“Sesimi Duyan Var mı?”

17-agustos-deprem-enkazi-el

Bir an için hayal edin: Bir yaz gecesi, saat geç olmuş, yatmaya hazırlanıyorsunuz. Bir önceki gece olduğu gibi iç çamaşırlarınızla yatıyorsunuz; çünkü ondan önceki gece sıcaktan uyuyamamışsınız. Uykuya dalıyorsunuz ve birkaç saat sonra bir çığlık sesiyle uyanıyorsunuz. Yanınızda eşinizin, karşı odada çocuklarınızın bağırışmalarıyla birlikte, içinde bulunduğunuz oda korkunç bir sarsıntıyla yerle bir oluyor. Kabus sanıyorsunuz ama, olmadığını anlamanız geç olmuyor. Yaklaşık 45 saniye süren sarsıntı ve kaostan, önce evlatlarınızı kurtarmak geliyor aklınıza. Birini kucaklayıp, kapıdan dışarı adımınızı atarken, içinde bulunduğunuz bina ölü bir beden gibi yere yığılıyor ve bir enkaza dönüşüyor. Sonrasıysa zifiri karanlık, ve sessizlik. Duyabildiğiniz tek ses, uzaktaki arabaların alarm sesleri. Beklemeye başlıyorsunuz; ve bir süre sonra, belki de umutlarınızın bittiği, seslerin azaldığı bir anda o sesi duyuyorsunuz: “Sesimi duyan var mı?”

 

tumblr_lq1i3kF1zI1qeg2v2o1_500

 Bundan tam 14 yıl önce, 17 Ağustos 1999 Salı günü saat 03:02’de onlarca, yüzlerce aile bu kısa hikayeyi yaşadı. Maalesef çok azı bu müjdeli sesi duyabildi. Geri kalanlarsa saatler, günler sonra, tozdan bembeyaz olmuş cansız bedenler olarak çıkarıldılar enkazlardan. Bu cansız bedenlerin bazıları bebeğine sarılmış halde bulundu. Ceset torbalarına koyuldular, morglar yetişmediği için buz pistlerinde bekletilip teşhis edildikten sonra topluca defnedildiler. Kimiyse teşhis edilmeden gömüldü. Belki de onu teşhis edecek olanlar da teşhis edilmeyi bekliyorlardı.

 

 Peki ya nispeten şanslı (!) olanlar neler yaşadılar? Yani müjdeli sesi duyabilenler… 17Ağustos1999-DepremiAğustos sıcağında pişmiş betonun ateşiyle günlerce kavruldular. Sıkıştığı yerden ağlayarak şunun için yalvaran bile vardı: “Abi elinizde bir şey varsa vurun artık beni!” Beklediler, beklediler… Kimilerinin gücü daha fazlasına yetmedi, ışığı göremediler.

 O gece Adapazarı, Gölcük dümdüz oldu. İzmit’in bir kısmı denizin içine gömüldü. Marmara’da bunlar olurken, başkentte Başbakan’ın kurmayları Başbakan’ımızı uyandırmaya kıyamadılar. Kendisi faciadan tam 3 saat sonra haberdar olabildi. Devlet düpedüz enkaz altında kalmıştı.

17agustos

 İşin enteresan tarafı; daha 3 yıl önce beş karış kayalık yüzünden, 1 yıl önce Abdullah Öcalan’ın iadesi yüzünden az daha birbirimizi gırtlaklayacağımız Yunanlar bize yardım yağdırdı. AKUT, askerle bir olup devlet gibi çalıştı. Acılar paylaştıkça azaldı.

 O yıl Türkiye hiç unutamayacağı bir yaz geçirdi. Vatandaş; acının da, mutluluğun da, cefanın da, umudun da, umutsuzluğun da en derinini yaşadı. O günden sonra 17 Ağustos tarihi bize hep ürperti ve üzüntüyü çağrıştırdı. Geçen 14 senenin ardından tüm bu duygular belki unutulmaya yüz tuttu ama bu ses hafızalardan hiçbir zaman silinmedi:

“Sesimi duyan var mı?”

17-ağustos-1999-marmara-depremi_312468

[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]

Leave a Reply