İnsanlar avcı toplayıcı yaşam tarzından daha yerleşik bir yaşam tarzına geçtiklerinde, yapımında bilinçli bir biçimde yetiştirilen ilk tahıllar olan arpa ve buğdayın kullanıldığı yeni bir içkiyle tanıştılar. Bu içki giderek sosyal, dinsel ve ekonomik yaşamın merkezi haline geldi ve ilk uygarlıkların değişmez içeceği oldu. İnsanlığa, modern dünyaya doğru olan yolculuğunda yardım eden bu ilk içki biraydı.

İlk biranın tam olarak ne zaman üretildiği bilinmiyor. Ama neredeyse kesin olarak bilinen; MÖ 10000’den önce biraya rastlanmadığıdır. Bir başka kesin bilgi ise biranın MÖ 4000’lerde Yakın Doğu’da yaygın olduğudur. Bu tarihe ait bir Sümer tableti büyük bir küpten kamışlarla bira içen iki figürü betimliyor. Antik biralar, tahıl taneleri ve kabukları gibi katı maddeler de içerdiğinden bunları yutmamak için kamışla içiliyordu.

Biranın doğuşu, tahılın evcilleştirilmesiyle ve çiftçiliğin benimsenmesiyle yakından ilişkilidir. Bira, insanlık tarihinde göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçişe tanık olan ve en çarpıcı biçimde kentlerin ortaya çıkışıyla kendini gösteren sosyal karmaşıklıkta ani bir artışa yol açan çalkantılı bir dönemde ortaya çıktı. Bize tarih öncesinden yadigâr bir sıvı olan biranın kökeni, bizzat uygarlığın kökeniyle iç içedir.

Peki Bira Nasıl Keşfedildi?

Bereketli Hilal olarak bilinen ve bugünkü Mısır’dan Akdeniz kıyısı boyunca Türkiye’nin güney doğusuna ve oradan da İran ile Irak arasındaki sınır boyunca uzanan bölgede son buzul çağından sonra, MÖ 10000 civarında yabani tahıl toplama işi yaygınlaşınca biranın keşfedilmesi de kaçınılmaz oldu. Buzulların erimesiyle bazı alanlar yabani buğday ve arpa için ideal ortam oluşturdu. Yani bereketli hilal, oradan oraya dolaşan avcı-toplayıcı insan sürülerine alışılmadık ölçüde zengin kaynak sundu. Artık hayvan avlamanın ve yenilebilir bitki toplamanın yanında yabani tahıl da toplamaya başladılar.

Tahılın kuru ortamda aylarca hatta yıllarca bekletildiği zaman hala tüketilebildiğini keşfettiler. Bu durum tahıl toplama, işleme ve depolama alet ve tekniklerinin geliştirilmesine de yol açtı.

Bereketli hilal toprakları, tahıl biçmek için çakmaktaşından oraklar, taşımak için örme sepetler, kurutmak için taş ocaklar, depolamak için yer altı çukurları ve işlemek için el değirmenleriyle ilgili MÖ 10000 civarına ait arkeolojik kanıtlarla dolu.

Tahıl depolama becerisi göçebe insanları bir yerde kalmaya teşvik etmeye başladı. Bunun sonucunda MÖ 10000’den itibaren Akdeniz’in doğu kıyısında kurulanlar gibi ilk kalıcı yerleşimler ortaya çıktı. Bunlar çatıları ağaç direklerle desteklenen ve tabanı bir metre kadar toprağa gömülü basit, yuvarlak kulübelerden oluşmaktadır. (Anadolu -Aksaray- Aşıklı: ilk tarım toplumu, yuvarlak konutlar MÖ 9000)

Başlangıçta pek de önemli olmayan bir yiyecek maddesi olan tahıl taneleri, alışılmadık iki özelliğe daha sahip oldukları keşfedilince daha fazla önem kazandı. İlk önce tahıl ıslatıldığı zaman daha tatlı bir tadı olduğunu keşfettiler. O dönemde başka şeker kaynaklarının azlığından dolayı ”maltlaştırılmış” tahılın tatlılığı oldukça değer görüyordu.

Bu önemli keşifle birlikte, tahılı önce ıslatılıp sonra kurutarak malt yapma tekniği geliştirdiler. İkinci keşif ise daha görkemlidir. İki gün kadar bekletilen tahıl çorbası, gizemli bir dönüşüme uğradı. Havadaki yabani mayalar çorbadaki şekeri mayalayıp alkole dönüştürdüğü için, çorba biraz köpürdü ve hoş bir sarhoşluk verdi. Kısaca tahıl çorbası biraya dönüştü.

 

GazeteBilkent Misafir Yazarı: Eray KÖRPE

 

 

Görsel:https://www.biblicalarchaeology.org/wp-content/uploads/2013/06/genesis-of-brewing.jpg

Kaynak: STANDAGE, Tom. Altı Bardakta Dünya Tarihi. Kırmızı Kedi Yayınevi. İstanbul. 2015.

 

 

Leave a Reply