İsmail Noyan: İlk olarak kendi ağzınızdan özgeçmişinizi anlatır mısınız?
Muhammed Kaya: Diyarbakır 88 doğumluyum. İlk ve orta öğrenimi Diyarbakır’da okuduktan sonra Ankara’ya üniversite okumaya geldim. Daha sonra üç yıl kadar zindanda kaldım. Şimdi Barış ve Demokrasi Partisi’nde politik çalışmalara devam etmekteyim.
Siyasetle ilk tanışmanız nasıl oldu ve niçin aktif siyasette bulunmayı tercih ettiniz?
Kaya: Tam olarak ne zaman başladığımı hatırlayamıyorum. Çünkü Diyarbakır’da doğmanız, orada yaşamanız siyasete doğmanıza vesile oluyor. Sonrasını ise Türkiye’nin siyasal atmosferiyle, Kürtlerin yürüttüğü özgürlük ve demokrasi mücadelesiyle beraber değerlendirmek icap eder. Daha somut olarak söylemek gerekirse her gün insanların faili meçhullere kurban gittiği, anadilinin yasaklandığı, köylerinin yakıldığı bir Türkiye’de siyasetten uzak durmak ne mümkündür! Sanırım şuanda diğer her yerden ziyade politik olan yediden yetmişe Kürt yurttaşların bu durumu da bu sebeplerden ötürüdür.
Noyan: Aile üyelerinizden herhangi birinin siyasetle ve siyasi partilerle organik bir bağı var mı eğer varsa bu sizin siyasete atılmanızda ne derece rol oynadı?
Kaya: Tabi ki ailemin siyasetle ilgilenmemin üzerinde çok önemli bir düzeyde etkisi var. Şöyle bir örnek vereyim. Ben cezaevindeyken aynı zamanda ailemden de benim dışımda dört kişi cezaevindeydi ve hepimiz politik düşüncemiz nedeniyle oradaydık. İşte ‘siyasete doğma’ derken tam da bunu kastetmiştim.
Noyan: Siyasetin yerelden başladığına inananlardan mısınız? İyi bir siyasetçi olmayı hedeflemiş bir genç, siyaset bilimi okumak zorunda mıdır yoksa kendini yerel yönetimlerde geliştirmesi daha mı uygundur. Hemen hemen her meslek dalı için yapılan alaylı mektepli ayrımında hangi tarafın savunucususunuz?
Kaya: Siyaset yaşamdır. Daha doğrusu neyin ne zaman, nerede, nasıl, niçin ve kim tarafından yapıldığı siyasettir. Bu nedenle genel , yerel; alaylı ya da mektepli olmanız çok da önemli değildir. Önemli olan yaşamda karşınıza çıkan sorunlara çözüm üretip üretmediğinizdir. Tabi çözümde izleyeceğiniz yol-yöntem çok önemlidir. Ancak yerelde siyasete başlayan ya da bir şekilde bu deneyimi edinen kişiler, siyasetin dinamiklerini yerinde tecrübe etme imkanını bulurlar. Açıkçası siyasi geleneğimizden ve Partimizin programından da anlaşılacağı üzere biz halktan gelen bir siyasi anlayışın halkı temsil edeceğine inanıyoruz. Bu nedenle akademik çalışmaların içinde boğulmuş bir teknokratın siyaset üretmekte, halka ulaşmakta sıkıntıları olacağını düşünüyorum. Özetlemek gerekirse, biri diğerine tercih edilecek bir durum değildir.
Noyan: Gelecekte de aktif siyasetin içinde bulunmak istiyor musunuz?
Kaya: Siyaset yaşamın kendisidir belirlemesiyle hareket edersem tabi ki yaşadığım sürece siyasette yer alacağımı söyleyebilirim. Ancak aktif siyasetten kasıt herhangi bir siyasal partinin yönetim kademelerinde yer almaksa cevap zaman denen öğreticide saklıdır.
