Zamanımıza Ait Bir Aşk Hikayesi: Normal İnsanlar

Sally Rooney tarafından yazılan ve diziye uyarlanmasıyla da büyük ses getiren Normal İnsanlar‘ı okumak için ancak fırsat bulabildim. Dilinin oldukça yalın olduğunu söyleyebilirim. Buna rağmen kolay okunabilen bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Kitabın okunmasını zorlaştıran etken anlatılan hikayenin herkesin kendisinden bir parça bulabilecek kadar hayatın içinden olması. Baş karakterlerimiz Marianne ve Connel. Bu iki insanın lise yıllarında başlayan ilişkisinin yıllar içinde nasıl değiştiğini, iki tarafın seçimlerini ve büyümesini işliyor. Normal İnsanlar, zamanımıza ait bir aşk hikayesini anlatırken değindiği kendine ait bir hayat oluşturma konseptini seçimler ve bunlar sayesinde karşı tarafa verilen izinler üzerinden irdelemesi bakımından oldukça önemli bir yerde duruyor.

Diziden Marianne ve Connel.

Marianne ve Connel yetiştirildikleri atmosfer, sahip oldukları sosyal çevre düşünüldüğünde iki farklı dünyadan olsalar da bir araya gelerek kendilerine ait, güvende hissettikleri bir dünya yaratabilen iki insan. Birey olmaya dair atılan ilk adımlar ve bunun sancıları ilişkilerinin başlamasıyla aynı zaman çizelgesini paylaştığı için yarattıkları bu dünya da kendileriyle beraber çarpıcı değişikliklere uğruyor fakat hiçbir zaman bozulmuyor. Anlatılanları bir aşk hikayesine dönüştüren de bu. Üniversiteye başlamak, sonlarına yaklaştıkça ne yapacağını düşünmek ve o kadar plan yaparken hayatın bunları bozması… Bir kısmımızın yaşadığı, yaşıyor olduğu ya da yaşamaya hazırlandığı bir süreç. Connel üniversitede okumayı planladığı bölümü Marianne’nin yorumuyla değiştiriyor. Bakıldığında, özellikle o yaşlarda, bu kadar önemli olan bir seçimi başka birinin etkisiyle değiştiriyor olmak gerçek dışı geliyor. Oysaki hayatımız, farkında olmasak da, bizim başkalarına verdiğimiz izinlerle şekilleniyor. Bunların hepsi de bizim seçimlerimiz aslında. Birine bu gücü vermek ne kadar korkutucu gözükse de değişmek için insanlar olarak başka bir çaremiz var gibi görünmüyor.

Kitap boyunca zaman zaman iki karaktere de sinirleniyoruz, üzülüyoruz. Bazen zamana kızıyoruz. Marianne ve Connel lisenin bitişinde iletişimi koparmış olsa da üniversitede tekrar yolları kesişiyor. Bunun sebebi de Connel’ın yaptığı seçim. Marianne Connel’la tekrar karşılaştığında sebepleri olmasına rağmen onu görmezden gelmiyor. Aksine hayatının bir parçası olmak için elinden geleni yapıyor. Bu da Marianne’nin yaptığı bir seçim. Yaptıkları seçimleri bazen anlamak mümkün olmuyor, yazar da bunları açıklamak için büyük bir çaba içine girmiyor. Kitabı özel yapan taraflardan birinin de bu olduğunu düşünüyorum çünkü yaşarken kendi seçimlerimizi bile anlamadığımız zamanlar oluyor. Ve boşluklara her zaman ihtiyaç var. Hayat her şeye rağmen akıyor ve hayata güvenmek gerekli. Aralarına mesafeler ve insanlar girmesine rağmen yarattıkları dünya her zaman nefes alıyor. Neyin normal, doğru ya da yanlış olduğunun bir önemi olmayan bir düzlemde iki insan buluşuyor. Ne kadar özel olsa da aslında bir o kadar da sıradan. Bir bağın kurulması insan olmanın gerekliliğinden olduğu için doğan bir sıradanlık bu. Ve aynı zamanda da oldukça özel çünkü sıradan gibi gözüken bir merhabanın başlangıcı olduğu bir aşk ve iki insanın birbirini değiştirmesinin hikayesi.

Resimler Google görsellerden alınmıştır.

Leave a Reply