TRİBÜNÜN DEMİRBAŞI – DAVUL

Taraftarların stadyumlardan uzak kaldığı bu dönemde, en az futbolcular kadar televizyon başından maçları takip edenler de seyircili müsabakaların atmosferini epey özlüyor.

Ev sahibi takımların, rakip üzerindeki en önemli kozlarından birisidir taraftarlar. Takımları ile ömür boyu sözleşme imzalamış bu insanlar gerektiğinde hücum yapamayan takımlarını atağa çıkartıp gerektiğinde forveti güçlü rakibi ıslıklayarak oyundan düşürecek etkiye sahiptir sahada. Kenardan 12.adam görevini yerine getirirken yalnız değildir taraftarlar. Onlarla her deplasmana gitmiş, herkes çıktıktan sonra geceleri stadyumda uyumuş bir dost vardır yanlarında: maç davulu.

2010 Dünya Kupası denilince futbolseverlerin aklına İspanya’nın şampiyonluğundan önce rejiye tribünlerin sesini kıstıran “vuvuzela”lar gelir. 2010 Dünya Kupası’nın sembolü olup 2014’de de biraz kullanılmış olsa dahi vuvuzelalar davulun tribündeki yerini alamadı. Belki seslerinin rakibe olduğu kadar hem taraftara hem de kendi takım oyuncularına zarar vermesi belki de istenilen ritmin yakalanamaması nedeniyle vuvuzelaya ilgi o kadar yoğun olmadı. Çünkü davulla arasındaki bağ her zaman bir başka oldu taraftarlar için. Deplasman otobüsünü beklerken de onunla birliktelerdi, şampiyonluğu kutlarken de.

Tribün davulu, özellikle Anadolu takımlarının taraftarları için birlikteliği sağlayan en önemli ikonlardan birisi. Davulun etrafında omuz omuza söylenen besteler de bunun en güzel örneği.  Hatta yeni kurulan taraftar gruplarının kendilerine atkı bastırmadan da önce edindiği bir nesne, adeta davulsuz taraftar grubu olmaz der gibi. Günümüzde maç davullarını satın alacak çeşitli yerler ve uygun ekonomik durum olsa da geçmişte durum bu kadar kolay değildi. Öyle ki bazı semt takımlarına davullar yönetim tarafından hediye ediliyor, taraftar da bu davullara gözü gibi bakıyordu.

Tabi enstrümanın bu kadar önemli olduğu bir yerde sanatçısı olmazsa olmaz. 90 dakika boyunca farklı ritimlerde tokmağı indirip kaldıran davulcuların tribündeki yeri oldukça ayrı.  Çoğu kulüp de stadyumlarına davulun ve davulcunun konumlanabileceği alanlar oluşturuyor.  En içten bestelerin giriş senfonisini çalan davulcunun işi ise oldukça zor.

Dünyanın en önemli tribün davulcuların birisi ise İspanyol Manolo. Ancak o ne Real Madrid’i ne de Barcelona’yı tutuyor, en büyük sevdası İspanya Milli Takımı. 40 yılı aşkın süredir İspanya tribünlerinde davul çalıyor hatta milli takımın başarısız olduğu zamanlarda tek başına gittiği maçlarda bile hem bağırıp hem de davul çaldığını söylüyor. Davulcunun yerinin ayrı olduğu söyledik ama Manolo’nun takımdaki yeri bambaşka çünkü onun kulüp tesislerine girişi serbest, maçlara takımla aynı uçakta gidiyor hatta resmi delegasyon listesinde adı dahi yazılı. 2018 Dünya Kupası’nda Rus yetkililerin davulunu maça sokamayacağını söylemesi üzerine yaptığı basın açıklaması ile tanıdı birçok insan onu. Mikrofonların önüne çıktığı zaman gözyaşları içinde İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’den Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i arayıp davulunu içeri sokabilmesi için izin almasını istiyordu Manolo yaptığı açıklamada.  

İleride tribünlerde davul kadar etkili bir başka alet görür müyüz bilinmez ama maç davulları taraftarları ateşlemeye uzun bir süre daha devam edecek. Tabi davulun yanında başka müzik aletlerini de tribünlerinde ağırlayan bazı takımlarımız var: Saksafon eşliğinde “Unchain My Heart” söyleyen Karacabey Belediyespor ve her maçta milli takımımızı destekleyen BandoESES gibi.

Kapak fotoğrafı Antalyaspor’dan, diğer fotoğraflar sırasıyla Hürriyet, Spor Express, HaberADS, TRT Spor ve Onedio’dan alınmıştır.

Leave a Reply