Müzik, edebiyat, moda ve daha pek çok alanda 1920’ler değişimin ve gelişmenin dönemi olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ve inşaat sektörünün büyük bir kazanç kaynağı haline gelmesinin sonucunda bu dönem ekonomik açıdan refah içerisinde geçmiştir. Bu refah, beraberinde bir çeşit tüketim çılgınlığını getirmiştir. Hedonist, lüks düşkünü, savurgan ve yenilikçi bir toplum yapısı ortaya çıkmıştır. Dönemin etkileri en çok Berlin, Buenos Aires, Chicago, Londra, Los Angeles, Mexico City, New York City, Paris ve Sydney gibi büyük şehirlerde görülmüştür. Gelenekten kopuş, köy hayatından şehir hayatına geçiş, özgürleşme gibi pek çok kavramla ilişkilendirilebilecek olan bu döneme “Kükreyen Yirmiler” adı verilir. Kükreyen Yirmiler ekonomik, toplumsal, sanatsal, sosyal, kültürel alanda özgürleşmenin ve sınırları aşmanın dönemidir. Caz müzik ve dans bu dönemde altın çağını yaşamıştır.
Flapper’lar
Bu dönemin kadınları 19. yüzyılın kadın algısını tamamıyla reddetmiş, kadınlığı yeniden tanımlamışlardır. Önceden “ahlak dışı”, “skandal”, “tehlikeli” sayılan davranışları sofistike ve moda göstermeyi başarmışlardır. “Flapper” adı verilen bu kadınlar parıltılı ve dikkat çekici kıyafetler giymiş, cinsel özgürlüğü savunmuş, özgürce dans etmişlerdir. Kimilerince yalnızca bir moda akımı olarak görülen Flapper’lar aslında kadınların özgürleşmesi yolunda oldukça önemli bir rol oynamışlardır. Şık, hovarda, umursamaz, şımarık tavırlarıyla itaatkar kadın algısını yıkmışlardır. Birinci Dünya Savaşı döneminde iş gücüne katılmış olmanın verdiği özgüven ile kadınlar sosyal yaşamda etkili olmaya başlamışlardır. Ayrıca, Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde pek çok ülkede kadınlara oy hakkı verilmiş olması da kadınların bu dönemki gücünü arttıran etkenlerdendir. Coco Chanel, Jean Patou ve Elsa Schiaparelli gibi tasarımcılar dönemin Flapper modasını yönlendiren isimler olmuşlardır. Yakası açık, bilekte elbiseler ve yüksek topuklular bu dönemin kadınını önceki dönemlerden farklılaştırmıştır.
Kükreyen Yirmiler’de Edebiyat
Flapper’ların ve Kükreyen Yirmiler’in pahalı ve hedonist yaşamının en iyi betimleyicisi F. Scott Fitzgerald olmuştur. Fitzgerald’ın pek çok romanında bu dönemin etkileri görülse de “Muhteşem Gatsby” dönemin havasını en iyi yansıtan romanıdır. Bu romanda Jay Gatsby karakteri aracılığıyla dönemin yeni zenginleri eleştirilmiştir. Yoksul bir aileden gelip yasa dışı yollarla zengin olmuş Gatsby karakterinin Daisy ve Tom gibi soylu aileleleri sebebiyle zengin karakterler ile hiçbir zaman uyum sağlayamaması ve her ne kadar uğraşsa da onların arasına tamamıyla ait olamaması Kükreyen Yirmiler’in sosyal statülere ayrılmış toplum yapısını yansıtmaktadır. Myrtle Wilson ise üst sınıfa ait olmak için elinden geleni yapan işçi sınıfını sembolize eder. Jordan Baker gizemli, çekici, kuşkucu yapısıyla Flapper’ları simgeler. Önceki dönemlerdeki kadın algısının aksine yalnızca erkeklerin arzularının objesi değildir, kendine ait bir yaşantısı ve başarıları vardır. Geleneksel aile ve çocuk odaklı yaşantıyı reddeder. Fitzgerald, romanında kendi çelişkilerini de yansıtmıştır. Fitzgerald hem Kükreyen Yirmiler’in büyüleyici ışıltısına karşı koyamamış hem de dönemin materyalizmine ve bireyciliğine öfke duymuştur. Bu ikilemini Nick Carraway karakteri ile dışa vurmuştur. Nick’in Jordan’a ilişkin görüşleri aslında Fitzgerald’ın Kükreyen Yirmiler’e ilişkin görüşleridir. Nick, Jordan’ı bir yandan canlı ve sofistike bulup ona hayranlık duyarken öte yandan onu bencil ve düşüncesiz görmektedir. Bu bakış açısı, Fitzgerald’ın Kükreyen Yirmiler hakkındaki görüşünü yansıtır. Dönemin toplum yapısına karşı bu ikilemi yaşayan tek edebiyatçı Fitzgerald değildir. Ernest Hemingway ve Gertrude Stain gibi edebiyatçılar da aynı ikilemi yaşamışlardır. Bu ikilem, “Kayıp Kuşak” denilen ve bu üç yazarın öncüsü sayılabileceği edebiyat grubunu ortaya çıkartmıştır.
