Talleyrand: Avrupa’nın En İyi Diplomatı

Charles Maurice de Talleyrand-Périgord, ya da bilinen ismiyle Talleyrand 1754’te Paris’te dünyaya geldiğinde Fransa henüz aristokrasinin hüküm sürdüğü bir krallıktı. Kendine has karakteriyle ve tartışmalı ahlak anlayışıyla Talleyrand, 1789’da gerçekleşen Fransız İhtilali’nde ve sonrasında siyasi çalkantılarla boğuşacak olan Fransa’nın ve Avrupa’nın en önemli devlet adamlarından biri, ve şüphesiz en önemli diplomatı olacaktı.

[box_light]Gençlik Yılları ve İlk Diplomatlık Deneyimi[/box_light]

Talleyrand askeri geçmişe sahip aristokrat bir aileye mensuptu, ancak doğuştan, ya da bir rivayete göre 4 yaşında geçirdiği bir kazadan ötürü, ayağında oluşan sakatlık nedeniyle orduya alınmayınca 16 yaşında amcası gibi Katolik Kilisesi hizmetine girdi. Bu durumuna rağmen, aristokrat bir ailenin mensubu olmak ona bir üstünlük hissi veriyordu. Gençlik yıllarında onu özel kılan bir de yetenek geliştirdi Talleyrand: Kendisi istemediği sürece duygularını göstermemek.

Fransız İhtilali sadece Fransa’yı değil Avrupa’nın tamamını bir kargaşa ortamına sürükledi.

Fransa’da bir din adamı olarak hızla yükselmesine rağmen, yıl 1789 olduğunda Talleyrand, din karşıtı ihtilalcileri destekledi. İnsan Hakları Bildirgesi’nin yazımında yer aldı ve aristokrat bir aileye hatta din adamlığı nedeniyle ülkesinin en üst sınıfına mensup olmasına karşın ihtilalci halkı destekleyen bir tavır aldı. Bu tavrı ve ihtilal için gösterdiği çaba onu kiliseden ihraç ettirdi, ancak o yavaş yavaş kaderinin, diplomasinin derin sularına doğru çekilmeye başlamıştı.

Başlarda talih Talleyrand’ın yanında olmadı. İngiltere’nin Fransa’ya savaş açmasını önlemesi için görevlendirildi ancak görevi başarısızlıkla sonuçlandı. Birinci Cumhuriyet’in karışık zamanlarında Talleyrand İngiltere’ye kaçtı. Önce Fransa’nın, ardından da İngiltere’nin istemediği adam olmaktan kurtulamadı. Sonunda o dönemde tarafsız olan yeni kurulmuş Amerika Birleşik Devletleri’ne sığındı. Orada kendini geçindirdi; bankacılık, tüccarlık ve hatta borsacılık yaptı. Birleşik Devletler’in Başkan Yardımcısı Aaron Burr ile yakınlık kurdu. Devletin üst kademeleriyle yakınlığında diplomatik yeteneklerinin rolü o dönemde dahi tartışılmazdı.

[box_light]Napoleon Bonaparte’ın Diplomatı Olmak[/box_light]

1796 yılında Talleyrand, Fransa’da önemli kademelerdeki arkadaşlarına yaptırdığı lobi faaliyeti sonucunda ismini kara listeden sildirdi ve ülkesine döndü. 1797’de Dışişleri Bakanı olmayı başaran Talleyrand o dönemde İtalya’nın kontrolüyle görevli olan Napoleon Bonaparte ile tanıştı. Kısa sürede dost olan bu iki adam Fransa’nın kaderini beraber çizeceklerdi.

1799’da Napoleon Bonaparte’ın yaptığı askeri darbede başrol oynadı. Her konuda anlaşamasa da Napoleon’un Dışişleri Bakanı oldu. Görevi devralan Talleyrand diplomasideki dehasını göstermeye başladı. Almanya’nın içinde bulunduğu karışıklıkları fırsat bilerek yaptığı hamlelerle hem Fransa’ya siyasi güç kazandırdı, hem de Alman lordlarının topraklarını korumak pahasına verdiği rüşvetlerle kendi zenginliğine zenginlik kattı. Talleyrand kanun tanımayan ve kendi menfaati söz konusu olduğunda ihanetten kaçınmayan bir adam olarak çoktan ün yapmıştı. Ancak bu Napoleon’un ona olan güvenini azaltmıyordu.

Napoleon Bonaparte’ın diplomatı olmak Talleyrand’ı siyasi ve maddi gücünün zirvesine çıkardı.

