Barış, gelecek ve iş birliği… 9 Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine Türkiye’yi ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un uçağının üzerinde bu kelimeler yer alıyordu. Konu medyanın dikkatini çekerken ziyaretin hangi amaçla gerçekleşeceği konusunda bize de bir fikir verdi. 2007’den beri ilk kez devlet başkanlığı düzeyinde gerçekleşen bu ziyaret, Gazze savaşı ve Kudüs’ün başkent ilan edilmesi ile gerilen ilişkilerin normalleşmeye başlamasının da bir habercisi olarak görüldü. Aslına bakılırsa Türk – İsrail ilişkilerinin Kudüs krizinden çok daha öncesine dayanan bir mazisi var.

Türk – İsrail ilişkilerinin geçmişi

Sanılanın aksine Türk – İsrail ilişkileri her zaman kötü değildi. Türkiye, 1949’da İsrail’in bağımsızlığını tanıyan ilk Müslüman devlet oldu. İsrail – Filistin çatışmaları, 1948’de İsrail’in bağımsızlığını ilan etmesiyle tüm Arap ligi ülkelerini kapsayan bir savaşa dönüşmüştü. İsrail, Orta Doğu’da etrafı düşmanlarla çevrili bir ülkeyken gazeteci Karel Valensi’ye göre İsrail’e yardım eli uzatan Türkiye oldu. Valensi, İsrail halkı için bunun önem arz ettiğin söyleyerek bir noktaya dikkat çekiyor. İkili ilişkiler sadece siyasilerin politikaları etrafında şekillenmez, halkların ne hissettikleri de önemlidir.

Müslüman çoğunluklu Türk halkı, İsrail’in aksine normalleşmeye şüphe ile yaklaştı. 1900’lerin ortasında başlayan Arap – İsrail Savaşları’nda Türk halkı, dindaş Arap Ligi ülkelerine sempati ile yaklaşırken dönemin siyasileri de bu sempatiye paralel politikalar izliyordu. Bu siyasiler, din konusu bir kenara, iki ülkenin iş birliğinden doğacak potansiyelin farkında olmakla beraber, halkın geneline yayılmış İsrail antipatisi ile çatışmak istemiyorlardı. Düşünün ki 1958’de Başbakan Adnan Menderes, İsrail Başbakanı David Ben-Gurion ile gizlice görüşmüş ve istihbarat paylaşımı, askeri destek gibi stratejik öneme sahip konularda anlaşmaya varmıştı. Türkiye, hiçbir tarafı karşısına almayan denge politikasını sürdürmeye devam etti. Türkiye, 1967’deki Altı Gün Savaş’ı sonrası İsrail kınamalarına katılıyor ancak İsrail’in saldırgan taraf olduğunu içeren kısmı oylamıyor; İslam İş birliği Teşkilatı’nın toplantısına katılıyor ancak diplomatik ilişkileri kötüleştirme önerisine karşı çıkıyordu. Bu denge politikasının sonucu olarak 90’lı yıllara kadar ilişkiler birkaç kez kâtip seviyesine indirgense de asla çok kötüleşmemişti.

1990’ların başı ise ikili ilişkiler için dönüm noktasıydı. 1991’de düzenlenen Madrid Konferans’ı ve 1993’te sonuçlanan Oslo Anlaşması’nı müteakip, ilişkiler hiç olmadığı kadar ilerlerdi. 1991’de ilişkiler yeniden büyükelçilik düzeyine çıkarken akabinde birçok üst düzey ziyaret gerçekleşti. Askeri, stratejik ve diplomatik açıdan birçok alanda iş birliği yapılıyordu. Bu ılımlı hava 2000’li yılların ortasına kadar devam etti.