Kükreyen Yirmiler’in Bitişi
Kükreyen Yirmilerin görkeminin ve etkileyiciliğinin gücü gelişen ekonomiden kaynaklanıyordu. Bu sebeple, ekonomik refah döneminin bitişi Kükreyen Yirmilerin de sonu oldu. 29 Ekim 1929’da Wall Street’teki hisse senedi fiyatlarında düşüş gerçekleşti. Bu düşüş beraberinde Büyük Buhran denilen 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nı getirdi. Büyük Buhran, özellikle sanayileşmiş şehirlerde etkisini göstermiştir. Bu şehirlerde işsizlik ve evsizlik büyük ölçüde artmıştır. Kükreyen Yirmilerin ışıltılı ve lüks şehir hayatı böylece yerini geçim sıkıntısının dayanılmaz hâle geldiği zor bir yaşama bırakmıştır.
İkinci Kükreyen Yirmiler
Ekonomik refahın Kükreyen Yirmilerin görkeminin tek kaynağı olduğunu söylemek doğru değildir. Bu dönemin ortaya çıkmasındaki en büyük etkenlerden biri de insanların Birinci Dünya Savaşı’nın yıkım ve acısından yıllar sonra kurtulmuş olmasıdır. Birinci Dünya Savaşı 1914’te başlamış ve 1918’de sona ermiştir. Yani, tam 4 yıl boyunca neredeyse bütün dünyada insanlar sevdiklerini kaybetmiş, ekonomik zorluklar içinde yaşam savaşı vermiş, durmadan güvenliklerinden endişe etmek zorunda kalmışlardır. Bu kaygı ve korku dolu günlerin bitişi, arkasında eğlencenin ve umursamazlığın temel alındığı Kükreyen Yirmileri getirmiştir. Bir başka deyişle 4 yıl boyunca savaş ortamına maruz kalmış olan halk, Kükreyen Yirmiler ile hayatın güzel yanlarını tekrardan keşfetmiştir.
Bu sebeple, yaşadığımız dönemin ikinci bir Kükreyen Yirmiler olduğuna dair görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşü savunanlar, Korona dönemi boyunca evde yalnız kalmanın Birinci Dünya Savaşı’nın etkilerine benzer etkiler ortaya çıkarttığını söylemektedirler. Ayrıca, virüsün etkisinin azalması ve karantina uygulamalarının bitmesiyle moda ve sanatta bir değişim ve özgürleşme olduğu da görülmektedir. Günümüzde henüz bunu anlamak zor olsa da bundan on yıllar sonra 2020’lerin de bir Kükreyen Yirmiler olarak değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
Kaynakça
https://ap.gilderlehrman.org/essays/roaring-twenties
https://tr.wikipedia.org/wiki/Büyük_Buhran
https://www.bbc.com/culture/article/20210810-roaring-twenties-are-we-entering-a-new-age-of-hedonism
https://www.history.com/topics/roaring-twenties/roaring-twenties-history