Novak Djokovic… Muhtemelen son dönemlerde turda adını en çok duyduğumuz isim. Sadece başarılarıyla değil her yaptığıyla hatta yapmadığıyla olay olmaya aday. Geçtiğimiz haftalarda Melbourne’de Avustralya Açık’ı 9. kez kazanarak 18. Grand Slam zaferini elde etti. Bu zaferin kimseyi şaşırtmadığı aşikar. Yıllardır özellikle Melbourne’de ayrı bir moral ve motivasyonla oynuyor ve seven sevmeyen herkesin turnuvanın en büyük favorisinin daha başlarken o olduğu yönünde hemfikir oldukları bir gerçekti. Bunun elbette kendi de farkında, öyle ki turnuvanın merkez kortu olan ‘’Rod Laver Arena’’ da kendini oturma odasındaki gibi hissetiğini söyledi bir maç sonrası röportajında.
Olaylı geçirdiği 2020’nin ardından 2021’e de aynı hızda giriş yaptı Djokovic. Turnuva başlamadan önce oyuncuların karantina durumlarıyla ilgili yazdığı mektup, Adelaide’deki balkon pozları ve hayranlarıyla otel balkonunda uzaktan geçirdiği dakikalarla olumlu ya da olumsuz şekillerde hep gündemdeydi. Avustralya Açık ise bu kez hiç de kolay olmadı onun için. Toplamda 5 set kaybı yaşadı ve bu 5 seti yarı finale gelene kadar yitirdi ki bu ondan görmeye pek alışık olmadığımız bir durum. 3. tur maçında Taylor Fritz karşısında yaşadığı (daha sonrasında turnuvanın olayı haline gelen) sakatlık, bu zorlu geçen turnuvanın belki de ana sebebiydi. Kendisi maç sonrası röportajında muhtemelen yırtıktı deyince birçok kişi haklı olarak 4. turdaki Milos Raonic maçına çıkamayacağını düşündü fakat işin içinde Djokovic olduğunda olacakları tahmin etmek pek de kolay olmuyor. Ne var ki Djokovic; her geçen maçta fiziksel olarak daha da iyi bir görünüme bürünerek, finalde onu yıkabilme ihtimali verilen tek isim olan Daniil Medvedev’i adeta korttan sildi. Bu galibiyetinse benim gözümdeki en büyük anahtarı Djokovic’in inanilmaz, akılalmaz tenisi değildi; pekala biz ondan daha önce çok daha iyi performanslar gördük fakat bu maçta bir kez daha görüldü ki ne kadar formda olursanız olun Djokovic’le baş edebilmeniz için %100 odaklanmış başka en ufak bir şey düşünmeyen bir mentaliteye sahip olmanız gerekiyor. Aksi takdirde sonuç ortada.
Bir Avustralya Açık daha sona erdi fakat tartışmalar sona ermedi elbette. Turnuvanın bitiminin ardından konuşan Nole sakatlığın karın kasındaki bir yırtık olduğunu, doktor raporu olduğunu söyledi. Bir sporcu yırtık bir kasla bu kadar üst seviyede nasıl mücadele edebildi? ‘Doğruyu mu söylüyordu yoksa numara mıydı?’ gibi onlarca soru sorulmaya devam etti ve ediyor. Fakat odaklanılması gereken şeyin bu olmadığını düşünenlerdenim. Evet, Djokovic özellikle son zamanlarda çok fazla konuda eleştiriliyor fakat yırtık olsun olmasın bu turnuvada özellikle 3. ve 4. tur maçlarında fiziksel olarak iyi hissetmediği çok açık bir durumdu. En azından onun normal performansını az çok bilen her tenisseverin rahatlıkla hissedebileceği bir durum vardı ortada. Djokovic belki de 2-0 önde olduğu 3. tur mücadelesini final setinde kaybetmiş dahi olabilirdi. Fakat tüm bu konuşulan, yazılan, çizilenlerin ötesinde son 11 senede 8, toplamda 9. zaferini elde etti Novak. Bu başarı zaman zaman belki de Djokovic, Nadal ve Federer üçlüsünün bugüne dek başardıklarından ötürü, çok normalmişçesine algılanabiliyor lakin böylesine bir istikrar anormalin de ötesinde bir durum.
Yazımın sonlarına yaklaşırken, tartışmaların ve rekorların adamı Novak Djokovic’in kırdığı yepyeni ve tenis tarihine altın harflerle yazılan bir rekordan bahsetmemek olmaz. Novak, 310 hafta ile Roger Federer’in bundan 3-4 yıl önce kırılması imkansız gözüyle bakılan erkeklerde dünya 1 numarası koltuğunda oturma rekorunu 311 haftaya ulaşarak kırmayı başardı. Federer ve Nadal’ın aksine bu tarz rekorlar ve başarılar hakkında konuşmayı, sözünü hiç esirgemeden tüm hedeflerinden bahsetmeyi epey seven bir karakter Djokovic. Ki bu özelliği de yine kimileri tarafından seviliyor, kimileri içinse durum tam tersi. Bu rekor da uzun zamandır dilinden düşürmediği, çok önem verdiği rekorlardan biriydi. Sonuç: Başardı. Benim gözümdeki asıl sonuç ise: Konuşsun, konuşmasın; sevilsin, sevilmesin Djokovic’in iyi olduğu bir nokta varsa o da hedeflerini yerine getirme konusunda epey başarılı ve kararlı olduğudur.
Novak Djokovic için sıradaki hedef hiç şüphesiz; 20’şer kupa ile Roger Federer ve Rafael Nadal’ın paylaştığı, tüm zamanların erkekler tenisinde en çok tekler Grand Slam zaferini elde etme rekorunu kırmak olacaktır. Bu yolda kortlara uzun bir sakatlık arasından dönen ve yaşı da epey ilerleyen Federer’dense, Nadal daha zorlu bir engel olacak gibi duruyor. Fakat sağlıklı bir Federer’in de şapkadan tavşan çıkarması pek de şaşırtıcı olmaz. Bu tenis tarihini yazmaktansa tenis tarihinin kendisi haline gelen yarışta, sıradaki durak Roland Garros olacak. Federer’in doğal olarak ana hedefi Wimbledon. Nadal, adeta turnuvanın talibi değil sahibi haline geldiği Fransa’da 14. zaferiyle yarışta 1 numara koltuğuna ilk kez oturma fırsatına sahip. Novak Djokovic ise Roland Garros toprağında, Nadal’a karşı olmaz denileni bir kez daha başarmayı deneyecek.
Kaynakça:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Avustralya_A%C3%A7%C4%B1k#%C5%9Eampiyonlar
https://www.tennisnet.com/en/news/25mm-tear-novak-djokovic-s-injury-has-worsened
https://www.atptour.com/en/news/djokovic-chardy-tiafoe-australian-open-2021-monday