2000’lerin ortalarına gelindiğinde Filistin’de her geçen gün güç kazanan Hamas, İsrail’e karşı çok daha radikal bir tutum sergilemeye başladı. 2006’da Hamas’ın Filistin’de iktidara gelmesiyle İsrail’in de tepkileri sertleşti. Erdoğan hükumeti Hamas’a olan desteğini hiçbir zaman gizlemiyordu. Hamas lideri Halid Meşal’in, iktidara geldiği sene yaptığı Türkiye ziyareti, İsrail tarafından endişe ile takip ediliyordu. İsrail Hamas’ın radikalleşen eylemlerine yönelik askeri bir operasyon yapmayı tasarlıyordu. Dökme kurşun harekâtı olarak bilinen bu askeri harekatın başlamasıyla 27 Aralık 2008’de fiilen Gazze Savaş’ı başlamış oldu. Bu harekattan sadece bir hafta önce İsrail başbakanı Ehud Olmert, Erdoğan ile son gelişmeleri görüşmek üzere Ankara’ya gelmişti. Gazeteci Serkan Demirtaş’a göre krizin askeri bir operasyon yerine diplomatik yollarla çözülmesi gerektiğini savunan Türkiye, Dökme kurşun harekâtı ile büyük bir hayal kırıklığına uğradı ve 2008’e kadar pozitif bir gündemle ilerleyen Türkiye – İsrail ilişkileri büyük bir yara aldı.

Bir sene sonra Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Perez ile bir araya gelen Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin, Filistin konusunda İsrail’e karşı tutum aldığını açıkça belirtti. Tarihe “One Minute Olayı” olarak geçen zirve, aynı zamanda İsrail’in askeri operasyonuna karşı duyulan hayal kırıklığının tezahürü olarak da yorumlanabilir. Sadece bir sene sonra hepimizin bildiği Mavi Marmara Saldırısı yaşandı. İHH İnsani Yardım Vakfı ve Özgür Gazze Hareketi’nce organize edilen yardım kapsamında Gazze’ye doğru yola çıkan 6 gemi, 31 Mayıs 2010 sabahı uluslararası sularda basılmış ve İsrail kuvvetleri, direnişle karşılaştığı Mavi Marmara Gemisi’nde 10 Türk aktivisti öldürmüştü. Böylelikle Türkiye – İsrail ilişkileri tarihinin en düşük seviyesine geriledi ve 6 sene böyle devam etti.

Mavi Marmara Krizi’nin aşılması için Türkiye’nin 3 talebi oldu: özür, tazminat ve Gazze ambargosunun kaldırılması. Beklenen özür 2013’te geldi ve İsrail hükumeti saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödemeyi kabul etti. Ancak beklenen Gazze ambargosu hala kaldırılmamıştı. Yine de sonuç Türkiye’yi tatmin etmiş olacak ki 2016 yılında yeniden normalleşme adımları atıldı ve 2016 sonu itibarıyla iki ülke yeniden karşılıklı olarak büyükelçi atadı. Gazze Savaş’ı sonrası her fırsatta sokağa çıkıp, İsrail’i orantısız güç kullanmakla suçlayan halk, bu normalleşmeyi hoşnutsuzlukla karşıladı. Hükumet, Mavi Marmara’ya sahip çıkmamakla eleştiriliyordu. Ancak arka planda iki ülkenin normalleşmesiyle doğacak birçok çıkar vardı. Türkiye’nin uzlaşma politikasını da bu perspektiften okumak daha doğru olacaktır. Yine de bununla bitmiyor. 2018’de ABD’nin Kudüs’ü başkent olarak tanıması ve İsrail büyük elçiliğini Kudüs’e taşıması ilişkileri tekrar sekteye uğratmıştı. Ta ki bu ayın başında gerçekleşen Herzog ziyaretine kadar.

İki ülke ortak paydada buluşuyor

Zıtlaşmalar bir kenara Türkiye ve İsrail, birbirlerine ihtiyaç duyuyor ve iki ülke de bunun farkında. Bu sebeple ne İsrail Türkiye’yi karşısına almak istiyor ne de Türkiye İsrail’i. 1997’de Türkiye – İsrail Serbest Ticaret Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle, iki ülke arası ticaret hacmi, 2009 Davos Krizi haricinde her geçen sene arttı. Öyle ki 2020 itibarıyla 6,2 milyar dolar ile rekor seviyeye ulaştı. Sadece bu rakamlar bile yaşanan krizlere rağmen iki ülkenin arka planda çıkarlarını koruduğunun somut bir göstergesi.

