GazeteBilkent’in 3. Medya Zirvesi’nde de ağırlayacağımız usta oyuncu Hakan Gerçek, röportaj isteğimizi de kırmadı. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Cemal Süreya’nın şiirlerini kendisinin sesinden dinleme şansına erişen herkes gibi, ben de çok şanslı hissediyorum ve Van Gogh’u oynamasını sabırsızlıkla bekliyorum. İşte, röportajımızın ilk kısmı!

GazeteBilkent: Öncelikle, ‘tiyatrogerçek’ nasıl doğdu? Kent Oyuncuları’ndan ayrılış süreciniz nasıl oldu, merak ediyorum.

002Kent Oyuncuları’ndan 2008 yılında ayrıldım aslında, ama 2010 yılına kadar devam ettim. Birlikte yürüttüğümüz bir oyun vardı, ’39 Basamak’ diye. Çok eğlenceli bir oyundur. Ondan sonra, 2010 senesinde Kenterlerle bağımı kopardım ama 2008 yılında tiyatrogerçek’i kurduk. 2009 yılında da Van Gogh’la başladık. Sekiz senenin içindeyiz. Benim Kenterlerde geçirdiğim 24-25 sene gibi bir zaman var. Ondan sonra, artık kendi tiyatromu kurmam gerektiğinden ve kendi başıma yapacağım şeylere daha çok yönelmek istediğim için orayla birazcık bağımı kopardım. Ama yani bir yerde de onlardan edindiğim tecrübeyi, ki sonuçta o bir ekoldür, yine kendi içimde tahlil ederek başka türlü aktarmak istediğim için seyirciye oradan ayrıldım. Ben o ekolü elimden geldiğince kendi ruhumu, beynimi katarak sürdürmeye çalışıyorum.

GazeteBilkent: Yanılmıyorsam, Müşfik Kenter de Van Gogh’u oynamıştı. Bir süre onun asistanlığını yapmışsınız. Tiyatro, usta-çırak ilişkisidir derler. Bu dönemin size katkıları nelerdir?

Tabii. Benim okuldan, konservatuvardan da hocam zaten Müşfik Bey. Tabii ki Müşfik Bey, benim hayatımda hem hoca olarak, hem insan olarak çok önemli bir yere sahip. Kenter Tiyatrosu’na o çağırdı, gittim. Orada Yıldız Hanım’la beni tanıştırdı. Sonra tiyatroda hem Yıldız Hanım’la, hem Müşfik Beyle beraberdik. Aslında çok şanslıydım. İyi bir işin içine girdim. İyi bir eğitim oldu benim için. O, tabii ki bambaşka bir insandı.  Zaten, hangi öğrencisine sorsanız aynı şeyi söyler. Ama tabii ben tiyatroda da bir arada olduğum için, karşılıklı çok oyunda oynadığımdan benim üzerimdeki etkisi çok daha fazla oldu. Van Gogh’la başlamamın bir sebebi de; ben tiyatroyu portreler üzerine kurayım istedim. Biyografi üzerine ağırlık vermek istedim. Bu anlamda
Van Gogh, kendi portresini en çok yapan ressamlardan bir tanesi. Yani hem biraz onun etkisi oldu, hem de Müşfik Bey’e bir saygı gösterisi olarak ilk Van Gogh ile başladım. 11 Mart’ta da Ankara’ya geleceğiz, Van Gogh ile. Çok geldik Ankara’ya ama bir kez daha geleceğiz.

GazeteBilkent: Savunma’yı izlemiştim. Hatta yazısını yazmıştım. Çok teşekkür ederim; siz de okudunuz, paylaştınız. Ben çok etkilenmiştim Savunma’dan. Bu oyunu seçme nedeninizi sormak istiyorum.

Savunma, Amerika’yı anlatan bir oyun olsa da; aslında o da bir biyografi, Clarence Darrow’un hayatı, davaları vs. anlatılıyor. 1890-1900lü yıllardaki Amerika’yı anlatıyor; fakat girdiği davalar çok etkileyici, onlar da zaten şu anki Türkiye’yi çok çağrıştırıyor. Yani; biz hiç değişiklik yapmadan Amerika’yı anlatıyoruz ama aynı davaların benzerleri bizde de hala çok yaşanıyor. İşte oradaki bütün meseleler; ırkçılıktan tutun, içki yasaklarına, sendikal haklardan, çocuk işçilerden, haksız yargılanmalara kadar… Hepsi oyunda var. O yüzden bana cazip geldi ama; Türkiye’nin koşulları, ben oynadıkça daha da ağırlaştı. Türkiye’nin gündemi, bana bu oyunu oynamamda yardım etti diyebilirim. Keşke olmasa o adaletsizlikler, hukuksuzluklar; biz de oyunda anlatılan davalara sadece “Aaa, bak neler olmuş zamanında.” deyip bir tarih bilgisine sahip olsak, hatta bazılarına da gülebilsek; böyle saçma şey olur mu diye. Ama olmuyor…  Mesela, İngiltere’de Kevin Spacey yaptı geçen yaz. Tabii ki; bütün dünyada haksızlıklar, adaletsizlikler var ama daha çok komedi tarzında sahnelenmiş, bazı şeyleri içinde bulunduğunuz topluma anlattığınızda bazıları çok ciddiye alınır, bazılarına da “Hadi canım.” denilebilir. O yüzden bence, güncellik açısından çok etkileyici bir oyun, Savunma.

GazeteBilkent: Cemal Süreya’nın şiirlerinden başka, bu tarzda sahneye koymayı düşündüğünüz bir şair ve şiirleri var mı?

