. Bu beklenti filmi çarpıcı hale getiriyor çünkü Saltburn aşk dışında her şey hakkında.

               Filme de ismini veren Saltburn bir malikanenin ismi. Filmi Saltburn öncesi ve sonrası olarak inceleme açısından daha anlaşılır bir çerçeve çizecektir. Saltburn öncesi filmin ana karakterlerinin Oliver ve Felix olduğunu düşünüyoruz. Oysaki filmin ana karakterleri Oliver, onun iç dünyası ve Saltburn. Film boyunca Oliver dışında gördüğümüz bütün karakterler -buna saplantısının dışa taşan yüzü Felix de dahil- neredeyse eşit ağırlığa sahip. Saltburn öncesine ev sahipliği yapan mekan Oxford Üniversitesi. Oliver karşımıza daha çok yalnız olan, dışlanan bir figür olarak ortaya çıkıyor. Oliver ve başka bir karakter olan Farleigh şiir incelemeleri için ödev arkadaşı oluyorlar ve böylece Felix’ten önce onun kuzeni olan Farleigh ile tanışıyoruz. Farleigh karakterinin oldukça önemli olduğunu düşünüyorum çünkü Oliver’la benziyorlar. Farleigh ne kadar havai ve vurdumduymaz bir görüntü çizse de Saltburn’e geçişle beraber aslında onun da Felix’e karşı Oliver’la temelde aynı duyguları taşıdığını görüyoruz. Farleigh karakteri önemli çünkü bence Oliver’ın içindeki bir kapıyı açıyor, Saltburn’de de göreceğimiz gibi bu iki karakter neredeyse pozisyonları için yarışıyorlar. Oxford bölümünde Oliver ve Felix’in tanışmasını ve sonrasında arkadaşlık ilişkilerine dair sahneleri görüyoruz. Felix’in bisikletinin tekerinin patlaması ve Oliver’ın ona kendi bisikletini ödünç vermesi tanışmalarına vesile oluyor. Arkadaşlıklarının gösterilen sahnelerdeki kadar nasıl ilerlediği bize gösterilmiyor. Senaryoda boşluklar oldukça fazla. Felix karakteri kibar ve nazik dursa da törpüleyemediği bir züppe yanına da sahip. Bu tarafı kız arkadaşı Oliver hakkında aşağılayıcı tabirler kullanırken gösterdiği neredeyse tepkisizlik sayılabilecek bir tepkiden ya da Saltburn’de Oliver’ın özelini bunu aşağılayacağını tahmin etmesi zor olmayan ailesine -Farleigh da dahil- anlattığı sahnelerle ortaya koyuluyor. Oliver oldukça üzücü bir geçmişe sahip. Ne maddi durumu ne de aile hayatı iyi, üstüne üstlük iyi olmayan babasını da kaybediyor ve bağımlı annesinin yanına da dönmek istemiyor, tamamen yalnız ve tek elinde olan şey Oxford. Bunların üzerine Felix onu Saltburn’e, yazı ailesiyle geçirmesi için davet ediyor. Oliver tabii ki de kabul ediyor çünkü çok yalnız, üzgün ve aşık.

               Saltburn estetik olarak inanılmaz bir mekân, filmin diğer ana karakteri. Giriş kısmındaki labirentten kendisine ait küçük bir nehre, Saltburn küçük bir dünya. Bu dünyada yaşayanlar ise Felix’in annesi Elspeth, babası Sir James, kız kardeşi Venetia, kuzeni Farleigh ve kendilerine bir süre eşlik eden Elspeth’in yakın arkadaşı olan Pamela. Elspeth kendisini ekranda ilk gördüğümüz andan itibaren nasıl bir karakter olduğunu gösteriyor. Gösterişi seven, nazik olup iyilik yapmaya çalışırken bile bunu kendisinin yüceliğini vurgulamaya aracı bir eylem olarak gören ve belki biraz da etki altına alınması kolay. Pamela’nın önemli bir karakter olduğunu düşünüyorum çünkü Elspeth arkadaşım dese bile sürekli ondan zavallı Pamela olarak bahsediyor ve bir türlü gitmemesinden yakınıyor. Elspeth ve Pamela arasındaki ilişkinin Felix ve Oliver arasındaki ilişkiden Elspeth ve Felix açısından hiçbir farkı yok. İyilik yapma süsü altında üstünlüğün vurgulanması esas. Nitekim Pamela bir süre sonra Saltburn’den gönderiliyor ve böylece Oliver’ın farklı bir yüzü açılıyor. O zamana kadar haline üzüldüğümüz Oliver sırasıyla tüm aileyi etkisi altına alıyor. Felix’in neredeyse yansıması olan Elsbeth, kendisini yetersiz hisseden Venetia ve Oliver’dan farklı bir pozisyonda olmayan Farleigh. Sir James ise belki de Saltburn’e yapay bir şekilde ayak uydurmaya çalışmayan tek karakter olduğu için Oliver’dan hoşlanmayan, onun önündeki tek engel ve asla ele geçiremediği bir kale. Filmin bu kısmında Felix’in diğer karakterlere oranla oldukça geri planda kaldığını ve ölümüyle de adeta ilahi bir figüre dönüştürüldüğünü görüyoruz. Felix’in ölümüyle Saltburn de tüm ihtişamını kaybediyor. Ayrıca Felix’in ölümü bir ölüm dizisini de başlatıyor. Geriye ise Oliver’ın zaten etkisi altına almış olduğu Elspeth kalıyor.

Filmin ikinci kısmı olarak nitelendirdiğim Saltburn kısmı art arda bir sürü olaya ev sahipliği yapıp bir akış sağlamış olsa bile doldurulması hayal gücünün ötesinde olan senaryo boşlukları, alegori denemesi ve cinsel tansiyonu yüksek sahnelerle çevrili oldukça yüzeysel bir psikopat tiplemesini anlatmaktan öteye geçemiyor. Saltburn içinde aşk dışında her türlü duyguyu barındırması bakımından zengin fakat kendisi hakkındaki beklentileri de senaryo boşluklarında kaybedip karşılayamayan bir film.

Leave a Reply