2000’lerin başında ve ortasında Formula 1 izlemiş olan her çocuk, Michael Schumacher’in kırmızı Ferrari’sini hafızasına kazımıştır. Bir jenerasyonun gıpta ile baktığı bu araç-pilot kombinasyonu, Formula 1 tarihinin en dominant ikililerinden birisiydi. Tabii ki Schumacher’in sürüş kabiliyetleri tartışılabilir fakat Ferrari ile bıraktığı etki hala devam etmekte. 2004’te kazanılan çifte şampiyonluktan itibaren Ferrari bunu sadece 2007’de Raikkonen ile başarabildi. Alonso’nun başı çektiği dönemde ise iki şampiyonluğu kıl payı ile Vettel’e kaptıran Ferrari, özellikle hibrit-turbo döneminde yönetim olarak parlak işler başarmıyor. Geçen yıl Vettel’in formuyla paralel düşen Ferrari aracı SF-71H ile Ferrari’nin teknik ekibinin verdiği inanılmaz kararlar Ferrari’yi şampiyonluktan etmişti. Bu sene ise henüz üç yarış bitmesine rağmen statüko değişmeyecek gibi duruyor.
Bahsettiğim gibi özellikle ülkemizde çoğu çocuk Schumacher-Ferrari dönemine öyle ya da böyle denk geldi. Bu yüzden Şahlanan Atların günümüzdeki durumu dünyadaki birçok F1 hayranının kalbini kırıyor. Arrivabene yerine gelen Binotto ile beraber herkes Ferrari’nin tekrar çıkışa geçeceğini ve aranan şampiyonluğun bu sene geleceğine inanmaya başlamıştı. Barcelona testlerinde Mercedes’in önünde denilen, Red Bull’un en büyük rakibimiz Ferrari dediği SF90 şasi kodlu araç henüz beklentileri karşılayabilmiş değil. Avusturalya’da Mercedes çok rahat bir 1-2 görmüştü fakat Bahreyn’de işler o kadar kolay olmadı. Yarışın büyük bölümünü geriye bırakana kadar Ferrari bütün hafta sonunu önde götürüyor, LeClerc ise ilk zaferine doğru ilerliyordu ki MGU-K ünitesi bozulunca yavaşladı ve iki Mercedes’e birden geçildi. Bu dramatik yarıştan sonra Ferrari Çin’de de Mercedes’in gerisinde kaldı ve F1 tarihinin 1000. yarışı bize sıkıcı bir Mercedes 1-2’si izletti.
Eğer bir Hamilton ya da Mercedes hayranı değilseniz, sizin için de mevcut durum epey sinir bozucudur. 7-8 yıl öncesinde 2-3 hatta 4 takımın şampiyonluk iddiası olduğunu düşünürsek, günümüzün yarışları oldukça sıkıcı geçiyor. Bu durumda ise şampiyonlara karşı koyabilecek tek güç ise Ferrari. Fakat yıllık 500 milyon dolara yakın harcama yapan Ferrari, neden hala bu kadar geride olduğu sorusu hepimizin aklında şüphesiz. Bu durumun elbette nedenleri var. Jean Todt ve Ross Brawn’dan sonra günümüz yöneticileri ne onlar kadar akıllı, ne de onlar kadar düzgün karar verebilecek isimler oldular. Ayrıca, Fernando Alonso gibi bir pilotun bile yeteneklerini kısıtlayıcı araçlar ve kararlar vermeyi başardılar diyebiliriz. Pilotları, araçları ve stratejileri ise hep şüpheli ya da eksik. Vettel’in son 2 yılda gösterdiği performans üzerine hala yerinin sağlam olması, Raikkonen’in bariz ikinci pilot oluşu ve LeClerc’in pist üstünde daha iyi olmasına rağmen geçiş izni alamaması (Bahreyn, Çin) verebileceğim en yakın tarihli örneklerden bazıları. Özellikle 2018’in ikinci yarısında yapılan inanılmaz stratejik hatalar üzerine stratejik şef Inaki Rueda’nın hala görevinin başında olması tifosilerde soru işaretlerini arttırmaya devam ediyor. Aerodinamik sorunlar çözülebilir gibi gözükse de takımın içindeki denge sorunları ve verilen yanlış kararlar bir süre daha Mercedes’in işine yarayacak gibi duruyor. Honda motorlu Red Bull’un yarış kazanacak seviyede olmaması ve Renault’un bitmeyen motor arızası ile beraber Mercedes şu an tepede ve rahat biçimde. İşler ne zaman değişecek, orası belirsizliğini korumakta.