İki ülkenin birbirine duyduğu gereksinim farklı alanlarda öne çıkıyor. İsrail gazının Avrupa’ya aktarılması konusunda Türkiye, İsrail ile ortak çalışmak isterken, İsrail de büyük nüfusa sahip ve İran’a karşı bölgedeki en güçlü müttefik konumunda olan Türkiye’yi yanına çekmek istiyor.

İsrail, Doğu Akdeniz’de enerji üretimi ve dağıtımı denildiğinde akla gelen ülkelerden biri. 2009 yılında 280, 2010 yılında ise 622 milyar metreküplük rezerv bulan İsrail, kendi ihtiyacından fazla olan bu gazı satmak için kendisine bir Pazar arıyor. İki alternatif var. Birincisi son yıllarda defalarca gündeme gelen Eastmed boru hattı projesi. Bu projeye göre İsrail gazı, son zamanlarda İsrail ile sıcak ilişkiler içerisinde olan Güney Kıbrıs üzerinden Yunanistan’a taşınacak ve oradan da tüm Avrupa’ya dağıtılacaktı. Ekonomik açıdan ciddi kazanımlar elde edecek olan Yunanistan ve Güney Kıbrıs hükumetleri projeye çok sıcak bakıyor ve İsrail ile ilişkilerini her fırsatta geliştiriyorlardı. ABD de ilk başlarda bu projeyi destekliyordu. Ancak…

Atılan tüm diplomatik adımlara rağmen proje bir türlü hayata geçirilemedi. En önemli sebeplerinden biri Türkiye’nin bölgedeki varlığı oldu. Boru hattı aynı zamanda Türkiye’nin yakın zaman önce Libya ile imzaladığı deniz yetki anlaşmasının sınırları içerisinden geçiyordu. Bunlara ek olarak projenin güzergahı üzerindeki deniz derinliği zaman zaman tehlikeli seviyelere ulaşıyordu. Maliyeti 10 milyar Euro olarak hesaplanan bu projeye ABD de desteğini çektiğini açıkladı. Geriye diğer alternatif kalıyordu.

Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak bir boru hattının, ekonomik ve siyasi açıdan çok büyük getirileri olacağını bilen hükumet bir süredir bu konu ile ilgileniyordu. Ukrayna ziyareti sonrası gazetecilere değerlendirmelerde bulunan Erdoğan “İsrail doğal gazını ülkemizde kullanırız, kullanmanın ötesinde Avrupa’ya geçişi için de müşterek bir çalışmanın içerisine gireriz. Şimdi Sayın Herzog’la da inşallah Türkiye ziyaretinde bu konular bizim gündemimizde olacak” ifadelerini kullandı. Erdoğan konuyu daha önce de gündeme getirmiş, Arnavutluk ziyareti sonrasında “Eğer İsrail gazı Avrupa’ya gidecekse bu iş Türkiyesiz olmaz” demişti. Son ziyaretle de bu sözün doğruluğu, Türkiye üzerinden transferin hala en etkili ve ucuz çözüm olduğu ortaya çıkmış oldu.

Türkiye – İsrail olası deniz yetki anlaşması

14 yıl sonra gelen ziyaret

Ziyarette gaz meselesinin gündeme geleceği önceden tahmin ediliyordu. Herzog’un ziyareti sonrası enerji ve tabii kaynaklar bakanı Fatih Dönmez’in İsrail’i ziyaret edecek olması bunu doğrular nitelikte. Ziyaretle ilgili bir diğer çarpıcı nokta ise ziyaretin zamanlaması oldu. 2010’ların sonlarına doğru Doğu Akdeniz’de çok daha aktif bir politika izleyen Türkiye bölgede yalnızlaşıyordu. Defalarca AB’nin ambargo tehdidi ile karşı karşıya kalan Türkiye, çıkar yol bulabilmek için Libya ile deniz yetki anlaşması imzalamış ama yine de Doğu Akdeniz’deki politik yalnızlığından kurtulamamıştı.