Özellikle 1805’ten sonra Avusturya ve Prusya’yla yapılan anlaşmalarda Talleyrand bizzat görev aldı ve bu ülkelerle kurduğu ilişkiler ona Avrupa’da olumlu bir şöhret kazandırdı. Talleyrand artık Fransa’nın veya Napoleon’un menfaati için değil, kendi menfaati için diplomasi faaliyetleri yürütüyordu. Alman topraklarının önemli bir kısmının Fransa İmparatorluğu’nun kontrolüne geçmesinden tekrar maddi güç elde etmesi ve Avusturya ve Prusya’yla kurduğu özel ilişki onu Dışişleri Bakanlığı görevinden istifa etmek durumunda bıraksa da, Napoleon’a görünür sadakati devam etti. Ne var ki, Napoleon’un İspanya’daki savaşta ortaya çıkmaya başlayan vehameti Talleyrand’ı sadakatini sorgulamaya itti.

Erfurt Kongresi’nde Napoleon Avusturya’ya karşı bir ittifak arzusuyla Rusya’yı yanına çekmek istiyordu, ancak Talleyrand Çar Alexander’a danışmanlık yaparak onu Napoleon’a karşı bir özgüven ve stratejiyle donatıyordu. Napoleon başarısız olan bu kongrenin Talleyrand’ın işi olduğunu anlayamadı. Talleyrand Napoleon’un arkasından sadece bu yolla iş çevirmekle kalmıyor, Avusturya ve Rusya gibi o dönemde Fransa’ya düşman ülkelerden rüşvet alarak Napoleon’un sırlarını ifşa ediyordu.

Talleyrand ve Napoleon arasında tüm iplerin kopması, bu ünlü diplomatın Napoleon’dan sonra imparatorluğun kime kalacağı üzerine önemli devlet adamlarıyla yaptığı dedikoduların ortaya çıkmasıyla oldu. Talleyrand elindeki gücün geleceği için veliahtın kendi menfaatlerini gözetecek biri olmasını istiyordu. Napoleon bunu öğrendiğinde ona türlü hakaretler etse de onu öldürtmedi. Talleyrand canı bağışlandıktan sonra da Avusturya ve Rusya’ya bilgi sızdırmaya devam etti. Napoleon’u zayıflatan Rusya seferi sonrası bu seferin gereksizliğini ifade edenlerden biriydi ve imparatorluk zayıflamaya başladığında önüne getirilen Dışişleri Bakanlığı teklifini reddetti. Fransız Senatosu’nun Napoleon’un yetkisini elinden almasının ardından Bourbon hanedanının tekrar Fransa’nın başına gelmesinde etkili oldu. Avrupa’nın görüp görebileceği en güçlü general ve imparator dibe vurmuştu ancak Talleyrand kurnazlığıyla Fransa’nın en güçlü adamlarından birisi olmaya devam ediyordu.

[box_light]Viyana Kongresi ve Fransa’nın Kaderi[/box_light]

portraits_talleyrand_007

Napoleon’un yenilgisinden sonra Avrupa’daki diğer devletlerin düzenlediği Viyana Kongresi’nde mağlup Fransa’nın adeta bir kazanan devlet muamelesi görmesi Talleyrand’ın eseriydi. Fransa’nın karar metninde hakkı yokken yaptığı baskılarla kendini karar alma sürecinde etkili kılmakla kalmadı, Büyük Britanya ve Avusturya’yı olası bir Rusya veya Prusya saldırısı karşısında Fransa ile ittifak yapmaya ikna ederek Avrupa’daki ünlü Fransa karşıtı koalisyonu da yok etmiş oldu.

Talleyrand’ın başarısı o dönemde onu tanınmış bir diplomat ve devlet adamı olarak bir nevi göklere çıkarmış olsa da, Viyana Kongresi sonucunda Prusya’nın kazandığı gücün ve Birinci Dünya Savaşı’nın ortaya çıkmasının suçu Talleyrand’a atılır. Sonucu ne olursa olsun, ve kendi menfaati çoğu zaman birinci planda olduğu halde, Talleyrand Fransa’yı Avrupalı devletler tarafından paylaşılmaktan kurtardı ve Avrupa’da yüz yıl boyunca büyük bir savaş çıkmamasında önemli rol oynadı. Karl Marx tarafından Matternich ve Bismarck’la birlikte 19. yüzyıl ortalarında Avrupa’yı yöneten üç Tanrı’dan biri olarak tanımlanan Charles Maurice de Talleyrand-Périgord, diplomatik tarihin gelmiş geçmiş en önemli şahsiyeti, Avrupa ve Dünya tarihinde diplomasi denildiğinde akla gelen sayılı isimden biri oldu.

[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]

Leave a Reply