Şu anda, hayır. Cemal Süreya’nın 4. sezonu ve güzel gidiyor, seyircimiz de iyi. 1170182Türkiye’nin hemen hemen her yerine gitmeye çalışıyorum şiirle. Çok ilginç; bu bir şiir gösterisi, bir oyun değil ama şiir gösterisi olmasına rağmen çok ilgi görüyor. Gençler çok ilgi gösteriyor özellikle. Buraya defalarca geldim. Odtü’ye, Ankara Sanat’a, Şinasi’ye, Akün’e defalarca oynadım. Ona rağmen; seyirci potansiyeli düşmüyor.O açıdan tabii ki güzel ama şu anda başka bir şair düşünmüyorum; başka türlü projeler olacak.

GazeteBilkent: Ben de tam onları soracaktım. Yeni projeler neler? Televizyon ya da sinema projeleriniz var mı?

Televizyon ve sinema için senaryolar geliyor. Okuyorum, çok beğenmiyorum. Özellikle televizyon için, çok kötü senaryolar geliyor. Güzel bir senaryo gelirse, elbette oynarım. Kendimi o yerin içine koyamıyorum. Bir de, hayatım çok tiyatroyla geçiyor benim. O açıdan çok da bulaşmak  da istemiyorum açıkçası; ama iyi bir iş, iyi bir rol gelirse oyuncuyum sonuçta, oynarım. Aynı şey sinema için de geçerli; ama tiyatro için yeni şeyler var yapmayı düşündüğüm. Şu anda bir isim veremiyorum. Çok değişik şeyler var. Önümüzdeki sezon, Ekim ayı itibariyle açacağım tiyatroyu.

GazeteBilkent: ‘Annem Yokken Çok Güleriz’, sanırım artık sahnelenmiyor.

O oyun bitti, bir sezon oynadık dolu dolu. Sonra öbür sezona girdik, yarım sezona yakın oynadık ve kaldırdık. Oyun, metni açısından çok hoş bir oyundu. Performansa dayalıydı ama çok fazla anlaşılmadı. Seyirci de haklı tabii, metin çok karışık bir metindi. Ama türkiye prömiyerini biz yaptık, tiyatrogerçek olarak. Ben öyle bir şeye imza atmaktan da gurur duyuyorum.

GazeteBilkent: Bülent Şakrak ile bir projeniz olacak mı? Çünkü ben 39 Basamak’ta izlediğimde, ikinizi sahnede çok yakıştırmıştım. Çok güzel görünüyordunuz sahnede.

Olur, neden olmasın. Onun da eğer zamanı olursa bizimle tiyatro yapmaya, benim kapım herkese açık.

GazeteBilkent: Sitede ‘atölyegerçek’ butonunu gördüm ama içinde bir şeyler yoktu. Neden boş? Ben çok mutlu olmuştum halbuki görünce?

Çıkmıyor evet, boş. Ben bilerek öyle yaptırdım onu. Atölyegerçek’i yaptım ben tiyatroyu kurduğumda bir süre; fakat sonra çok yoğun hale geldim. Hem turnelerim var, hem diğer işlerim var; işte seslendirmeler vs. Yani o yüzden devam edemedim, bir de değmiyor. Çünkü ben konservatuvara hazırlık kursu yapmıyorum ya da televizyon, kamera önü eğitimi gibi bir şey değil, bu aralar çok yaygınlaştı böyle eğitimler. Ben tiyatro eğitimiyle alakalı bir atölye açmıştım. Onda da insanlar istediklerini bulamıyorlar ya da sizin düşündüğünüz mantıkla gelen çok az insan oluyor, tiyatro öğrenmek için.  Öyle olduğu zaman, ben de televizyonda bir şeyler yapabileyim diye beni aracı olarak kullanacak insanlarla çalışmak istemiyorum açıkçası. O sebeplerden, atölyeyi bıraktım. Belki daha sonra bir master tiyatro atölyesi yapabilirim. Koservatuvarı bitirmiş arkadaşlarla yapabilirim ya da bu konuda tez yazacak arkadaşlarla; yani öyle küçük çalışmalar yapabilirim. Diğer tarz, açıkçası bana çok da keyif vermedi.

GazeteBilkent: Peki şu an üretilen, çevrilen oyunlar yeterli mi? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Türkiye’de tiyatro yapmaya çalışan bir sürü insan var ve hepsine çok saygı duyuyorum. Bütün bu koşullara rağmen, çok güzel şeyler üretiliyor. Özellikle gençler, çok güzel şeyler üretiyorlar. İstanbul’da küçük küçük sahneleri var ve orada kendi başlarına ayakta kalmaya çalışıyorlar. Kimseden yardım almadan, kimseden destek görmeden yapıyorlar; o yüzden hepsine çok saygı duyuyorum. Tabii ki, her şeyin daha fazla üretilmesi gerekir. Hiçbir şey için yeterli denemez hayatta. Keşke daha çok şey üretebilsek, daha fazla şey yapabilsek; ama şu anda Türkiye koşullarına rağmen insanlar bu işte didiniyorlar, kendi başlarına bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Keşke hepimiz daha çok proje yapabilsek, bizden daha çok yazar çıksa; onların oyunlarını oynasak, edebiyatçılarla tiyatrocular daha çok çalışabilse… Ama bu koşullar yeterli mi bunları sağlamak için? Altyapı olarak, kesinlikle yeterli değil. Maddi ve manevi, hiçbir şekilde yeterli değil. İşte, hepimiz kendi çabamızla, dışarıda kazandığımız paralarla tiyatro yapıyoruz.

 

 

 

 

Leave a Reply