“Bir bilgisayar simülasyonunda mı yaşıyorsunuz? Nereden biliyorsunuz? Gerçek kâğıttan yapılmış gerçek bir kitap tutuyor gibi görünüyorsunuz. Ama bunun, bir bilgisayarın beyninize gerçek kağıttan yapılmış gerçek bir kitap tutmayı tecrübe ettiğinizi söylemesi yüzünden olmadığını nereden biliyorsunuz? Dünya hakkındaki tecrübelerinizin hangi birinin güvenilir olduğunu nasıl biliyorsunuz?”

Entelektüelin Kutsal Kitabı. D. S. Kidder, N. D. Oppenheim

Var olan tek şeyin zihnimiz olması anlamlı bir olasılık mı –ya da zihnimizin dışındaki dünya, var olsa bile, olduğuna inandığımızdan tamamen farklı olabilir mi? Bunların mümkün olduğunu düşünürsek, aslında inandığımız şeylerin doğru olup olmadığını kendimize kanıtlamanın bir yolu var mı? Kendi zihnimizin dışında herhangi bir şeyin var olduğunu kanıtlayamazsak, yine de dış dünyaya inanmaya devam etmemiz doğru olur mu?

Skeptisizm, yani şüpheciliğin kendi zihnimizin var olduğunu varsaydığımız durumda bile sorun olmaya devam eden özel bir alt dalı bulunur. Bu alt dal, kendimizinkinden farklı zihinlerin ve deneyimlerin varlığı hakkında şüpheciliktir. Başka birinin aklından neler geçtiğine ne kadar hâkimiz? İnsanlar dâhil diğer varlıkların sadece bedenlerini görebiliyoruz. Ne yaptıklarını izleyebiliyoruz, söylediklerini dinleyebiliyor ve çevrelerine nasıl tepki verdiklerini, hangi şeylerin onları cezbettiğini, hangi şeylerin onları kaçırdığını, ne yediklerini ve fazlasını gözlemleyebiliyoruz. Ayrıca diğer canlıları fiziksel olarak da inceleyerek anatomilerini kendimizinkiyle karşılaştırabiliyoruz.

Ama bunların hiçbiri onların deneyimlerini, düşüncelerini ve hislerini doğrudan anlayabildiğimiz anlamına gelmiyor. Gerçekten sahip olabileceğimiz tek deneyimler kendi deneyimlerimizdir. Başkalarının zihinsel yaşamları hakkında herhangi bir şeye inanıyorsak, bu tamamen onların fiziksel yapılarını ve davranışlarını gözlemlememize dayanıyor.

Basit bir örnek vermek gerekirse, kırmızı şeylerin arkadaşınıza, sarı şeylerin size göründüğü gibi görünmediğini nasıl bilebilirsiniz? Tabii ona itfaiye arabasının nasıl göründüğünü sorarsanız, onun kan gibi kırmızı göründüğünü ve karahindiba gibi sarı olmadığını söyler; ama bunun nedeni, sizin gibi, “kırmızı” kelimesini kanın ve itfaiye araçlarının ona göründüğü renk için kullanmasıdır. Belki bu sizin sarı dediğiniz şeydir, ya da belki de hiç yaşamadığınız ve hayal bile edemeyeceğiniz farklı bir renk deneyimi.

Bunu inkâr etmek için, deneyimlerin duyu organlarının belirli fiziksel uyarılarıyla bir şekilde ilişkili olduğu varsayımına başvurabilirsiniz. Ancak skeptik, bu varsayım için hiçbir kanıtınızın olmadığını söyleyecektir ve varsayımınızın türü nedeniyle, gözlemleyebileceğiniz tek şey kendi durumunuzdaki ilişikliktir.

Bu argümanla karşı karşıya kaldığınızda, önce burada bazı belirsizlikler olduğunu kabul etmelisiniz. Uyaran ve deneyim arasındaki ilişki bir kişiden diğerine aynı olmayabilir. Aslında, insanlar fiziksel olarak birbirinden farklı olduklarından beklenen durum bu olacaktır. Ama deneyimlerdeki fark çok radikal olmamalıdır, yoksa aynı şeyleri hissetmediğimiz kolayca anlaşılırdı. Mesela, arkadaşınız çikolatalı dondurma yerken sizin limondan aldığınız tadı alıyor olamaz, çünkü o zaman yerken ağzı ekşirdi ve siz bunu gözlemleyebilirdiniz.