Beklenen diplomasi trafiği 2021’in sonlarında geldi. Bölgedeki önemli aktörlerden Mısır ve körfez ülkeleri ile peş peşe normalleşme adımları geliyor, Ermenistan ile sınırları açmayı kapsayan ön koşulsuz normalleşme sürecine giriliyor, AB’nin defalarca denemesine rağmen bir araya getiremediği Karadeniz’in kuzeyindeki savaşın iki tarafı, Ukrayna ve Rusya, Antalya diplomasi forumunda bir araya geliyordu. Dış basın dahil birçok medya kuruluşunun şu başlığı attığını gördüm: “Türkiye’nin diplomasi atağı”. Böyle bir zamanda gelen İsrail ile normalleşme adımlarının, Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusunda ne kadar kararlı olduğunun ve yeni dönemde daha aktif bir dış politika izleyeceğinin bir göstergesi olduğunu düşünüyorum.

Aynı zamanda Rusya – Ukrayna krizinin ve Rusya’ya peş peşe uygulanan ambargoların, gaz ihtiyacının yüzde 38’ini Rusya’dan sağlayan AB’yi, alternatif gaz kaynaklarına yönelteceği açık. Bu noktada da akla ilk gelen alternatif Doğu Akdeniz havzası ve Türkiye olacaktır. Bu yine normalleşmenin ne kadar zamanlı olduğunu gözler önüne seriyor.

Gelecekte ne olur? Ziyaret nasıl yorumlanmalı?

Türkiye’nin son yıllardaki dış politikasının tam olması gerektiği gibi olduğunu savunuyorum. Yine de bu, geçmiş zamanda yapılan yanlışları meşrulaştırmıyor. Türkiye’yi bölgede yalnızlaşmaya iten “darbeci Sisi” söylemi de “katil Peres” söylemi de yanlıştı. Türkiye’nin her şeyden önce koruması gereken çıkarları var. Ve bu çıkarlar Mısır’daki darbeden de Gazze’deki zulümden de maalesef önce geliyor, gelmeli de. Yine dış politika, gerektiğinde 180 derece değişebilmeyi gerektiriyor ve bunun kusurlu bir yanı yok. Tüm dünyanın kutuplaştığı böylesine bir atmosferde Türkiye’nin izlediği denge politikası çok değerli.

İsrail özelinde ise, özellikle Türk halkının konuya çok duygusal yaklaştığı dikkat çekiyor. Gazze Savaşı’nda Filistin’e desteğin dozunu kaçırıp “Türk askeri Filistin’e gitsin” gibi fütursuz söylemlerde bulunmak da yanlış, Siyonizm’in ve radikal Yahudi milliyetçiliğinin İsrail’de bulduğu siyasi zemini göz ardı ederek iki ülkenin her konuda anlaşabileceğini savunmak da. Kaldı ki her konuda uzlaşılamayacağının iki ülke de farkında. Ziyaret sonrası konuşan Herzog, Türkiye ile anlaşama sağlanamayacak noktaların olduğunu ve görüşmede, iş birliğinin sağlanabileceği konulara odaklanıldığını açıkça belirtti. Türkiye de İsrail’den fazlasını beklemiyor zaten. Son olarak İngiliz devlet adamı Lord Palmerston’un da dediği gibi “Ebedi müttefikimiz de yoktur, ezeli düşmanımız da. Ebedi ve ezeli olan çıkarlarımızdır ve bu çıkarların peşine düşmek bizim görevimizdir”. Konuya bu pencereden bakmak çok önemli, bizler her konuda Türkiye’nin çıkarlarını düşünmeliyiz.

Kaynakça

https://www.youtube.com/watch?v=jF1GQwSB0cM

https://www.gazetevatan.com/dunya/turkiyeye-gelen-israil-cumhurbaskani-herzogun-ucaginda-yazanlar-dikkat-cekti-2025372

https://www.dw.com/tr/israil-gaz%C4%B1-t%C3%BCrkiye-i%C3%A7in-alternatif-olabilir-mi/a-60666085

https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiye-israil-ili%C5%9Fkilerinde-normalle%C5%9Fmeye-do%C4%9Fru/a-61051773

https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0srail-T%C3%BCrkiye_ili%C5%9Fkileri

https://tr.wikipedia.org/wiki/Hamas

https://tr.wikipedia.org/wiki/Gazze_Sava%C5%9F%C4%B1

Leave a Reply