Sanat, her dalıyla hayatlarımızda kaçınılmaz etkilere sahip. Tıpkı ekranlarda gördüğümüz karakterlerin bizleri güçlendirebildiği ve sesimizi çıkaracak gücü bulamadığımız zaman yalnız olmadığımızı gösterebildiği gibi. Bu yazımda, vereceğim birkaç film örneğiyle, güçlü kadın karakterlerin kadınlara yüklenen cinsiyet rollerindeki etkisine değinmek istiyorum. Kadınlar, sosyal medya ve toplumsal hareketlerin gücüyle kadına karşı şiddete ve kadın erkek eşitliğine karşı seslerini daha çok duyurmaya başlasalar da yıllarca ekranlarda gördüğümüz güçlü kadın karakterlerin kadınlar üzerindeki baskıların azalmasındaki etkisi de yadsınamayacak kadar büyük. Hala bazı filmlerde kadın karakterler ara bozucu, saf, kırılgan, para avcısı, hemcinsinden nefret eden karakterler olarak gösterilmeye devam ediliyor ancak uzun bir süredir başarılı ve kendinden emin kadın karakterler rağbette gibi görünüyor.

Basit bir örnekle başlayacak olursak, Harry Potter serisinde Hermione Granger karakterini ele alabiliriz. Hepimizin bildiği üzere Hermione zeki, çözüm odaklı ve mantığıyla hareket eden bir karakter. Kadınların her zaman erkeklerden daha saf ve aciz olması gerektiğini(!) düşünürsek onlarca kez okuduğumuz, izlediğimiz bu serinin kaç kız çocuğunun hayatına dokunduğunu tahmin dahi edemeyiz. 2002 yılında gösterime giren Harry Potter ve Sırlar Odası filminin izleyici kitlesinin %60 ‘ının 15 yaşından küçük, iki bölüme ayrılan ve bir yıl arayla gösterime giren Harry Potter ve Ölüm Yadigarları (2010-2011) filmlerinin izleyici kitlesinin %55-56’sının 25 yaşından büyük olduğu bilgisini göz önünde bulundurursak serinin sadece çocukları ve gençleri değil dünyanın her yerinden milyonlarca insanı etkilediğini söyleyebiliriz. Sadece hayali bir karakter olan Hermione değil aynı zamanda bu karakteri canlandıran Emma Watson’ın duruşundan bahsetmeden geçmeyelim. Kendisi, kadın erkek eşitliğini savunan, feminist, #HeForShe Hareketi’nin öncülerinden. Bu hareket kapsamında BM’de yaptığı etkileyici konuşmayı da meraklıları için buraya bırakıyorum.

4 Oscar’a layık görülen Milyon Dolarlık Bebek (2004) filminde Maggie Fitzgerald (Hilary Swank) karakteri de sinemanın güçlü kadın karakterlerinden biri. Bu filmin insanları etkilemesinin nedeninin sadece boks ve kadın ikilisinin bir araya gelmesi olduğunu düşünmüyorum. Hepimiz biliyoruz ki kadınlar yaşları ilerledikçe verimsizleşirler ve daha da güçsüzleşirler, anaç ve evcil olmalıdırlar, fiziksel güç ve direnç gerektiren işleri yapamazlar gibi birçok yazılmamış ancak tek bir iğreti bakış ya da tepki ile bile göze sokulan klişe kalıplar hala kadınlar üzerinde baskısını sürdürüyor. Maggie karakteri ise bu kalıpların hepsini yıkan, 30’lu yaşlarında tüm baskılara ve engellere rağmen tutkusunun peşinden koşan ve istediğini alan bir kadın. Belki bir filmin ya da karakterin bir insanın yaşamını bu kadar kolay şekilde etkilemesi bizlere imkansız ya da düşük bir ihtimal gibi gelebilir. Ancak yaşı ilerlediği için tutkularını görmezden gelen, onları “artık yapamam” korkusuyla kafalarının en kuytu köşelerine iten kadınlara Maggie Fitzgerald karakterinin nasıl dokunduğunu, kaç kadının motivasyonunu yükselttiğini bilemeyiz.  Maggie, aylardır gitmeyi aksattığı spor salonuna giden bir kadına, filmi izledikten sonra hayallerini yeniden şekillendiren bir genç kıza, “ben de yapabilirim” diyen bir kız çocuğuna dahi araç olduysa, yaratılış amacının çok daha üstünde bir sonuca varmıştır diye düşünüyorum.