Ancak bu iddianın, bir kişi ve diğeri arasında başka bir korelasyon olduğunu varsaydığına dikkat edin: İçsel deneyim ile belirli gözlemlenebilir tepki türleri arasında bir korelasyon. Ağzın buruşması ile ekşi dediğiniz tat arasındaki bağlantıyı sadece kendi durumunuzda gözlemlediniz, diğer insanlarda var olduğunu nasıl bilebilirsiniz?

Bu tür soruları acımasızca sormaya devam edersek, kendi deneyimimiz ve diğerleri arasında herhangi bir benzerlik olup olmadığına dair hafif ve zararsız bir şüphecilikten çok daha radikal bir skeptisizme geçeceğiz. Bu yolda devam edersek, sonunda diğer akıllar hakkındaki en radikal skeptisizme varacağız: Başkalarının bilinçli olduğunu nereden bilebiliriz? Kendimizinkinden başka zihinlerin de olduğunu nasıl anlayabiliriz? Belki akrabalarınızın, komşularınızın ve kedinizin hiçbir iç tecrübesi yoktur. Ve eğer yoksa, öğrenmenin de bir yolu yok.

Davranışlarının kanıtlarına bile ilgi çekemeyiz, çünkü bu, dış davranışlarının kendimizde olduğu gibi içsel deneyimle bağlantılı olduğunu varsaymaktır; ve bizim bilmediğimiz de zaten bu.

Sorumuzun tamamen ters yöne giden başka bir yanı daha var. Normalde diğer insanların bilinçli olduğuna inanırız ve neredeyse herkes diğer memelilerin ve kuşların da bilinçli olduğuna inanır. Ancak balıkların veya böceklerin bilinçli olup olmadığı konusunda farklı düşünülür. Çoğu insan, bitkilerin, otomobillerin veya selpak mendilin bilinçli olmadığına inanır.

Ama bütün bunları nerden biliyoruz? Bir ağacın dalı kesildiğinde canının acımadığını nasıl varsayabiliriz, acısını belli etmek için hareket etmediğinden mi? Ya da selpak, burnumuzu sildiğimiz zaman bir şeyler hissediyor olabilir mi? Tabii ki bu durumlar birbirlerinden oldukça farklı. Bir şey hareket yeteneğinden yoksunsa algı ve hislerine dair davranışsal bir kanıt gösteremez. Ve eğer bir şey doğal bir organizma değilse bizden dâhili olarak çok farklıdır.

Ama bir dereceye kadar bizim gibi davranan ve kabaca bizimki gibi gözlemlenebilir bir fiziksel yapıya sahip olan şeylerin deneyime sahip olabileceğini düşünmek için hangi gerekçelere sahibiz? Belki de ağaçlar bir şeyleri bizden tamamen farklı bir şekilde hissediyordur, ancak bunu öğrenmemizin bir yolu yok, çünkü onların durumundaki deneyim ile gözlemlenebilir tezahürler veya fiziksel davranışlar arasındaki korelasyonu keşfetmemizin bir yolu yok.  Bu korelasyonları keşfedebilmemizin tek yolu deneyim ve dışavurumlarını aynı anda izleyebilmemizdir, ama kendimizinki hariç bir deneyimi doğrudan gözlemleyebilmek tabii ki mümkün değil. Bu sebepten dolayı bir deneyimin yokluğunu da gözlemleyemeyiz. İçini inceleyerek bir ağacın hiç deneyimi olmadığını iddia edemeyiz, tıpkı bir solucana bakıp tecrübeli olduğunu iddia edemeyeceğimiz gibi.

Yani sorumuz şu ki, bu dünyadaki bilinçli zihin hakkında kendi zihnimizin bilinçli olduğundan başka ne bilebiliriz? Varsaydığımızdan çok daha az (bu varsayıma kendimizinki de dâhil olmak üzere), ya da çok daha fazla (bilinçli olmasını hiç beklemeyeceğimiz şeylerin bile) bilinçli varlık olması mümkün mü?

Leave a Reply