Roboski Katliamını, Dersim ve 33 Kurşun olaylarıyla özdeşleştirdiğim 29 Şubat 2011 tarihli haberimde “Dün Şırnak’ta yaşanan acı olay tarihe hangi adla geçecek bilmiyoruz. Uludere Olayı, Katliamı, Operasyonel Hatası ya da her neyse…” diye yazmışım. Bugün o yazının ve olayın üzerinden bir yılı aşkın süre geçmiş. Sonuç: 34 insanın (çoğunluğu 18 yaşın altında) yaşamını yitirdiği, kimilerinin dilinde Roboski Katliamı, kimilerinin dilinde Uludere Olayı olan bu acı olayın hiçbir faili yok.
Benim ve benim gibi düşünenler için 28 Şubat 2011’de yaşananlar katliamdı zira 34 sivil, “terörist zannedildikleri” gerekçesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, kasti olarak, savaş uçaklarıyla bombalanıp öldürüldüler. Olayın ardından basında çıkan ilk haberler ve TSK ile hükümet tarafından yapılan açıklamalar öldürülen kişilerin “terörist olduğuna” evrilmeye çalışıldı ancak gerçek örtbas edilebilecek boyutta değildi; devlet 34 vatandaşını öldürmüştü.
Meclis İnsan Hakları tarafından olayın araştırılması için görevlendirilen alt komisyon içinse yaşananlar “Uludere Olayı” ndan ibaret olsa gerek ki Uludere raporu, olaydan 1 yıl 3 ay kadar sonra, yani geçen hafta açıklanabildi. Ancak rapor kamuoyundan gizleniyor. Bu gizliliğin nedenini ise rapora şerh koyan CHP milletvekili Levent Gök’ün şu sözleri açıkça ortaya koyuyor: “Bu metinde vicdan yoktur, bu metinde insan hakları yoktur, bu metinde adalet yoktur, bu metinde devletin yurttaşını sahiplenmesi yoktur, bu metinde ‘özür’ yoktur, bu metinde insanlık adına tüm kavramlar ayaklar altına alınmıştır”.
Durum böyleyken, Kürt sorunun çözümü için müzakerelere kolları sıvayan hükümetin Roboski Katliamı faillerinin cezalandırılması konusunda kılını kıpırdatmaması çok ironik görünüyor. Bugün, anayasa değişikliği ve başkanlık sistemine geçişin önünü açmak adına Kürtlerle arasını iyi tutmaya çalışan hükümet, acaba hani çıkarı gerektirdiğinde ve ne zaman Uludere’yi hatırlayacak?