Noyan: Sosyal ağların siyasetle olan ilişkisini nasıl görüyorsunuz sözgelimi twitter, facebook ya da diğer sosyal paylaşım siteleri ve bloglar siyasette ne derece etkilidir ve parti olarak bu noktada bir çalışmanız, internetle ilgili işleri yürüten bir kadronuz var mı?
Kaya: Sosyal ağlar politikanın arenalarındandır. Yani sorunlar karşısında ürettiğiniz politikanın kitlelere taşırıldığı önemli mekanlardır. Roboskê katliamını örnek verirsek, katliam gerçekleştikten sonra ana akım medya 15-16 saat boyunca suskunluğunu korurken, Türkiye’nin Roboskê katliamını öğrenmesinde Twitter, Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinin büyük etkisi oldu. Yoksa ana akım medyaya kalsa biz bu gerçekle karşılaşmayarak Türkiye’nin katliamlar zincirinin son halkasını öğrenmeyebilirdik. Ancak son zamanlarda bilhassa Arap Baharıyla! beraber yaygınlaşan bir düşünce hakkındaki kaygılarımı da paylaşmak isterim. Her ne kadar sosyal ağların mücadele ve devrim açısından önemi yadsınamaz ise de bunlarda devrim beklemek bence gerçekçi olmaz. Gününün altı saatini Facebook başında iktidarı eleştiren materyaller paylaşmakla geçiren bir kişinin siyasete katacağı şeyler konusunda kuşkum var doğrusu. Alana inmeyen, anadilde eğitim hakkı için protestoda bulunmayan, HES’lere karşı halkı aydınlatmak için söz gelimi Çamlıhemşin’deki yaşlı amcayla iki kelam etmeyen bir arkadaşın siyasi hayatı monitor ile burnu arasındaki mesafe kadar ilerleyebilir kanımca.
Şu an diğer partiler gibi parti yardımı almadığımızdan dolayı bu konudaki işlerimiz esas olarak gönüllülük esasıyla yürümektedir. Bir danışmanımızın koordinasyonundaki sosyal ağlarımız sizin de görmüş olacağınız gibi en aktif siyasi parti sayfalarıdır.
Yapılması amaçlanan yeni anayasa hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Böylesine önemli bir adım atılırken sizce gençlere düşen görevler nelerdir? Tam bu noktada hükümet kanadından gençlere ve gençlerin fikirlerine verilen desteği hangi noktada görüyorsunuz?
Kaya: Türkiye şuan darbe eseri anayasayla yönetilmektedir. Darbecilerin imalatı olan bu anayasa otuz yılı aşkın süredir Türkiye’ye yapmadığını bırakmamıştır. Tabi anayasadan kastımız aynı zamanda onun ruhudur.
Biz demokratik bir anayasa için yıllardır mücadele eden bir siyasal hareketiz. Elbette yeni bir anayasa için yapılacak tüm girişimleri desteklemek boynumuzun borcudur. Ancak halkı yeni bir anayasa geldikten sonra tüm sorunların biteceğine inandırmaya çalışmak abestir. Zira bugün anayasa yapılırken Barış ve Demokrasi Partisi’nin Anayasa Uzmanı Sayın Prof. Dr. E. Büşra ERSANLI hala hapiste yatmaktadır.(Röportaj yapılan tarihte henüz tahliye olmamıştı) Ve yine vekillerimizin milletvekilliğinin düşürülmesi gündeme gelmekte, her gün partimize karşı operasyonlar yapılmaktadır. Amacım bunları söyleyerek propaganda yapmak değil fakat, Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun gibi kanunların faşist ruhlu hükümleri değişmeden doğacak bir Anayasadan kim, nasıl medet umabilir.
Sanırım hükümetin bu konuda gençlere verdiği destek hakkında, SES sendikasında ve TTB’nde çalışan, örgütlü 90’a yakın tıp fakültesi öğrencisinin bir günde yakalanması bu konudaki düşüncelerimi ifade etmeye yetmektedir.