16. yüzyılda yaşamış İngiliz Sir Thomas More’un Utopia‘sı kurmaca bir eser olmasının yanı sıra yazarın siyaset felsefesi konusundaki doktrinlerini de içeriyordu. Kendisi sıkı bir Roman Katolik olan, hatta kral Sekizinci Henry’nin isteği üzerine Protestanlığın lideri sayılan Martin Luther’in tezlerini sertçe eleştiren bir kitap da kaleme almış olan More’un tahayyül ettiği toplum düzenini betimlediği Utopia‘da din kurumundan bahsetmek de ihmal edilmemişti.
More’un ütopyasında tek çeşit din bulunmuyordu. Güneş, ay veya çeşitli gezegenlere tapanlar olduğu gibi geçmiş asırlarda yaşamış kahraman atalarının ulviyete sahip olduğunu söyleyip onları yüceltenler de mevcuttu. Doğrudan herhangi bir baskıya uğramamakla beraber, “hatalı” görüşlerinden vazgeçmeleri adına sürekli teşviklere maruz kalan ateistleri dışarıda bırakırsak, Utopia ahalisinde ekseriyetle tek tanrıcılık yaygındı. İnsanlar farklı dinlere mensup olsalar dahi, bu, aralarında ciddi bir çatışmanın kaynağı haline gelmiyordu. Dini ritüeller sırasında Ütopyalılar kendilerine bu bereketli ve huzurlu yaşamı bahşettiğine inandıkları tanrılara şükranlarını sunuyorlar, inandıkları tanrılarla aralarındaki iletişimi sağladığını düşündükleri ruhban sınıfını da kutsal kabul ediyorlardı. Fakat farklı din mensupları ise kendi tuttukları yolun en doğru yol olduğunu iddia etmiyor, yalnızca ümit ediyorlardı.
Dinin dogmatik bir kurum olmaktan öte mantığa dayalı bir yapı olduğunu düşünen 18. yüzyıl Fransız yazarı Voltaire, çoğu aydınlanmacı düşünür gibi deistti. Farklı dinlere mensup kişilerin aynı Tanrı’nın kulları olduğunu sıkça vurgulayarak çağdaşlarına göre daha toleranslı bir profil çizen olan Voltaire de Candide, ou l’Optimisme –veya kısaca Candide– adlı ütopik eserinde de din kurumuna değiniyordu. Betimlediği ütopik kent olan El Dorado ahalisinin çoğusunun monoteist oluşu ise More’un Utopia‘sı ile birleştikleri noktaydı.
Voltaire’in Candide‘inde El Doradolular tek tanrıya inanıyordu. More’un ütopyasındaki insanlar gibi çeşitli tanrılara tapmıyor, hatta böylesi bir fikri son derece olağan dışı buluyordu. İki yazarın -More ve Voltaire- dine bakış açılarını karşılaştırdığımızda, ütopyalarına yansıttıkları din anlayışının bir karşıtlık yarattığını düşünebiliriz. Hâlbuki biraz daha derinlemesine incelediğimizde durumun pek de öyle olmadığını göreceğiz. Zira Voltaire’in ütopyası Candide’de -More’un Utopia’sının aksine- kurumsallaşmış bir dini ritüel bulunmuyordu. Bunun doğal bir sonucu olarak, herhangi bir ruhban sınıfı da mevcut değildi. Yani insanlar kendi bildikleri ölçüde şükranlarını, ibadet veya dualarını inandıkları tek tanrıya sunuyor, bunun için herhangi bir aracıya ihtiyaç duymuyorlardı.
İki yazarın eserleri karşılaştırıldığında metafiziğe karşı ikisinde de benzer bir bakış açısı olduğunu, buradan hareketle, Voltaire’in More’dan esinlendiğini iddia edebiliriz. Her iki toplumun bireylerinin arasında tek tanrıcılık yaygın olsa dahi Voltaire’in Candide’inde ruhban sınıfının yer almamasının ise iki yazarın eserlerindeki din anlayışları arasındaki en temel fark olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılığın nedenini ise -bana göre- yazarların yaşadığı zaman dilimleri arasında Avrupa’da meydana gelen inanç temelli fikir ayrılıkları ile açıklayabiliriz.
Kaynakça:
More, Thomas, and Paul Turner. Utopia. London: Penguin Books, 1965.
Murphy, C M. “The Island of Utopia and Voltaire’s Country of Eldorado”. More’s Utopia and the Utopian Inheritance. Ed. Cousins A D and Damian Grace. Lanham, Md: University Press of America, 1995.
Voltaire and Haydn Mason. Candide. London: Bristol Classical, 1995.