Türk Edebiyatı’nın güçlü kadın kalemlerinden Erendiz Atasü’nün “Onunla Güzeldim” adlı kitabı, her başlığıyla okurunda başka bir tat bırakan ve onları derin sorgulamalara iten öykülerden oluşuyor. Atasü’nün kalemiyle tanışmak için yeterince geç kalmış bir okur olarak, eserin sonuna geldiğim zaman aldığım notlara dönüp baktığımda fark ettiğim husus; yazarın Münih’e yağmur yağdırdığı öyküsünün diğerleri arasında çok daha karalanmış, üzerine daha büyük harflerle notlar yazılmış vaziyette olduğuydu. Bu durumun en belirgin nedeni ise ne yazık ki, Atasü’nün öyküde büyük bir açıklıkla sorguladığı “memleket ve gurbet” algılarının iyice birbiri içerisine karıştığı, kendi ülkemizde ürkek yabancılar gibi yaşamaya başladığımız zaman dilimlerine tanıklık ediyor oluşumuz.
Öykünün ana karakteri, öğrenimi için Almanya’ya gitmiş ve geri dönme konusunda kafasında soru işaretleri bulunduran bir kadın ve öyküde işlenen memleket-gurbet çatışması bu soru işaretlerinden sadece biri, bana kalırsa en gerçekçi olanı. Anlatıma bu gerçekliği katan en önemli unsur ise bu kadın karaktere Atasü tarafından yüklenen gözlem ve çıkarım gücü. Neredeyse her cümlesinde, bir toplumsal çıkarım; her çıkarımının ardında güçlü bir gözlem yatıyor Atasü’nün.
Ben daha bir önceki yazımda metro istasyonlarına olan sempatimi dile getirmişken Atasü’nün “Tekdüze devinim, tekdüze uğultu, hızla geçen metal, uğursuz bir rüzgâr ve havasızlıktan oluşur metro. Yer altında CO ve CO2 soluyan dev bir makinedir.” (s.44) tanımını okuduktan sonra kendimi metroya taraf olmuşken bulduğumu itiraf etmeliyim. Gerek tanımda kullanılan kelimelerin sahip olduğu olumsuz duyumsal çağrışımlar gerekse Atasü’nün yer verdiği kişileştirme; bu çıkarımı okuru için çok daha kabullenilebilir kılmıştır. Yer verdiği eleştirileri öylesine doğru çıkış noktalarından sunuyor ki Atasü okuruna; Nazi Almanya’sı ve kendi memleketi arasında uçurumların olduğuna inanan okuruna bile, aslında durumun çok da gözüken gibi olmadığını kabul ettiriyor. Gidip kalma ikilemini yaşarken kadın karakterimiz “Bu ülkede kalıp her şeyi ezip geçmiş korkunç bir baskının anısını mı seçseydi; vatanına dönüp kâh hafifleyen kâh şiddetlenen ama hiç kalkmayan baskıyı mı?” (s.42) diyerek Atasü, okuruna direkt “bu memlekette baskı her zaman var” demektense yer verdiği karşılaştırmayla, onun bu sonuca kendiliğinden varmasını sağlıyor.
Hemen hemen bütün çatışmalarda benzer üsluplar takınan Atasü, öykünün ana karakterine bu sorgulamaların sonunda Münih’te kalmayı seçtirerek; okurunu, kendi kişisel sorgulama sürecinde yalnız bırakıyor. Son olarak, son satıra dek “dönebilecek” hissi veren bu kadının “İnsanın gücü korumaya yetmez, yeniden başlamaya yeter ancak” (s. 49) diyerek Münih’te kalmayı seçmesi, “yeniden başlama” ihtimalini belki de şimdiye dek hiç düşünmemiş okurunun sorgulama sürecini daha da derinleştiriyor. Böyle bir son yazarak Münih’e yağdırdığı yağmurunu durdurken Atasü, okurunun, kuru kalmaya alışmış olan kaldırımları çoktan ıslanmış oluyor.
Kaynakça:
Atasü,Erendiz. Onunla Güzeldim. Ankara: Bilgi Yayınevi, 1997.