Bahsetmek istediğim bir diğer film ise Persepolis (2007). Film, çizgi film olarak yazılmış Marjane Satrapi’nin otobiyografisinden uyarlama. Diğer iki filmden farklı olarak Persepolis, kadın karakterlerdeki zeka ya da fiziksel güce değil kadınların doğdukları ülkelerde özgürlüklerinin kısıtlanmasıyla birlikte nasıl kimlik arayışı içinde olduklarına odaklanıyor. Marjane, baskılar içinde büyüyen, yaşadığı ülkenin siyasi duruşunun getirdiği yükü omuzlarından bir türlü atamayan bu nedenle de hiçbir yerde tutunamayan bir karakter. Yani Türkiye de dahil olmak üzere birçok kadın Marjane’in yaşadıklarını kendilerince benimseyebilirler ve onda kendilerinden birer parça bulabilirler. Bu bağlamda Persepolis çok önemli bir film çünkü dokunduğu hayatlar daha çok özgürlüğü hukuken ya da psikolojik şiddet ve baskı ile ellerinden alınmış kadınlara hitap ediyor.Hepimizin bildiği gibi özellikle İslam dinini benimsemiş ülkelerde kadınların erkeklere göre çekinik olması ve bir erkeğin boyunduruğu altında yaşaması gerektiği algısı hala devam ediyor. Marjane, pes etmeyi çok kez düşünse de özgürlüğünden vazgeçmeden hayatına devam edecek gücü kendinde bulabiliyor. Belki de bu filmi izleyen ve otobiyografiyi okuyan binlerce kadının Marjane’nin gücüyle güçlenip yaşadıkları ülkelerin siyasi duruşuna bakmaksızın özgürlükleri ve ilkeleri için savaştığını hiçbirimiz bilemeyiz. Ancak bir kadının içinde yanan bir kıvılcım, Marjane’e karşı beslenen küçük bir sempati ya da benim, bir kadın olarak, yazdığım bu yazı bile birçok şeyi değiştirebilir.

 

Belki hiçbirimiz küçükken Hermione’nin ne kadar zeki olduğuna dikkat etmedik belki de Maggie karakterini sadece bir kurgu olarak gördük. Kim bilir belki çoğumuz beş dakika sonra bu filmlere dair ufak detayların hepsini unuttuk. Ancak yine de hiçbir şey filmlerdeki güçlü kadın karakterlerin bilinçaltımızda bizlerde yarattığı etkilerin ne kadar büyük olduğu gerçeğini değiştiremez. Sadece kendi hayatlarımıza bakarak yaptığımız ön görüler asla yeterli olmayacaktır. Farklı hayat tarzlarından gelmiş milyonlarca insan tarafından izlenen karakterlerin, hangi hayatlarda kimleri değiştirdiğini, kimlere umut olduğunu bilmek tabi ki çok zor. Ancak en ufak bir ihtimal dahi hepimiz için hayati bir önem taşımakta. Benim bu üç karakter üzerinde durmamın nedeni ise üçünün de kadınlara dayatılan cinsiyet rollerine farklı perspektiflerden bakması. Çok daha ünlü olan ya da kuytu köşelerde kalmış binlerce film hepimizin hayatlarını güzel bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Bu değerli etkide parmağı olan bütün aktör ve aktrislere, yönetmenlere, senaristlere, yıllardır süregelen bu “düzenin” artık değişeceğine inanan ve değiştirmek için adım atmış herkese teşekkürler.

Kaynakça: https://www.reuters.com/article/idUS258083754420110718

Leave a Reply