Neden hep çoğunluktaydı erkekler meclis binalarında? Neden her edebiyat dersinde ezberletilirdi onlarca erkek yazarın ismi? Kaç kadın Sheakspere gibi yazıp, Piccasso gibi çizip, Mozart gibi besteleyebilirdi? Bütün bunları yapamamak kadının bir kusuru muydu yoksa onu bu hale getiren toplumun mu? Virgina Woolf Kendine Ait Bir Oda kitabında işte tam da bu sorular üzerine odaklanıyor.

Kendine Ait Bir Oda, yazarın 1929’da yayımlanan bir makalesi olmakla birlikte, 1928’de Newnham Koleji ve Girton Koleji’nde verdiği iki dersten yola çıkılarak yazılıyor. Feminist edebiyatın önde gelen isimlerinden bir olarak bilinen ve kadınların hakları için mücadele verdikleri çetrefilli dönemlerden birine denk gelen Virgina Woolf, eserlerinde belki de yüzyıllardan beri sorulan bir soruyu okuyucularına yöneltiyor: Kadınlar neden Shakespeare gibi yazamaz? Ve eserin en meşhur cümlelerinden birini kullanarak yanıtlıyor sorusunu: “Bir kadın kurmaca yazacaksa eğer parası ve kendine ait bir odası olmalıdır.”

Kadınlar sözde erkeklerle eşitse, iş ortamında, bilimde, sanatta veyahut sporda aynı derecede kadınların kendilerini gösterememeleri durumu günümüzde dahi tartışılan bir konu. Nitekim birçok şirketin üst kademelerinde de çoğunluk erkeklerindir. Yapılan araştırmalarda, kadınların gelenekselleşmiş toplumsal cinsiyet rollerinden aslında tam anlamıyla çıkamadıkları ve birçoğunun doğum izninden dolayı uzunca bir süre işe ara verdiği hatta bazı kadınların evlendikten sonra işlerini bıraktığı görülmüştür. Bütün bunlar incelendendiği zaman aynı soru farklı bir biçimle gün yüzüne çıkar: Kadınlar erkeklerden daha az yetenekli oldukları için mi onlardan daha başarısızdırlar yoksa daha dezavantajlı koşullarda yetiştikleri için mi?

Yazarımız yanıtı yetiştirilme koşullarında ve ortamlarında ararken kendine hayali ama bir o kadar da herkesin tanıdığı bir karakter yaratır: Shakespeare’in onunla aynı yaşta, aynı yeteneklere sahip olan kız kardeşi Judith. Aslında bakıldığı zaman Shakespeare ve kız kardeşi arasında farklı olan tek şey cinsiyetleridir. Lakin, özellikle 16-17. yüzyılda bir cinsiyet birçok şeyi değiştirebilme kabiliyetine sahiptir. Shakespeare en iyi yerlerden eğitim alıp kendi tiyatro şirketini kurup başarılar eserler ortaya koyarken kız kardeşi, içindeki yeteneğe rağmen hayattaki tek amacı evlenmek, ev işi yapmak ve çocuk doğurmak olarak görüldüğü için hiçbir zaman Shakespeare’in sahip olduğu imkanlara sahip olamaz. Virgina Woolf, Judith örneğini destekleyecek birçok daha veriyi ortaya koyuyor ve bu veriler 21. yüzyılda okunduğu zaman feminist mücadelenin yıllar içinde ne kadar geliştiğini bir kere daha gözler önüne sürüyor. Üniversitelere ve kütüpühanelere alınmayan kadınlardan başlayarak mirasta sadece erkeklerin söz sahibi olmasını ve eşini dövmenin yasal sayıldığı zamanları ele alıyor. Bütün bunlar yaşanırken tüm zorluklara inat eserler ortaya koyan kadınlar da yok değildi. Deli lakabı alan kadın yazarlardan, evinden dışarı zor çıkabildiği için gerçek dünyayı gözlemeleyemeyen ve bu sebepten ötürü gerçekçi bir şekilde yazmakta zorlanan kadınlardan bahseder ve koşulların acımasızlığını bir kere daha gün yüzüne çıkarır. Kitabın son kısmında ise kadınların yıllardır bilinçaltında zorlandıkları gibi erkekleri yüce varlıklar olarak görerek bir yere varamayacaklarını özellikle belirtir. Kendilerine ait o odaya yalnızca haklarının farkına vararak sahip olabileceklerini söyleyerek son bir kez daha okuyucularına seslenir: “Para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş bir zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!”

KAYNAKÇA

Virginia Woolf-Kendine Ait Bir Oda

Explained Belgeseli-Kadınların Maaşları Niçin Daha Düşük?

Leave a Reply