Her Düşüşün Masalı, Herkesin Masalı

Portakal tarlasında kolunu kırmış küçük bir kız ve attan düşüp bel kemiğini kırmış bir dublörün masalını anlatıyor Tarsem Singh. Zaten Tarsem Singh’in hayal gücü başlı başına bir masal. Biz bu masalın içinde, kendi çocukluğumuzdan, kendi kabuslarımızdan ve kendi hatıra kutumuzdan bir şeyler buluyoruz. Her birimiz arka planda kendi yaşamımızın masalını yazarken; bir anda başka birinin sıra dışı ama bir o kadar da gerçekçi masalında uyanıyoruz.the-fall

Tarsem Singh’in yönetmenlik, Lee Pace’inse oyunculuk  harikalarından biridir “The Fall”  (Düşüş) kanımca.  Yirmiden fazla ülkede, tek bir özel efekt kullanmadan çekmiştir bu görsel şölen abidesini. Filmin içinde bir masal anlatır yönetmen.

Senaryo 1981 yapımı bir Bulgar filmi olan Yo-Ho-Ho’ya dayanır. Her birine ayrı eziyetler çektirmiş Vali Odipus’u öldürmek için yola çıkmış gözü pek ve birbirinden epey farklı kahramanların maceralarını izleriz. Masalın anlatıldığı süre boyunca bize uçsuz bucaksız çölleri, kesme mermerden devasa sarayları gösterip, âdeta “Bakın size büyük ve gerçek bir masal anlatıyorum” demiştir. Bütün o sahnelerin efektsiz çekildiğini düşününce, “acaba gerçek midir?” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Zaten masallara kanmaya alışkın yapımızdan, hemen benimseyiveriyoruz masalı da, masalın o beş cesur kahramanını da.

Film-The-Fallbig

The Fall” adının aynası olup bütün düşüşlerin ruhunu sunuyor size. Her karakterin düşüşü birbirinden farklı olsa da, sevdiği kadın tarafından kırılmış kalbiyle dublör Roy’un ruhsal düşüşüyle, İranlı küçük Alexandria’nınsa Roy’a ilaç bulmaya çalışırken düşüşü aynı sebeptendir. Roy sevdiği kadınla bir masalı yaşamak istemiştir, Alexandria da Roy’un anlattığı masalı. Aslında herkes kendi masalını arar. İnsan ruhu “romantik”tir. Düz bir yaşam, ruhu çok küçük bir sıra dışılıkla donanmış olan bir insan için bile çekilmezdir. Bu yüzdendir ki âşık oluruz, nefret ederiz, kin tutarız ve korkarız. Hissettiğimiz her büyük duygu, oluşturduğumuz her büyük düşünce yaşamımızı sıradanlıktan kurtarmak içindir. En büyüleyici masal sizinki olsun istersiniz, en tutkulusu ve en dehşet verici olanı da. İşte Roy’un yaptığı da budur aslında, hayatta aradığı masalı bulamamıştır ve kendini bırakmıştır. Roy’un istisnası, şansı, felaketi ise küçük bir kız olup çıkar karşısına. Öyle bir kız ki, tekrardan masal yazdırır Roy’a.

TheFall_scene_05-640x420

 

Filmin sonlarına doğru yoğun bir duygusallık sarıyor havayı, adeta olayların hızıyla beraber masal da “düşüyor”. “Masala devam etmeyeceğim,” diyor Roy, “çünkü acıtıyor”. İşte o anda Alexandria da düşmeye başlıyor. İkisinin düşüşlerindeki fark ise burada çıkıyor ortaya, küçük kız düşmeye direniyor. “Gugli gugli gugli be gone” (Gugli gugli kaybol!) tekerlemesine güvenip, tekrar açıyor kocaman gözlerini. Belki hayata yeni başlamışlığından, belki de bu henüz sadece ikinci düşüşü olduğundandır; hemen kalkıyor ayağa. “Hayır, anlatmanı istiyorum” diyor ve anlatılmayan bir masalın sonunu değiştirip kendisi yazıyor. Belki bunu yapmasa, ikisi de düşüşlerini bitiremeyeceklerdi. Masal bitecekti ama düşmek hiç bitmeyecekti. Alexandria öyle bir bağ koydu ki masalının sonuna, masal hiç bitmeyecek bir oyluma girdi.

“The Fall” bize hepimizin bildiği bir masalı bir Binbir Gece Masalı havasında sunuyor. Daha doğrusu, bir “Binbir Gündüz Masalı” olarak. Nasıl ki Şehrazad hükümdar kocasını uyutmak için masallar anlatır geceleri, Roy da Alexandria’ya masallar anlatır gündüzleri. Masallarla kandırmak isteyenler mi vardır bu iki hikayede yoksa masallara kanmak isteyenler mi? Bu film, sizin kanmak isteyen olduğunuzu çarpar yüzünüze. O kadar bariz gösterir ki bunu kendi masalınızı bırakıp bu masala kanmak istersiniz. Başta dediğim gibi, her insan kendi masalını arar. O masalın içine istemeden çekilirsiniz, istemeden kandırırsınız insanları masalınıza ve istemeden kanarsınız başkalarının masallarına; bunların hepsini istemeden yaparsınız çünkü böyle oluşturulur bir hayat. Bebekken annelerimizin yatağımızın başucunda bize yaptığı da buydu aslında, bir hayat sunmak. Biz o hayatı alıp, kendi masallarımızla şekillendiriyoruz. “Düşüş”lerimizse, her seferinde yeni başlangıçlarımıza dönüşüyor.


Resimler:

https://anamorphictilt.wordpress.com/tag/lee-pace/

http://pazzfestival.de/the-fall/?lang=en

http://movieboozer.com/movie/the-fall-2006-drinking-game

http://www.kayiprihtim.org/portal/inceleme/the-fall-kritik/

Kaynak:

https://en.wikipedia.org/wiki/The_Fall_(2006_film)#Production

Leave a Reply